Bildiğiniz gibi kedigiller familyasının alan belirleme özellikleri var. Kendilerine bir alan belirlerler, alanın belirli yerlerine “Bu mıntıka benimdir” anlamında idrarlarını yaparlar, rakiplerinin oraya dâhil olmasına müsaade etmezler. Belirlediği alana girenlerle canları pahasına mücadele ederler. Burası benim çöplüğümdür der, başka hiçbir horozun oralarda ötmesine izin vermezler.
Bizim bir kedimiz var. Bu prensibini özenle uygular. Yolu bahçemize düşen kedilere öyle saldırır ki o kediler değil bahçemize bir daha mahalleden geçmeye bile cesaret etmezler. Bu kediye neredeyse her gün marketten tavuk artıklarını getiririm. O da eve geleceğim saati bilir ve o saatte beni karşılamaya gelir.
Geçenlerde yine akşamüzeri eve gelirken kapıyı açtığımda içeride yabancı bir kedi gördüm. Her halinden aç perişan olduğu belliydi. Ona biraz tavuk artığı bıraktım. Nasıl bir iştahla saldırdı! Tam bu arada mekânın sahibi asıl kedi geldi ona hiç dokunmadı. Birde baktım ki misafir kedi ağır yaralı! Anlaşılan mekânın sahibi onu daha önce orada görmüş, durumundan haberdardı. Ona acımıştı.
Yaralı kediyi misafir ettik. Veterinerden ilaç aldık. Mekânın sahibi ona asla dokunmadı hatta merhamet dolu gözlerle bakıyordu ona. Anlaşıldığı kadarıyla yaralı kedi bir arabanın altında kalıp canını zor kurtarmıştı. Sırtında iki delik açılmıştı. Yarası ağırdı gittikçe kötüleşiyordu. Belediyeyi aradım. Hayvan ambulans gelip yaralı kediyi aldı.
Buradan Gazze’de yaşanan insanlık dramına, dünyanın gözü önünde gerçekleştirilen katliama gelmek istiyorum. Yaralılarını alacak bir ambulansları da artık yok artık. Bu katliam 7 Ekim’de Aksa Tufanı’ndan önce de düşük dozda zaten yapılıyordu. Şimdi dozu iyice arttırılmış. Resmi verilere göre 32 bin kişi tonlarca ağırlıktaki bombalarla, yasaklı fosfor bombalarıyla füzelerle şehid edilmiş. Cesetlerine daha ulaşılamamış enkaz altında daha yüzlerce kişi var. Yaralı sayısı 80 binin üzerinde. Yaklaşık 200 bin bina yıkılmış.
Siyonistler bildiri atıyorlar, “Güneye gidin güney güvenli” diyorlar. Güneyde toplananlara bomba yağdırıyorlar. Her gün yeni bir katliam. Katliamdan öte vahşet. Dünya sessiz. Bu kışta yüzbinlerce kişi açıkta. Hastaneler bombalanıyor, ilaç yok, tedavi yok, ameliyatlar yok, yemek yok, içilebilir su bitme noktasında. İnsanlar açlıktan ölmeye başladı. Yaşananları izleye normal yürekler dayanamaz noktaya varmış. Yaşananları sağlam kulaklar dinleyemez vaziyette.
Ne yazık ki evet ne yazık ki olanları sadece tribünden izliyoruz. Kınama mesajları vardı. Sanki o kınama mesajları da artık yok.
Yaşananların ışığı altında insanlığımızdan, Müslümanlığımızdan şüphe etmemiz gerekmez mi? Yoksa bizler de “Haklısın ey Musa ama karnımızı Firavun doyuruyor” diyenlerden mi olduk? Ki Siyonistlerle ticari faaliyetlerimiz dur durak bilmiyor. Evet, Gazze’de yaşananlar onların kaderi. Ama Müslümanlar olarak da bizim çetin imtihanımız…
Hayvanlar âleminin kedilerinden olan kedimiz hem cinsi yaralı kediye kendi âleminde merhamet göstermiş, misafir etmişti. Bizler ise ne yazık ki katliama maruz kalan kardeşlerimize lakayt kaldık. Yoksa (Allah muhafaza)“Bel hum adall”ler bizleriz de haberimiz mi yok?