Kenan Çaplık

'Kerbela' neden hala anlaşılmıyor?

29.08.2020 06:12:06 / Kenan Çaplık

Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehid edilişinin yıl dönümündeyiz. Muharremin 10'u yani 'Aşura' günündeyiz. Bir kez daha Hz. Hüseyin ile onun yarenlerini ve 'Hüseyni kıyamlara' baş koymuş bütün İslam şehitlerini özlemle selamlıyorum. Ve kıyamete kadar Hüseyni duruş sergileyecek olanlara da selam olsun.

Kerbela'nın ümmetin hafızasında açtığı yarayı ve bu yaranın günümüze kadar yansıyan acı gerçeğini iliklerimize kadar hissediyoruz. Matem ve anma törenleri düzenliyor, kendimizce üzerimize düşen sorumlulukları yaptığımızı düşünerek yine 'Kerbela faciasının oluş sebepleri' ve günümüzde Kerbela'ların ümmetin üzerinden eksik olmayışının sebeplerini hiç öğrenmek istemiyoruz.

Acaba Hz. Hüseyin Kerbela'ya neden yürüdü? Niçin bu hedefinden geri adım atmadı? Şehadet süreci nasıl gerçekleşti? Bu ve benzeri sorulara verilecek cevaplarda, aslında günümüz Kerbela'larının oluş sebeplerine de cevap bulabiliriz. Bu kıyamın ruhu anlaşılmadan, yapılan ve yapılacak olan bütün anmalar, etkinlikler ve organizasyonlar sadece vicdanımızı rahatlatmaya ve kendimizi avutmaya yönelik bir algıdan ileriye gidemeyecektir.

Lanetli Yezid ve avenesinin oluşturmuş olduğu zulüm düzeni bütün etkisini göstermişti. İslam'ın adalet anlayışı yerine, Yezit ve kabilesinin çıkar ve menfaatleri doğrultusunda zulüm çarkı oluşturulmaya çalışılıyordu. Herkes ve her şey Yezid ve Emevi kabilesinin çıkarları, üstünlüğü ve iktidarı için çalışmak zorunda bırakılmıştı. İş çığırından çıkmış, adalet ve hakkaniyet derdest edilmiş; zulüm, tuğyan ve ihanet İslam ümmetinin başına dikilmişti.

İşte bu zulüm ve ihanet çarkının bir dişlisi olmamak için Hz. Hüseyin, dedesinin yani Hz. Peygamber Efendimizin mirasını/sünnetini yeniden ihya etmek için kıyam etmiştir. İslam'ı, yeniden dedesinin yaşayıp uyguladığı gibi bir adalet anlayışıyla tesis etmek, hakkın ve hukukun üstünlüğünü yeniden hâkim kılmak, birilerinin veya bir aile ve zümrenin iktidarı değil; Allah'ın emir ve yasaklarının uygulandığı bir adalet sistemi oluşturmaktı.

Yezid'in zulüm ve ihanetle oluşturduğu iktidarına karşı, Hüseyni bir kıyamla İslam'ın emir ve yasaklarının adalet üzere yeniden inşa etmeyi bir bilinç olarak kavrayamazsak, bu bilinç doğrultusunda azim ve kararlılıkla eğitimlerimizi sürdürüp ilgili vizyon ve gerekli stratejileri geliştiremezsek, Yezitlerin zulüm ve ihanet dolu iktidar çarklarını devirip adaleti, insanlık onur ve izzetini yeniden tesis etmek için, büyük bir özlemle mücadele içerisinde bulunmazsak 'Kerbela Faciası'nı hiç anlamamışız demektir.

Kerbela faciası 'Aşure' tatlısına indirgenerek, ümmetin çocuklarında oluşturulan 'zihni felç', zulüm ve ihanetlere başkaldırma kabiliyetini yok etmiştir. Ümmetin diğer bazı çocuklarının ise bu facianın acısı üzerinde inşa ettikleri matem törenleri ise bir bilinç körlüğüne dönüştürülmüş ve bize kast eden bilumum zulüm, ihanet ve küfür cephesinin entrika, tahribat ve işgallerinin görülmesinin önüne geçmiştir.

Günümüzün Yezitleri de bu zaaflarımızın, bilinçsizliğimizin ve muhakemeden mahrum idraksizliğimizin farkındadırlar. 'Zihni felçliğimizi' o kadar muhasara altına almışlar ki, zulüm çarklarını devirecek kıyamların vaktinin çoktan geçtiğinin rahatlığı içerisinde iğrenç sefalarını sürdürüyorlar. Başımızda oluşturdukları iktidarlarını sürdürebilmek için artık, küfrün ve zulmün her odağı ile ihanet antlaşmalarını aleni bir şekilde yapmaktan geri durmuyorlar.

Yezit ve günümüzün Yezitleri zalimdirler, zulümle oluşturdukları iktidarları devrilmelidir. Bu zihni felçlikle, matem ve temenni ile asla olmaz. Bu ancak Hüseyni bir bilinç, bu bilinç ile yoğrulmuş bir eğitim anlayışı, bu eğitim anlayışının yetiştireceği yiğit dava erleri ve bu dava erlerinin Allah için ortaya koyacakları 'Peygamberi bir mücadele yöntemiyle' olacaktır.

 

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar