Fikret Gültekin

Büyük mükâfatlar ağır imtihanlarla gelir

05.08.2011 16:13:22 / Fikret Gültekin

“Sizi mutlaka biraz korku ve açlık, biraz da mallardan, canlardan ve mahsullerden bir noksanlık ile imtihan edeceğiz. (Ey Resulüm) O halde sabredenleri (cennetle müjdele)” (Bakara, 155)

Rabbimiz bir istisnada bulunmadığı için imtihanın herkesi kuşatacağından şüphe yoktur.

O halde asıl sorun ne? İmtihan beraberinde ne getiriyor?

Müslümanca yaşamayan için sorun bu imtihanın bilincinde olmamasıdır. Kendi başına gelenler veya başkasının başına gelenler onun için bir anlam ifade etmiyor. Olaylar onun için çoğu zaman hiç bir uyarıcılık içermiyor.

Bu tip insanlar bir bela veya musibetle karşılaşınca tüm düzenleri alt üst olur, hayat onlar için çekilmez olur, günden güne eriyip her türlü manevi tahribatı iliklerine kadar hissederler. Ayakta kalabilmek için de dünyanın çok basit değerleriyle kendilerini avuturlar.

Müminlere gelince; bizler bu dünyada kalıcı güzelliklerin olduğuna inanmayız. “Dünyada rahatlık yoktur” diye buyuran Peygamberimizi kesin bir ilimle tasdik ederiz.

Gözümüz bu dünyada bazı eşyayı idrak etse de onun yok oluşu o eşyanın hakikatine yönelmemizi sağlar ve mutluluğu, huzuru, kurtuluşu ancak Rabbimize kullukta idrak eder, gözümüzü ahiret hayatına dikeriz. Mutluluğun yakalanması ise şüphesiz birçok bela ve musibetin aşılması ile mümkündür.

Ancak bu o kadar da kolay değildir. Niçin? Çünkü arzuladığımız ahiret mutluluğu tarifi mümkün olmayan güzellikler içermekte. Arzulanan güzelliğin büyüklüğü ödenecek bedelin de büyüklüğünü göstermektedir.

“Muhakkak ki mükâfatın büyüklüğü, belanın büyüklüğü ile beraberdir. Allahu Teâlâ bir kavmi sevdiğinde onları belalara uğratır. Bu belaya razı olanlara Allah rızası vardır. Öfkelenenlere de Allah`ın öfkesi vardır” (Hadisi Şerif-Tirmizi`den)

Peki Mü`min olanlar, her zaman bu imtihanı başarı ile verir mi? Mü`min, Rabbinin ve Resulünün ayet ve hadislerinden uzaklaştığında başına gelenlerin nerden geldiğine şaşırmakta ve sanki imtihan dünyasında olduğunu unutmaktadır. Bizler de tıpkı inancı zayıflar veya hiç olmayanlar gibi tamamen dünyevi gerekçeler ve sebeplerin arkasına sığınarak kendimize bundan dersler çıkarmaktan uzaklaşabiliyoruz.

Sorumlu mü`min hem kendi başına gelen, hem de başkasının başına gelenden kendisine dersler edinir. Tüm hayatları Allah`ın kontrol ettiğini ve boşuna bir adımın atılmadığının bilincinde olur.

Bela ve musibetler imtihanın gereğidir... Musibet kişinin beklemediği bir anda karşılaştığıdır. Geçirilen trafik kazası, ayağın kayıp kolun kırılması, kişinin girdiği suda boğulması gibi.

İmtihanın esas anlaşılmasının zor olanı karşılaşılan belalardır. İbadetler yerine getirilirken karşılaşılanlar bela sınıfındandır ve bu karşılaşılan sıkıntılar beklenmeyen, hiç olmayacak sıkıntılar değildir. Namaz kılmak için kışın soğuğunda abdest almak doğal bir sıkıntı, oruç tutmak için çekilen açlık susuzluk o ibadetin gereğindendir.

O halde günümüzde tıpkı namaz gibi oruç gibi müminlerin İslam`ın izzetini korumak için zalimlerin zulümlerine engel olmaya çalışanların cihatları neticesinde uğradıkları sıkıntılar da bu ibadetin gereklerindendir.

İslam`ı her ne pahasına olursa olsun savunanlar Filistin`de siyonist zindanlarda imtihanlarını zor şartlar altında verirken, ABD terör devleti de yargısız infazlarla yüzlerce Müslümanı haksız yere binlerce kilometre uzaklıktaki Guantanamo`da tutabilmektedir. Suriye, Libya, Çin ve daha birçok ülkede Müslümanlar ağır imtihanlarla karşılaşmaktadırlar.

Ve aynı şekilde Türkiye`de yıllardır İslam`ın izzetini muhafaza için Allah`ın dinine yardımcı olmaya gayret edenler zindanlarda tutuklu – hükümlü bulunmaktadır. Müminlerin zindanda olması yadırganır bir şey değil bu ülkede. Hem içerde olanlar hem de onların aileleri bu şuur içindedirler. Siz Allah`ın rızası gibi büyük bir hedefe göz diktiniz, O da sizi bizi biraz hasretle, biraz dünya nimetlerinden kısmakla imtihan ediyor. İmtihan içinde imtihanın gereği olarak sevdiklerinizi Allah`ın arzı olan D.Bakır`dan, Sivas`a Trabzon`a taşıyor. Bunun nasıl bir hayra yol açacağını en iyi Rabbimiz bilir.

Müminler karşılaştıkları her imtihanda hep daha zor imtihanlara göğüs geren müminleri düşünerek hem onlar için dua ederler, hem de kendi durumlarına şükrederler.

İşte mü`minin kendisi için teselli bulacağı bir kaç coğrafya: Müslüman Afrikalı kardeşlerimden her yıl yedi milyon kişi açlıktan ölüyor. Yine her yıl 0-5 yaş arası 15 milyon çocuk yetersiz besin ve temiz su bulamadığı için hayatını kaybediyor. Bu bile bizim için başlı başına bir imtihan vesilesi değil midir? Ramazanı yaşadığımız bu günlerde bu kardeşlerimize karşı ne fedakârlık yapmamız gerekiyorsa esirgemememiz gerekiyor.

Kardeşlerimizden bazıları şu veya bu gerekçe ile yıllardır, Guantanamo`da... Bizim mi onların mı imtihanı ağır... Binlerce Filistinli kardeşimiz yıllardır, hiç bir kural tanımayan siyonist vahşilerin işkenceleri altında... Çeçenistan, Afganistan, Doğu Türkistan ve daha nice ülkeler... Veya geçmiş ümmetlerin, peygamberlerin karşılaştığı sıkıntılarla kendi sıkıntılarımızı karşılaştırdık mı?

O halde imtihanımızı başarıyla nasıl veririz?

1-Dünyanın imtihan, bela, musibet diyarı olduğunun şuurundan gafil kalmayarak...

2-Kendimizden çok kardeşlerimizin çektiklerini hissetmek suretiyle acıları paylaşarak...

3-Bela ve musibetin Allah`tan geldiğine inanarak Allah düşmanlarını sevindirecek sefiller pozisyonuna düşmeyerek, her halükarda başı dik tavırlar sergileyerek...

4-En önemlisi karşılaştığımız bela ve musibeti kendi lehimize çevirecek kararlı ve azimli çalışmalarımızla davamızı daha çok kişiye ulaştırmaya gayret sarf ederek...

5-Yürekten Allah`a yalvararak kendimiz ve kardeşlerimiz için dua ederek...

Rabbimizin emir ve yasaklarına daha çok riayet, O`nun gelecek yardımlarını almaya daha çok liyakat anlamına gelecektir.

O`nun için belalara uğrayanlara, onların sevenlerine Allah hem dünya hem de ahiret saadeti versin.

Sorumluluğun ağırlığını, Allah`ın vaadini unutmayanlara selam olsun.

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar