Konuk Yazar

ESERLERDEN ESİNTİLER DELİLİM YOK KALBİMDEN BAŞKA (2. Bölüm) SERDAR TUNCER 

05.10.2021 07:23:56 / Konuk Yazar

Bismillahirrahmanirrahim.

“Görmedin mi, Allah güzel bir sözü nasıl misal getirdi? (Güzel bir söz), kökü sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibidir.” (İbrahim Sûresi, 24. Ayet)

Delilim Yok Kalbimden Başka kitabından istifadeye kelime bahsinden devam edelim. Hayatın manası, rengi, levhası, ahengi, hissesi ve zevkinin buluşma noktasıdır, kelime. Zira kelimelerimizle varız biz. Ve kelimeler ele verir bizim doğu-batı, dünya-ukba vs. perspektifinden yaklaşımımızı. Yazar, kadim kelimelerin hayatımızdan sıyrıldıktan sonra onların meydana getirdiği ruhun ve iklimin de aramızdan sıyrıldığını çarpıcı örneklerle belirtiyor. İ’sarı kaybedişle kardeşini kendine öncelemek, istiğnayı kaybedişle zenginliği kanaatte bulmak erdemi kayboldu. Emanet, dağların yüklenmekten çekindiği büyük sırra vakıf olmak; nasip, matematiğin aklını karıştıran kelimeydi oysa. Şimdiyse güzeli tarif etmek için dahi çirkin ifadeler kullanılagelmekte; fena, manyak bişi, dehşet güzel vs. kelimelerle.

Kelimenin gücüne başka bir bölümde değinen yazar, bir tehlikeden daha bahsediyor. Farklı söz söylediği için alkışlananların, daha fazla alkışlanmak adına söyleyecek farklı sözü ararken maalesef manayı da tahrif ve tahrip etmekten geri kalmayışından yakınıyor. Bu zevâtın girdiği ters şeritte ilerlerken herkesi yanlış yolda görme gafletine düşen kişiliğe dönüşmesi de cabası. Ne onun algılayışından gayrı din var, ne de onun gibi Müslüman… Kendisinin fikirleri dahi zamansal olarak değişime uğrarken, müktesebatı tahkir ederek yüceleceğini sanan o ağızlara şöyle bir tavsiyede bulunuyor yazar:  “Sözlerini güzelleştirmekten ziyade, dillerini temizleseler keşke”. Keşke…

Buna çare olarak da Cevamiül kelim olan Peygamberimizin (SAV) dua ederken, tavsiyede bulunurken, oturup kalkarken, velhasıl her hadisinde ayrı bir derinliği görmek mümkündür. Namazı kendisi gibi değil, kendinden gördüğümüz gibi kılmamızı emreder mesela. Dua ederken önem sıralaması da ayrı bir derinliğe sahiptir. Faydalı ilim, güzel rızık ve makbul amel istemesi buna örnektir. Burada rızıktan önce ilmin sayılması da dikkatimizi çeker, ilim-amel dengesi de… Hülasa her kelamında ayrı bir hikmet vardır Resulullah’ın (SAV). Peki ya Kur’an’ın?...

Bunun için de Asr Suresini gözler önüne serer ve insanlığın kurtuluşunun 4 anahtarını bizlere sunar: iman, salih amel, sabır ve hakkı tavsiye. Rıza kavramına eğildiği bu bölümde salih amelin, helal dairesinde Allah’ın rızasına ulaştıran amel olduğunu belirtir. Salih amele ulaştıran yol ise halis niyetten geçer. Allah rızasını önceleyenlerin, bir yerden sonra Allah’ın razı olmadığı işleri yapmaktan imtina ettiğini de ekler. (Öylesi kullardan olmak duasıyla…) Allah rızası için yapılan işlerin yardımcısının da, Allah-u Teâlâ olduğunu belirtir. Hem yardımcısı Allah olanın, derdinden bile tebessüm doğar. Zira bu öylesi bir dert ki, nice dermanı içinde ihtiva eder.

Küçük ayrıntıların büyük etkilerine değinen yazar, teferruat görülen âdâbın yok oluşunun, domino etkisi yaparak nafileye, sünnete ve dahi farzlara yıkıcı bir etkide bulunabileceğinden bahseder. Bu minvalde kulluğun yapıcı manada gelişmesi için orucun ehemmiyetine de vurgu yapar. Zira iklimiyle âdeti ibadete çeviren bir ruhtur oruç, ihsandan bir behre, insanın kemâlâtında bir sıçrama basamağı. Hem israfın ve kapitalist ruhun da karşısında dimdik ayakta tutar. Mal seninse tasarrufuna sahipsin ama can emanetse, hududu sahibi belirler. İşte bu şuur, israfın ardında duran mahrumiyetleri görmeye vesile olan bir ibret mekanizmasıdır. Ki bu ibret mekanizmasıdır kişiyi arif eden. Peki arifler bu derecelere nasıl ulaşır?

Arifler, kendinden az günahı var diye küçükleri, kendinden çok sevabı var diye büyükleri kendinden iyi görürlermiş. Zira onlar, Allah’ın haklarında hayır murat ettikleri kişiler olarak tavus kuşu gibi kendi kusurlarına odaklanan insanlardır. Binaenaleyh bahsettiği hakikatin zarafet, letafet ve nezahatini ahvalinde cem eden birinin bu hakikati dile dökmesi gerekmez, bizim gibi afilli kelimelere de muhtaç değildir. Onlar, abdesti kitaplardan değil, bir büyüğün eline su dökerek öğrenenlerdir zira.

Ya bedbahtlar? Günahımızı bilmesine rağmen aşikar etmeyen Rabbimizin hilafına, başkasının kusuruna odaklanan ve bundan kendini hak sahibi gören, bundan mütevellid kendine odaklanamayan güruh. Düşmana evliya olan bu gönüller, neden dosta eşkıya kesilir, sevmeye sebep bulmaz? Oysa bu insanlar da dine çağırıyorlardır. İşte bundan dolayı hâli, kâlini tekzib edenlerin din anlatısından sakınılması gerektiğini belirtir yazar. Rabbim bu durumdan bizleri muhafaza etsin.

Kitabın sonuna doğru muhtelif tavsiyeleri serdediyor yazar. Varıp kâm alalım.

Kendini doğrult ki, dünya bir eğriden kurtulsun! Kendini kendinden gayrıyla kıyas etme. Niyete dikkat et, sadıklarla beraber ol. Yavaşla, dua et. Nimet de, nikmet de mevcudata bakış açında gizli. Günah bile sevap kazandıran bir nimettir, işlemediğinde. Nefis mi yoldan çıkarır, şeytan mı, diye sorma. Şeytanı ayartan nefsidir, unutma. Birini bin, binini bir etmeye bak. Günahın azsa da çok gör, sevabın çoksa da yok gör. Çok çalış, boş vaktin olmasın. Dürüst ol. Sosyal medyasızlıktan kimse ölmedi, unutma. Yaptığın işi kaliteli yap. Çocuklarını yarına hazırla. İleride ne olacaksın, sorusuna “Adam olacağım” dedirt. Yerine birini yetiştir. Kalbine Allah dedirt. Kapitalizme karşı bir duruşun olsun. İyi Müslüman olmak adına kardeşlerini çok sevmekle başla işe. İlâ âhir… 

Allah-u Teala insanı göz, kulak ve fuad (kalp, gönül) sahibi kıldığını Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde tekrar etmiş. Gördüklerimiz, duyduklarımız bizlere yük değil, bizleri kendisine yaklaştıran vesileler olsun deyu nice ibretler yerleştirmiş. Bu ibretleri basiretle görebilmek, Hakk’ı duyabilmek için kalbin temiz tutulması şartıyla... Kalbimiz temiz ve pak mı? Peki ya buna delilimiz nedir? Hangi delil daha tesirlidir, kalbimizden başka?

Kişiye kalbi olduğunu hatırlatan dostlar edinmeli, Allah’ı hatırlatan böylesi kitaplar karıştırmalı, o mecralarda yol edinmeli, olmanın telaşında olmalı, ki ruh yücelmeli en sonda. Kökleri sağlam, dalları göğe yükselen bir ağaç gibi...

Rabbim, kendini hatırlatan kitaplardan ayırmasın!

Selam ve dua ile…

Abdullah AYYILDIZ 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar