Her şeyde bir hayır vardır sözü hikmetli bir sözdür.
Zira başımıza gelen hadiselerin hikmetini bilmemizin imkânı yoktur. Ve bilemeyiz ki, o hadiseler hayır mı, şer mi! “Her şerde bir hayır vardır” sözünü aklımızdan hiçbir zaman çıkarmamalıyız. Bazen insan bu hakikati anlayamaz ve şöyle sitem eder: “Acaba neden şimdi benim başıma bu geldi”
Kendine göre başına gelenleri yorumlar. Şeytan ve nefis de işin içine girince olumsuz düşünür ve bazen de bunalıma bile girer. Hâlbuki bu olayların altında bilmediğimiz birçok hikmetler vardır. Yani biz neyin hayır neyin şer olduğunu bilemeyiz. Bazen hayır gördüğümüzde şer, şer gördüğümüzde de hayır olması muhtemeldir ki zaten yüce Allah Bakara Suresi 216. Ayette buna işaret ederek: "Size zor geldiği halde savaş üzerinize farz kılındı. Hakkınızda hayırlı olduğu halde bir şeyden hoşlanmamış olabilirsiniz. Sizin için kötü olduğu halde bir şeyden hoşlanmış da olabilirsiniz. Yalnız Allah bilir, siz bilmezsiniz."
Anlatılır ki zamanın birinde bir padişah varmış ve ava gitmeyi çok severmiş. Padişahın akıllı ve her şeyini ona danıştığı, her şeyin hayırlısı ve her şeyde bir hayır vardır sözünü dilinden düşürmeyen bir veziri vardır. Padişahın başına bir hadise gelse, veziri hemen: “Padişahım! Üzülmeyin. Her şeyde bir hayır vardır” derdi. Bazen padişah bu yüzden ona çok kızarmış. Yine bir vakit padişah vezirine demiş ki: “Yarın ava nereye gidelim?” veziri bildiği bir yer söylemiş ve oraya gitmişler. Lakin padişah avdayken eli yaralanmış ve acı içindeyken veziri ona: “Her işte bir hayır vardır padişahım üzülmeyin demiş.” Bu cevap üzerine padişah vezirine aşırı sinirlenerek: “Ben elimi kestim her işte bir hayır vardır diyorsun” diyerek veziri zindana attırmış. Ama vezir, zindana giderken bile aynı şeyi tekrar etmiş. Padişah tekrar sinirlenmiş ve: “Bu adamı zindana attırıyorum yine aynı şeyi söylüyor” demiş. Bir vakit sonra padişah avlanmak için tekrar çıkmış yola. Bu sefer uzak bir yere gidelim demiş. Ama avlanırken oranın yerlileri baskın yapmış, padişah ve askerlerini esir almışlardır. Hikâye odur ki yerlilerin âdeti üzerine her gün bir esiri kurban ederlermiş. Sıra padişaha gelince onu bırakmışlar. Nedeni inançlarına göre sakat ya da yaralı birini kurban etmezlermiş. Bu nedenle padişah ölümden kurtulmuş ve saraya dönmüş. Padişahın aklına veziri gelmiş ve ona hak vermiş. Pişman olup onu zindandan çıkarttırmış af dilemişti. Sonra vezirine yine bir soru sormuş: “Hadi benim elimin kesilmesini anladık! Senin zindana girmendeki hayır nedir?” Vezir demiş ki: “Şayet ben zindanda olmayıp sizinle gelseydim şimdi o yerliler diğer askerlerinizle birlikte beni de kurban etmiş olacaklardı.” Bu hikâye yaşanmış mı bilemeyiz. Açıkçası bilmek de çok işimize yaramaz. Asıl olan kıssadan hisse çıkarabilmektir. Her şeyin en hayırlısını bilen sadece Allah'tır. Başımıza bir musibet ya da bir bela geldiği zaman, hemen sinirlenmemek ve üzüntüye kapılmamak lazım. “Her işte vardır bir hayır” demek gerekir. Bizler, işlerimiz yolunda gitmediğinde veya sıkıntılı vakitlerimizde bu hakikat ile yaşarsak inşallah daha mutlu huzurlu bir hayat bizleri bekliyor olacaktır.
Taha ÖLMEZOĞLU