Hüseyin Kaya

(SİYASET GEMİSİ) BENZEMEZLERİN ANAYASASI

19.11.2020 02:18:19 / Hüseyin Kaya

Ümit Özdağ’ın İYİ Parti’den ihraç edilmesine kadar giden süreç ve ifşalar-suçlamalar tartışılıyor.

İl Başkanı Buğra Kavuncu üzerinden FETÖ suçlaması daha tartışılırken “Anayasa taslağı hazırlandığı” iddiası ortalığa bomba gibi düştü.

CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu’nun "Bu toplantıları yaptık, dört partiden uzmanlar katıldı ve bu ilkeler ortaya çıktı" dediğini aktaran Özdağ, “Bundan sonra mesele benimle Akşener arasında değil, Kılıçdaroğlu ve Kaboğlu ile İYİ Parti yetkilileri arasındadır” açıklamasını yaptı.

Tabii asıl tartışılan şu sözlerdi.

Ümit Özdağ, HDP ve İYİ Parti'nin ortak anayasa taslağı hazırladığını öne sürdü. Özdağ, "Bir Türk Milliyetçisi olarak utandım. Önümüzdeki günlerde taslağı Türk kamuoyu ile bütün açıklığı ile paylaşacağım" dedi.

Kılıçdaroğlu ve Akşener iddiaları yalanladı.

Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu, Türkiye Sosyal Ekonomik Siyasal Araştırmalar Vakfı’nın (TÜSES) çağrısı üzerine parlamenter rejime dönüş için ortak ilkeleri belirlemek üzere toplandıklarını, bir anayasa taslağının hazırlanmadığını, dört partinin de temsilci gönderdiğini söyledi.

İYİ Partili Nuri Okutan, böyle bir toplantıya katıldığını ve orada İbrahim Kaboğlu’nun hazırladığı “Anayasa taslağını” kendilerine gösterdiğini, yeni bir Anayasa hazırlığı yapılmadığını iddia etti. Oysa Kılıçdaroğlu bir televizyon programında “dört partinin beraber çalıştığından” söz etmişti.

Peki, bu mesele neden bu kadar büyütüldü?

Öyle ya dört parti zaten açık ya da gizli bir ittifak içinde değil miydi?

Mesela 4 parti de İstanbul, Ankara, İzmir ve Adana’da aynı adaya oy vermemiş miydi? Yani ittifakın merkezi CHP değil miydi?

Görünen o ki, İYİ Parti halen daha isminin HDP ile yan yana anılmasının oy kaybına neden olabileceğini düşünüyor. Hatta sadece tabanda değil partinin meclis grubunda bile bu konuda bir netlik yok!

Bazıları farklı siyasi görüşte olanların yan yana gelerek bir “Anayasa taslağı” hazırlamasının “siyasi hoşgörü” ve “birlikte yaşam”a katkı sağlayacağını ve bu yüzden de önemli olduğunu düşünüyor; ama sanırım manzarayı tam olarak okuyamıyorlar.

Bir defa şunun anlaşılması lazım.

Dört parti “ortak değerlerde” buluşarak yan yana gelmiyor. Onları yan yana getiren “ortak düşman”a sahip olmaları.

CHP iktidar hasretini dindirmek istiyor. Bunun için de Erdoğan’a muhalif olan kim varsa onunla ittifaka sıcak bakıyor.

Meral Akşener, MHP’de gerçekleştiremediği “Genel Başkanlık” için ayrı parti kurdu, şimdi de “başbakan” olmak için çabalıyor.

HDP, mevcut hükümetin gitmesiyle PKK’ye yönelik operasyonların duracağını, farklı süreçlerin başlayacağını umuyor.

SP, kendisinden ayrılan bir partinin bu kadar büyümesini hazmedemiyor ve onun tabanı üzerinden bir yerlere gelmek istiyor.

Şimdi bu dört parti hangi “ortak değerlerde” buluşacak ve “Yeni bir Anayasa” hazırlayacak?

CHP ve HDP’nin sol, liberal ve cinsiyetsizlik üzerine kurulu siyasetine, dinin toplumsal hayattan dışlanması ya da etken olmasının önlenmesi siyasetine SP nasıl destek verecek?

İYİ Parti, Anayasadaki “Türk” vurgusunun çıkarılmasına, farklı anadil taleplerine razı olacak mı?

SP diğer partilerin içinde 28 Şubat zihniyetine sahip olanların bulunduğunu bilmesine rağmen iddialarından vazgeçip “Milli Görüş gömleğini çıkararak” masaya oturabilecek mi?

Herkes razı edilemeyecekse, bu, kimsenin razı olmadığı bir anayasa anlamına gelmeyecek mi?

Bunlar benim sorularım, tabii siz “tüm bunlara rağmen 4 parti aynı masa etrafında buluşuyorsa sorunları da bir usulle çözebilirler” diyorsanız polemik olmasın diye size itiraz etmeyi düşünmüyorum.

Bu arada “ortak bir masada” buluşulduğunu dört partinin birçok önemli isminin de bilmediğini de dile getirmeliyim.

Mesela dönemin CHP’nin cumhurbaşkanı adayı Muharrem İnce böyle bir toplantıdan haberdar olmadığını söyledi.

Yani aslında CHP’nin liberalleri, HDP’nin solcuları, İYİ Partinin FETÖ ile suçlananları dışında Kemalistlerin, Türk ve Kürt milliyetçilerinin de böyle bir masadan haberi olmayabilir.

“Peki ya Ümit Özdağ” mı diyorsunuz?

O biliyordu; ama yeri ve zamanı geldiğinde “bunu kullanmak” için sesini çıkarmıyordu.

“Görev icabı” diyebilirim; ama lütfen soru sormayın.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar