Hayatta insanın karşına neler çıkacağını kimse bilemez. Her şey bu kadar belirsiz ve muğlak iken, mutlak ve kesin olan tek şey var: Ölüm. Ölüm, bu dünya üzerinde var olan insanın mevcudiyetinin bir daha dönüşü olmaksızın sona ermesi demektir.
Ancak ölümün bir son değil, bir başlangıç olduğunu da imanımız gereği biliyoruz. İnsan ölümü, herkese yakıştırır, kendisi dışında. Oysa "benim daha zamanım var!" hissi ansızın ölen kişilerin de düşüncesi olduğunu unuturuz! İnsan tuhaf bir varlıktır.
Zira çoğu zaman hiç ölmeyecekmiş gibi yaşar. Mal biriktirir, makam mevki için gecesini gündüzüne katar, sağlığını yitirir yine de ölümü aklının ucuna getirmez. İnsan, başına gelen musibetleri belaları, vebaları hastalıkları da çarçabuk unutur. Bu durum da eğer o musibetlerden ders çıkarılmamış ise bu vahim bir durumdur.
Malûmunuz, Aralık 2019'da dünya Corona denilen bir hastalık ile tanıştı. İlk zamanlarda, insanların büyük kısmı endişe panik içindeydi. "Kıyametin yaklaştığını" söyleyenler, "insanlık bunu fazlasıyla hakketti" diyenler şimdi neredeler? Ardı arkası kesilmeyen, mahcubiyet ve pişmanlıklara ne oldu? Hiç beklemediğimiz insanlar bile tövbeye yöneldi. Camilerde selâlar, salavatlar, dualar eksik olmadı. Hatta Batıda ve Avrupa'dan ezan sesleri duyduk. Duyduğumuza da çok sevindik. İnsanlık azıcık da olsa kendine gelmişti. Şükür ki, insanlar artık "korku ve ümit" arasında gidip geliyordu.
Aradan geçen zamana baktığımızda bugün o ilk günlerin neresindeyiz? Aradan 5-10 sene de geçmedi ki, unuttular diyelim. Geneli kapsayan tüm insanları bir kenara bırakıp, Müslümanlara (kendimize) bakalım. Corona'nın ilk zamanlarında Müslümanlar arasında bir silkeniş, bir uyanış, bir bütünleşme duygusu hakim olmuştu.
Bunun yanı sıra, Müslümanın haramlardan uzaklaştığı tövbe limanına yanaştığı gözle görülür olmuş, hatta Müslüman kardeşine karşı daha bir hoşgörülü ve yardımsever olduğuna bile şahit olmuştum. Bu durum yalnızca bende değil bir çok kişide "gözünü seveyim Corona" söylemlerine yol açmıştı. Ne yani.! Müslümanların veya insanların kendine bir çeki düzen vermesi için hastalık, bela, musibetlerin gelmesi mi gerekiyor?
Geçen 1.5 yıllık zaman zarfı içinde (şimdilerde) bugünlere baktığımızda durum hiç iç açıcı değil maalesef! İçki içip sağa sola sataşanlar, iddia bayilerinin önünde kuyruk yapanlar, fuhuşa zinaya kaçanlar, faize (krediye) bodoslama dalanlar, bir karış toprak için (arazi kavgasında) ölenler, öldürenler...
Bu unutkanlığı(!), boş vermişliği, rehaveti, cehaleti, gaflet hâlini, nereye koymak gerekiyor.? Hâlen devam etmekte olan bir hastalık söz konusu iken, yaz ayının gelmesiyle birlikte küçük bir oranda vaka sayılarının düşmesi bir Müslümanın basiretini nasıl bağlar? Hâlbuki ülkemizde (ve dünyada) ölü ve vaka sayıları hâlâ çok yüksek bir seviyede. Türkiye'de günlük ortalama 200 kişi can veriyor. İki gün önce yani 26 Ağustos günü koronavirüs tablosunda vaka sayısı 19.616, vefat sayısı 257 idi. R
esmi rakamlara göre; 2019 yılının Aralık ayında dünyaya yayılmaya başlayan Corona virüsü salgınında hayatını kaybedenlerin sayısı, tüm dünyada 4,49 milyonu aştı. Ve bu hastalığa bugüne kadar 190 milyondan fazla kişi yakalandı. Günübirlik haber ajansları, Corona ile ilgili son dakika bilgileri paylaşırken vaka ve ölüm sayısı tablosuna dikkatle bakın! Bu hastalığın nasıl sistematik bir şekilde can almaya devam ettiğine şahit olun.
Son demlerde insanlarda korku ve endişe hâlini görmek bir yana, sanki hiç böyle bir hastalık olmamış gibi davranmaları kaygı verici bir durumdur. İnsanlar, yakın zamanda bu hastalıktan kaybettiği yakınını, dostunu, amcasını, dayısını , halasını ne çabuk unutuyor değil mi?
Yalnız şunu yazmakta fayda var; Rabbimiz yaptığımız iyilikleri de işlediğimiz kötülükleri de, gizlediklerimizi de alenen yaptıklarımızı da asla unutmaz.! “Unutma” konusunda insana yönelik en büyük tehdit Allah’ın insana aynı şekilde karşılık vermesi, yani onu ilahi ilgiden mahrum bırakması, rahmetini, bereketini, lütfunu kesmesidir. Allah muhafaza... Rehavete (mi) kapıldık? Evet fazlasıyla... Unuttuk mu? Ziyadesiyle...
Corona'dan ders aldık mı? İstisnalar dışında maalesef HAYIR!
Evet belki başımıza gelen, ya da maruz kaldığımız musibetleri, acıları, unutmamız gerekiyor ancak Allah’ı ve ölümü unutan kişinin şeytanla arkadaşlık kuracağını unutmayalım! “Rahman olan Allah’ı anmaktan uzak yaşayana, yanından hiç ayrılmayacak bir şeytanı arkadaş olarak musallat ederiz.” (ez-Zuhruf 36). Allah'ım, bizi, nasip etmeyeceğin bir şeyin peşine düşürme! Ve bizi seni zikretmekten ve unutmaktan alıkoyan her türlü meşguliyet hâlinden uzak eyle. (Amin)
Selam ve dua ile...
Hüseyin Atlı (Konuk Yazar)