Allah`ın adıyla
28 Şubat 1997 tarihinde Milli Güvenlik Kurulu (MGK) 9 saat süren bir toplantı yaptı. Toplantının gündemi; «İrticai faaliyetler ve bunlara karşı alınacak tedbirler» idi.
Toplantının gündeminden de anlaşılacağı üzere 28 Şubat post-modern darbesi, dini ve dindar kesimi hedef almıştı. Daha doğru bir ifade ile İslam ve Müslümanlara karşı yapılmıştı. İslam, başta devlet kurumları olmak üzere toplumdan silinmek istenmişti. Bu amaçla radikal kararlar alınmıştı.
Bu kararlar, dine ve toplumun çoğunluğunu oluşturan dindar kesime karşı alındığı için tesiri ve tahribatı da genel idi. Ancak en büyük darbeyi eğitim aldı. Tabiatıyla bunun en büyük mağdurları da öğrenciler ve öğretmenler oldu. Bu açıdan bu yazıda, 28 Şubat kararlarının eğitime etkisi üzerinde duracağız.
«MGK`nin 406 sayılı kararları» olarak tarihe geçen söz konusu kararlardan bazıları şunlardır:
-Laiklik hassasiyetle korunmalı, bunun için yasalar uygulanmalı, yasalar yetersiz görülürse yeni düzenlemeler yapılmalıdır.
-Tarikatlara bağlı özel yurt, vakıf ve okullar denetim altına alınarak Milli Eğitim Bakanlığı`na devredilmelidir.
-Tarikatlar kapatılmalıdır.
-TSK'ya aşırı dinci kesimden sızmaları önlemek için mevcut mevzuat çerçevesinde alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşları, özellikle üniversite ve diğer eğitim kurumları ile bürokrasinin her kademesinde ve yargı kuruluşlarında da uygulanmalıdır.
-8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalıdır.
-Kuran kurslarının, Milli Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolünde faaliyet göstermesi için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
-Tevhidi Tedrisat uygulanmalıdır.
-Medya kontrol altına alınmalıdır.
-Kıyafetle ilgili kanuna aykırı uygulamalara mani olunmalı, bu konudaki kanun ve Anayasa Mahkemesi kararları taviz verilmeden kamu kurum ve kuruluşlarında titizlikle uygulanmalıdır.
-Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalıdır.
Bu kararlar, evvela şunu göstermiştir ki; devletin idari mekanizmasında yer alıp, kendini devletin sahibi ve milletin patronu gören kesim, toplumun inanıcını ve değerlerini asla dikkate almamış, hatta hiçe saymıştır. Topluma rağmen, kendi zihniyetini topluma dayatmaya ve topluma şekil vermeye çalışmıştır.
Bu kararlar neticesinde;
-8 yıllık kesintisiz eğitim ile İmam-Hatip okullarının ortaokul kısmı tamamen kapatılmış oldu ve lise kısmı da 4 yıllık normal bir lise haline getirilmiş oldu. İmam-Hatip okullarından mezun olanların sadece kendi alanlarında üniversite okumalarına izin verildi, diğer üniversitelere girmeleri engellendi. Bununla da kalınmayarak, üniversite sınav puanlarının hesaplanmasında uygulanan katsayı 0,5 iken, İHL mezunları için 0,2 olarak uygulandı ve puanları düşürüldü. Adeta bu okullar işlevsiz hale getirilerek kapanmaya terk edildi. Nitekim İmam-Hatiplere olan rağbet azaldı ve bu okullara giden öğrenci sayısı bir hayli düştü.
-Kıyafet ile ilgili uygulama kapsamında; başörtülü öğrenciler okullara alınmadı, başlarını açmayanlar okullardan atıldı, bazıları mezun olduğu halde onlara diploma verilmedi. Öğretmenlerin başörtülü olarak okula gelmelerine ve derse girmelerine engel olundu. Başörtülerini çıkarmayanlar görevden atıldı. Böylece eğitim alanında binlerce mağdur oluştu.
-Tarikat ve Cemaatlerin kontrolündeki kurs, yurt ve vakıflar MEB`e devredildi ve buralardaki İslami eğitime engel olundu. Müfredatta yer verilmeyen hatta arındırılan İslami eğitime, özel okullarda ve kurslarda da engel olundu.
-Neticede 28 Şubat kararlarıyla, eğitim kurumlarının; inançlı insanlardan arındırılması ve tek zihniyet üzere tek tip insan yetiştiren kurumlara dönüştürülmesi istendi ve bu kararlarla eğitime büyük darbe vuruldu.
28 Şubat ruhu devam etmiyor ancak olumsuz tesirleri ve tahribatları devam ediyor. Bütün izleri silinmeyinceye ve sebep olduğu mağduriyetler tamamen giderilmeyinceye kadar da devam edecektir.