Saldırı, iftira ve arkasından fosseptik çukuru emsali bazı TV kanalları, gazete manşet ve köşelerinden zihinlere akan kirli bilgiler, etek vasıflı nice döner stratejistin akla ziyan beyanları...
Adalet ve hakkı bayrak eden, siyasi güzelliğin çizgisini yakalayan ve bu çizgiyle taze bir kan olarak insanımızın teveccühüne layık olmaya çalışan HÜDA PAR`a ve üyelerine dönük alçakça ve rezilce saldırılar...
Üç büyük düşmanla (fakirlik, cahillik, ahlaksızlıkla) mücadeleyi bayrak yapan STK`lara karşı tahammülsüzlük, hukuk dışı baskınlar, gözaltılar…
Aslında son gelişmeler, bize şu imtihan hakikatine bir kez daha nereden bakmamız ve belirlenen suni gündemin bizim olmadığını bilmemiz gerektiğini haykırıyor:
İman ettiğimiz halde bize şu ilahi buyrukla tekrar imanımızın özüne dört elle sarılmamız gerektiğini hatırlatan şu ayet gibi:
“ Ya eyyühellezzine amenu aminu/ Ey iman edenler, iman ediniz!”
Çağımız müteveffa âlimlerinden biri şöyle der: “İman ettim diyen birinin şeytan, nefis, heva-heves, dünyevi cazibeler, müşrikler, bilumum din düşmanları gibi çokça hasmı varken imanından dolayı rahatta olması düşündürücüdür.”
İman etmek, sınanmak demektir.
Zorlukta sabrın, genişlikte şükrün dinamiklerini kuşanmak demektir.
Korkuyla, açlıkla, mal/can ve ürünlerden eksiltilmekle imtihan edilenlerin sabrına karşılık ardından ilahi bir tebşir yüreklere su serpmektedir.
Her zorlukla beraber kolaylığın olduğunu bize ferman buyuran ayetin iki kez tekrarında çokça düşünmek düşer hanemize.
Bir de güya bize nasihat edenlerin şu güldüren sözleri: “E siz de biraz dikkatli olun! Hem bu parti çalışmaları erken olmadı mı? Aslında birilerinin tekeline su taşıyorsunuz!”
Şaşırıyoruz. Niye dikkatli olalım?
Halkımıza gece gündüz demeden, dur durak durmadan “tebliğ, davet, seminer, sohbetle hidayet şerbetini sunma, ihtilafları çözme, fakirlere ulaşma”ya çalışan derneklerin varlığından mı?
Yüz yıla yakındır küfür, isyan, bid`a, laiklik rüzgârlarıyla kirlenmiş ve yalan/ikiyüzlülük ile eş anlamlı hale gelen politikayı adil, hakkaniyetli, dürüst ve sünnet eksenli bir siyasete evirmeye çalışan HÜDA PAR`ın çalışmalarından mı?
İnsanları asparagas haberlerden ziyade dünya mazlumların sedası olan doğru ve ferahlatıcı yazılarımızdan mı?
“Siz, insanlar içinden çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten nehyedersiniz ve Allah`a iman edersiniz…” ayetine uyma sevdalısı müminlerin tebliğ gayretlerini sütunlarımıza taşıdığımız için mi?
Birer kardelen gibi iffetiyle çirkin gözlere batan başörtülü kızlarımızı ekranlara taşıdığımız için mi,
Tüm uğraşlara rağmen kirli bir ilişkinin gölgesine bile yaklaşmadığımızı anladıkları ve hakikati ifade edecek yüzü kendilerinde bulmadıkları için iftira salyalarını üzerimize akıtmaya çalışanları halkımıza anlattığımız ve okuyucu/izleyicilerle paylaştığımız için mi?
Müslümanların kardeşliğini kendimize şiar edinip de doğu ve batı demeden Peygamber sevdasını meydanlara taşımamızı vahdet şuurunun oluşmasında bir ön adım gören nefis düşkünü, bâtılperest sofraların iştahını kaçırdığımız için mi?
Allah aşkına söyler misiniz hangi gerekçeyle doğru bildiğimiz, doğru gördüğümüz, doğru yazdıklarımızdan vazgeçelim. Allah bize yar olduktan sonra birileri zulüm, iftira ve saldırılarıyla bize bar/yük olsa ne yazar?
Birileri gecenin karanlığında tuzaklarını, hilelerini düzüyorsa biz de şu gerçeği ayne`l yakin biliyor ve yüksek sesle dillendiriyoruz: “Vallahu hayru`l makirin.”