Faruk KILIMAN

İlk önce şu söylemlerimizi bir gözden geçirelim!

03.03.2023 07:00:34 / Faruk KILIMAN

  Son birkaç yıldır evden çıkamıyorduk. Ve şimdilerde de evlerimize giremiyoruz. Girebilenlerin de ne kadar rahat olduğu ise malumunuzdur.

  Başımıza gelen bu musibetler(ki kimileri için beladır) neden geliyor, kısmına girmeyeceğim. Bu kısım ile ilgili ilim adamlarımız ve alimlerimiz gerekenleri yazıp çiziyorlar. “Tamam bilim adamları hangi zemine ev yapılmalı, çimentonun yoğunluğu ne oranda olmalı, demir ne kadar kullanılmalı veya nasıl bağlanmalı kısmını dile getiriyorlar, onları anladık da ulema ne alaka?” diye homurdanmaları hisseder gibiyim. Onları ikna etmeye çalışmayacağım. Sadece şunu ifade etmekte fayda görüyorum; yeryüzündeki levhaların birbirlerine sürtünerek ve birbirlerini sıkıştırarak meydana getirdikleri enerjinin boşalması sarsıntıları meydana getirirken, insanın iç alemindeki iyilik ve kötülük levhalarının birbirlerine galebe çalması ile de oluşan enerji menfi veya müspet bir şekilde dile vuracak ve hayata etki edecektir. Allah’u Teala’nın birçok ayette rahmet ve bereketi ile azap ve gazabını insanın amelleri ile beraber zikretmesi de bununla alakalıdır.

  Evet dediğim gibi; aslında nedenler kısmından ziyade batıni olarak da “Allah’a olan tüm çağrılarımıza rağmen neden bazı şeyler düzelmiyor?” kısmına bakan birkaç sebebi dile getirmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Elbette kavli dualarımız gibi fiili dualarımız da olmalı. Yalnız birçok tedbire rağmen musibet ve belalar eksik olmuyorsa. Örneğin; depreme dayanıklı evler yaparak korunmamıza rağmen bu sefer tsunami vurabilir. Haydi onun da tedbirini aldınız diyelim, bu sefer bir hortum bizi yutabilir. Haydi onun da tedbirini aldınız diyelim, bu sefer büyük bir göktaşı gezegenimize çarpabilir. Varsayımlar çoğaltılabilir ki bunların hemen hemen hepsi vuku bulmuş ve bulabilen şeylerdir.

  Bu yüzden tedbirlerle beraber her şeyi kudret elinde tutan Allah’a yalvarıp yakaracağız. Yakarıyoruz da; ama yine de gerçekleşmiyorsa… Ki bazı şeyler kabul cihetiyle tehir edilse de bazı şeyler hiç gerçekleşmiyor. Öyleyse çağrımızın kabul olması için özellikle de söylemlerimizi kontrol etmemiz lazım.  

 Bakın bir peygamber olmasına rağmen Efendimiz(a.s.v) kafirlerin istekleri karşısında Allah’tan bazı isteklerde bulunduğu zaman; çağrısına inşallah kelimesini kullanmayı unuttuğu için istek hemen karşılık bulmuyor. Hatta inanmayanlara karşı zor durumda kalabiliyordu.  Efendimiz(a.s.v) elbette her şeyin Allah’ın izniyle olduğunu ve onun takdiri ile gerçekleştiğini hücrelerine kadar kabullenmiş biriydi. Ama çağrıdaki bu eksiklik bazı şeyleri geciktiriyordu. Bizim söylemlerimiz ve çağrılarımız elbette bu kadar masum değildir.  Öyleyse karşılık bulamıyorsak söylemlerimizi bir yoklayalım.

İlk önce acizliğimizi, hayatımızın her yönüyle kabullenip, aciz ve zayıf bir kul olduğumuzu hakkıyla bir ilan edelim. Edelim ki sonra çağrılarımız bir karşılık bulabilsin.

Selam ve dua ile.

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar