Mahmut Ensar

Salih’in devesi mi Samiri’nin buzağısı mı?

15.07.2023 01:00:05 / Mahmut Ensar

Hz. Salih’in devesi bir mucize olarak kayadan çıkmıştı.

Rivayete göre Samiri de Cebrail’in (as) bastığı toprağı altınla karıp bir buzağı üretmişti.

Salih’in devesi canlı, Samiri’nin buzağısı eski Mısır tanrılarının (yani Apsis’in yani sömürgeci gücün) bir taklidi idi.

Salih’in devesine tapılması istenmemişti tam tersine bu bir “Allah hatırlatıcısı idi” lakin Samiri’nin buzağısı “sahte tanrı” maksadı ile üretilmişti.

İlki yaratılmış, diğeri üretilmişti.

İlki su içip süt veriyordu.

İkincisinin yani buzağının üretim amacı ise Firavun rejimini Ben-i İsrail arasında “başka bir tonda” sürdürmekti.

Hz. Salih’in devesi toplumsal eşitliği ve maddi gelirin eşit bir şekilde paylaşılmasını sembolize ediyordu.

Buzağının üretim amacı ise yeni bir toplumsal tabaka oluşturmak ve üstünler (elitler) sınıfı inşa etmekti.

Salih kavminin yemek ihtiyacı deve tarafından karşılanıyordu. Yani süt:

Ama dünyevileşenler tek çeşit yemek ile yetinemezler.

Mesela Ben-i İsrail çölde “Ey Musa, biz tek çeşit yemeğe katlanamayacağız; Rabbine yalvar da, yerin bitirdiklerinden bakla, acur, sarımsak, mercimek ve soğan çıkarsın.” (bakara 61) Deyip çeşit çeşit yemek isteğinde bulunmuşlardı.

Peki çeşit çeşit yemek (şimdilik) yoksa? İşte o zaman “biz de kendimize yeni bir tanrı buluruz” deyip buzağıyı tanrılaştırma çabasına girdiler.

Hem Musa’nın tanrısı hem de Salih’in tanrısı özgürlük vaat ediyor ama tek çeşit yemek veriyordu. Efendiler ise çeşit çeşit yemek veriyorlardı.

Acaba Bediüzzaman’ın ekmeksiz kalırım hürriyetsiz asla sözünü bu minvalde mi anlamak gerek?

Sembolik anlatımda “özgür olup tek çeşit yemek yiyeceğimize köle olup çeşit çeşit yemekler yemeyi tercih ederiz.”

Peki Samiri neden böyle düşünüyordu?

Öncelikle Samiri kelimesinin antik Mısır’dan kalma olduğunu, devlet yöneticilerinin bir sıfatı olduğunu bilirsek iş daha kolaylaşır.

Muhtemelen Samiri Firavun Devletinde yöneticilik(memurluk) yapmış, renkli ve şaşaalı sofralarda oturanlardan biriydi. Alışmıştı sofralara… kriz ortamına(çöle, yokluğa) direnecek bir iradesi yoktu.

Salih Kavmindeki 9’lu çete ise Allah’ın devesinin Allah’ın suyunu içmesine içerleniyorlardı.

Allah’ın Salih kullarının toplumda görünür olmasını hazmedemeyen “bu dincilerin bu semtte ne işi var” diyenlere benziyorlar değil mi?

Hülasa dünyevileşme beraberinde köleleşmeyi getiriyor.

Köleleşme ise menfaate ulaşabilmek için en kutsalların bile kesilebilmesi(deve), hatta yeni kutsalların (şirk) üretilmesini(buzağı) beraberinde getiriyor.

Bedbaht insan odur ki dünyasını doyurabilmek için ahiretini yok eder.

 

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar