“Allah’a çağıran, iyi ve yararlı işler yapan ve ‘Muhakkak ki ben Müslümanlardanım’ diyen kimseden daha güzel sözlü kim vardır.” Kur’an-ı azimüşşandaki bu ayet aslında bir yönüyle de bir kimlik ibrazıdır.
Bu ayet bir kimlik ibrazı olmakla beraber, Müslüman şahsiyetin de açıkça ortaya konulmasına yönelik bir teşvik barındırıyor. Ben Müslümanlardanım diyen ve bunun gerekliliklerini yapandan, yapmaya çalışandan daha güzel sözlü kim olabilir ki gerçekten.
Müslümanı Müslüman yapan, inançlı bir Müslümanı içinde yaşadığı toplumda diğerlerinden olumlu manada ayıran her ne varsa, bu Müslüman şahsiyetin bir unsurudur. Çünkü yeryüzündeki tüm güzelliklerin kaynağı İslam’dır.
Münkeratın rahatça işlenebildiği, Müslümanca varoluşun önünün kesilmeye çalışıldığı, iyilerin ve iyiliklerin utangaç olduğu şu zaman diliminde Müslüman kimliğini, şahsiyetini ortaya koymak veya koymamak Müslümanların, özellikle de Müslüman gençlerin önünde büyük bir imtihan olarak durmaktadır.
Müslümanlar şunu çok iyi bilmelidirler ki, ellerindeki en büyük sermayeleri, onlara en büyük kıymeti katan, şahsiyetli duruşlarıdır. Ortaya konulamayan İslami şahsiyet, sönmeye ve törpülenmeye mahkûmdur. Peki, törpülenmiş ve sinir uçları felce uğramış bir Müslüman şahsiyetten bahsedilebilir mi?
Bir Müslüman için şahsiyetini ortaya koyamamak ise silik ve sıfır mahiyetindeki bir kişiliğin ifadesidir. Silik ve baskılanmış bir şahsiyete sahip Müslümanın ise varlığından söz edilebilir mi? Dolayısıyla Müslüman şahsiyet hiçbir şeye feda edilemez, edilmemelidir.
Bir Müslüman, şahsiyetini feda ederek neye sahip olabilir ki! Bu dünyada elde edilebilecek hangi menfaat, sahip olunabilecek hangi imkân, kendimizi kabullendireceğimiz hangi ortam bizim İslami şahsiyetimizden daha değerli olabilir ki!
Kendisi için İslami kimliğimizden taviz vereceğimiz her ne varsa, o bizim imtihanımızdır. Ve unutulmamalıdır ki Müslümanca var olma mücadelesi, verilen ilk taviz ile kaybedilir. O halde eğilmeden, bükülmeden, emrolunduğumuz gibi dosdoğru bir hayat için, Müslüman kimliğimizi muhafaza edebilmeli ve her ortamda kimliğimizi ifade edebilmeliyiz.
İmtihanların ağırlaştığı şu zaman diliminde Müslümanca var olmaya çalışmak, başlı başına bir mücadeledir, büyük bir tebliğdir. Haramların sıradanlaştığı ve sekülerizmin toplumu iliklerine kadar ıslattığı şu ortamda, Müslümanca varoluşun mücadelesini vermek başlı başına bir inkılaptır.
Bu toplumda Ashâbü’l Uhdud gibi var olacak; merhum Abdürrahim Karakoç’un ‘Modern putçuluğun, şirkin, zilletin kemale erdiği çağ’ olarak isimlendirdiği şu garip çağda ezberleri bozacak bir duruş ortaya koyacak Müslümanlara, gençlere ihtiyaç vardır. Böylesi bir duruş ise Müslümanca bir şahsiyet ortaya koymak ile olur.
Rabbim bizleri en güzel sözlülerden, açıkça ben Müslümanlardanım diyebilenlerden, yaşantısıyla, duruşuyla, görünüşüyle Allah’ı hatırlatan has kullarından eylesin cümlemizi. Amin!
Ömer Arslan