M. Zülküf YEL

Biri Birimizi Ne Kadar Tanıyoruz?

01.09.2021 07:18:46 / M. Zülküf YEL

İslam coğrafyasının farklı yerlerinde yaşayan Müslüman halkların ve milletlerin biri birlerini tanımadıkları aşikârdır. Fikir birliği ve eylem birliği bir yana, daha hala farklı coğrafyalardaki Müslüman kardeşlerimizi tanımıyoruz. Müslümanların, kendilerine ait olmayan kaynaklardan edindikleri bir bilgi kirliliği var. Müslümanların değerlendirmeleri ve analizleri buna göre şekilleniyor. Küresel şer güçlerin tanımlaması ile kardeşlerimizi tanımlıyoruz, onların değer yargılarına göre Müslüman kardeşlerimizi mahkûm ediyoruz. Bize neyi gösteriyorlarsa sadece onu görüyoruz. Sadece görmemizi istediklerini görüyoruz. Hal böyle olunca da bize ait olmayan değer yargıları ve bakış açısı ile kardeşlerimizi mahkûm ediyoruz. Emperyalistlerin ağzı ile konuşuyoruz ve adeta onların propaganda makinelerine dönüşüyoruz. Bugün İslam ümmetinin en büyük sorunlarından birisi budur.

Bu itibarla; bizatihi bahse konu olan Müslümanları, kendi ağızlarından kendilerini tanımak ve sahada gerçekleri görmek şarttır.

Gelelim Afganistan’a…

Müslümanların bir kısmının Afganistan hakkındaki bütün malumatları, dedikodu veya propaganda artıklarından ibarettir. Gerçeklerin ters yüz edildiği ve enformasyon kirliği bombardımanı altında bir bakış açısına sahip olmuşlardır. Bu Müslümanlar, Afganistan hakkında konuştuklarında adeta küresel şer güçlerin sözcüleri gibi konuşmaktadır.

Sadece son zamanlarda yaşadıklarımız bile bu hususu yeterince kanıtlar nitelikte.

Taliban öncülüğündeki Afganistan’ın evlatları, Kabil’i ele geçirip Yeni Afganistan Yönetimi’ni kurmaya talip olduklarında hemen yine kirli propaganda çarkları dönmeye başladı. Sahada hezimete uğrayan efendilerine av köpekliği yapanlar; Taliban’ın, Afganistan’ı Ortaçağ’a götürdüğünden ve karanlığa gömdüğünden dem vurdular. Bilumum zağarlar korusu, hemen konsere başladı. Sanki her şey güllük gülistanlık idi ve Amerika orayı işgal etmemiş ve Afganistan’ın evlatları kendi memleketlerini işgalcilerden kurtarmamış gibi konuştular. Amerika, Afganistan’ı adeta taş devrine çevirdi müttefikleri ile beraber. Ülke diye bir şey kalmadı. Afganistan’ın İslam ve özgürlük savaşçıları ve gerçek devrimci yürekler, emperyalistleri dize getirdi. Ama sanki Afganistan’ın evlatları değil de dışarıdan gelen başıbozuklar ve eşkıyalar, Kabil’i almışlar da can güvenliği kalmamış gibi hezeyanlarda bulundular.

Daha sonrasında Kabil havaalanından tahliye gerçekleştirilirken büyük bir katliam yaşandı. Amerikan askerlerinin yanı sıra çok sayıda sivil ölmüştü. Bu katliamın tamamının faturası bir örgüte kesildi. Oysa olayın gerçek yüzünün bambaşka olduğu ortaya çıktı. İçyüzü tam bilinmeyen saldırı sonrası, Amerikan askerleri panik ve intikam hırsı ile ve belki de Amerikan askerlerine yönelik bir saldırıyı tamamen bambaşka bir mecraya çekip mahkum ettirmek için adeta kıyım yaptı. Kabil havaalanı ve çevresi, adeta mezbahaya çevrildi. Tam bir dehşet yaşandı. Tüm dünyanın takip ettiği bir tahliye olayında bile bu denli pervasız şekilde masum sivilleri katleden bir ABD’nin, sair zamanlarda neler yapabileceğini siz düşünün.

ABD, bu katliamla birkaç kuş vurmayı planladı. Bu katliamla birçok mesaj verilmek istendi. Çekilirken bile aşağılık ve katliamcı yüzünü sergilemekte bir beis görmedi.

Sonrası daha vahim…

Havalimanı saldırısından sonra; sihalarla, IŞİD-Horasan grubunun liderine saldırı yapıldığı ve örgüt liderinin öldürüldüğü haberi tüm dünyaya servis edildi. Ama olayın gerçek yüzü bambaşka idi. Katil Amerika’nın beceriksizliğinin faturasını, yine masum siviller ve bilhassa çocuklar ödemişti. Daha önceleri çoğu kez yaşandığı gibi…

Bu saldırıda; ikisi 2 yaşında, biri 3 yaşında ve biri 4 yaşında olmak üzere dört çocuk ile iki öğrenci, bir bakkal, bir çevirmen ve bir asker ölmüştü. Toplamda,  dokuz sivil bombalarla paramparça olmuştu.

Yani demem o ki; ortada öldürülen bir lider yerine, canice saldırının kurbanı olan siviller ve dört tane minik can,  dört ana kuzusu vardı.

Bu örnek bile tek başına bu konunun hassasiyetini göstermektedir.

Biz, biri birimizi tanımaz ve emperyalistlerin dürbünü ile kardeşlerimizi görmeye devam edersek;

Babamızı, düşman; baba katillerini, dost görmeye devam edeceğiz.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar