Fikret Gültekin

Helalleşmek mi?

17.06.2011 08:58:30 / Fikret Gültekin

Helalleşmede iki taraf vardır: Helallik dileyen ve helal eden… Başbakan böyle dediğinde “Ben sana ne kötülük yapmışsam sen, sen bana ne kötülük yapmışsan ben, hakkımızı helal ediyoruz” demek istiyor.

Ancak her halûkarda Başbakanın söylemi, ahiret, hesap hassasiyetinin olduğunu göstermesi açısından önemlidir.

Yalnız ortada açıklığa kavuşturulması gereken bir husus var: Başbakan neyin sıkıntısı içinde ve kimin temsilcisi olarak helallik diliyor?

Eğer Başbakan kendi döneminde yapmak durumunda olduğu ancak şu ana kadar hep ertelediği:

• İnanca taalluk eden özgürlüklerin önünü açamadığı için,

• Ülkede Kur`an öğrenmenin önündeki engelleri kaldıramadığı için,

• Başörtüsü başta olmak üzere giyim-kuşamın, önündeki engelleri kaldıramadığı için,

• Genç erkek ve kız kardeşlerimiz başta olmak üzere toplumu ahlaksızlık, yozlaşmışlık batağından kurtaracak ciddi projeler gerçekleştirmediği için,

• Başta İslami Sivil Toplum Kuruluşları olmak üzere inancın özgürce anlatılıp yaşaması için eserler ortaya koyanları; polisleri, savcıları, hakimleri maharetiyle cezaevinde tuttuğu için,

• Kürt halkına yönelik iyileştirmeler yapmada, bu hakları Anayasal Güvenceye kavuşturmadığından halkın marksist örgütün tuzağına düşmesine sebep olduğu için, (yanlış anlaşılmasın Kürtlerin kazanılıp sistemle entegresinden haşa bahsetmiyorum. Başbakanı en azından şahsı olarak sistemden ayrı düşünüyorum) helallik diliyorsa,

Dinimizin bize verdiği hoş görüden ilham alarak deriz ki: En kısa zamanda bu ülkede inancın yaşanmasına dair hiçbir engelin yaşanmayacağına dair anayasal düzenlemeler yaparsa,

En önemlisi de gencimin, yaşlımın tüm insanlarınımızın imanını kurtaracak hizmetinde bulunup ayrıca  bu hizmeti ifa edenlerin önü açılırsa şahsım adına, geçmişte yıllarca içerde kalmışsak da, kız çocuklarımızı okula gönderememişsek de hakkımızı helal ediyoruz.

Amma…

Başbakan Erdoğan kendini 1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti`nin bir temsilcisi olarak görüyor ve helallik diliyorsa durum burda farklı olacaktır.

T.C.`nin kuruluş tarihi onbinlerce mazlumun akıtılan kanıyla doludur. Ve akıtılan kan İslam`ın kanı olmuştur. Katledilenler İslam ailesinin müntesipleridirler. Dolayısıyla da Erdoğan, akıtılan mazlum kanının faili T.C. devleti adına konuşuyorsa öncelikle İslam`dan helallik dilemelidir.

Devleti temsil eden tüm kurumlarıyla bu deklare edilmeli ve Allah`tan toplumun önünde af dilenmelidir. Yani yük sadece Erdoğan`ın kaldırabileceği ağırlıkta değildir. Niçin?

Çünkü,

Bu devletin İstiklal Mahkemeleri binlerce masum insanı sırf şapka takmadı diye idam ettirmiştir.

Şeriat-ı Muhammediye istedi diye nice İslam alimi darağacında sallandırılmıştı.

Şapka kanununa aykırı kitap yazdı diye İskilipli Atıf Hoca`yı idam ettirmiştir.

İslam`a savaş açan bir cumhuriyete karşı kıyameden Ş. Said ve 46 arkadaşı idam edilmiştir.

Sadece ve sadece insanlara iman hakikatlerini verdiği için Üstad Bediüzzaman ve nice dava arkadaşı yıllarca sürgün, hapis ve işkencelere maruz kalmıştır.

Doğu ve Güneydoğu`da binlerce Müslüman, Ş.Said sonrasında topluca katledilmiş, hâlâ canlı tanıdıklarla bu teyid edilmektedir.

Bölge`de terör bahane edilerek, binlerce köy yakılmış, talan edilmiş, ormanlar yok edilmiş, insanlar yerlerinden edilmiştir. Devlet Güvenlik Mahkemeleri, Ağır Ceza Mahkemeleri hukuku ayaklar altına alarak sadece bir fotokopi çıktısıyla onbinlerce Müslümanı yıllarca zindanda tutmuş ve hâlâ da tutuyor. İslam`la savaş adına, İslam`ı yoketme adına…

Dilini konuşmak, geleneğini yaşamak isteyeler dışlanarak, bir halk yok sayılmaya, yok edilmeye çalışılmış, binlercesi katledilmiş, onbinlercesi de marksist Pkk`nın kucağına itilmiştir.

1990`dan bu yana sadece Allah`ın istediği gibi bir hayat yaşamak isteyen onbinlerce Müslüman ya şehit edildi, ya hapse atıldı, ya da hicrete zorlandı.

O halde helalleşmek isteniyorsa sadece Başbakan değil o cürmün sahiplerinden elinde silahı tutan askeri ve polisi de bu yükün altına girmelidirler ve …

Yukarıda sıraladğımız mağduriyetlerin şu anki yaşayanlarıyla görüşmeden geri dönülmemek üzere atılacak bir adımın hiçbir faydası olmayacaktır. Öyle ya helalleşiyoruz… Hz. Yusuf (as)`u o zindandan çıkarmak isteyen Mısır Kralına onu temize çıkaracaksa ancak çıkabileceğini söylemesinde ibretler vardır…

-Katledilen İslam alimlerimizin, Şeyh Said, İskilipli Atıf Hoca, Üstad Bediüzzaman`ın iade-i itibarları yapılmalı, kabirlerinin bulunduğu yerler devlet arşivinden çıkarılmalıdır.

Hazırlanacak Anayasal, yasal düzenlemelerle geçmişteki mağduriyetlerin giderilmesi için seferberliği aratmayan projeler devreye sokulmalıdır.

-Din, dil ve eğitimimizin önündeki tüm engeller geri dönülmemek üzere tarihin çöplüğüne gömülmelidir.

Son olarak: Eğer Başbakan, helalleşmeyi diler de hâlâ onun polisi, askeri, yargısı, Müslüman ve sivil toplum avcılığı yapıyor ve insanları marksist din tanımaz örgütün kucağına itiyorsa helalliğin hiçbir anlamı yoktur.

Başbakan, marksist örgütün kucağına ittiği Kürt halkının akibetinden sorumludur.

Başbakanın %50`lik başarısıyla nasıl adım atacağını bilemeyiz, ancak Bölge`deki İslami hassasiyet sahiperinin ciddi gayretlerle Kürt halkını Zerdüşt ve Şamanistlere emanet etmeyeceğini kestirmek hiç de zor değildir. Ve toplumun ıslahı, yeniden Kur`an`la dirilişine tüm dünya şahitlik edecektir inşaallah.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar