Enver Kılıçarslan

Fıtır Sadakanızı En Güzel Şekilde Vererek Orucunuzun Eksikliklerini Giderin

22.06.2017 09:29:00 / Enver Kılıçarslan

Büyük muhaddis Vekî` Bin Cerrah derki: Namazdaki eksiklikler sehiv secdesi ile telafi edildiği gibi, oruçtaki eksiklikler de fıtır sadakası ile telafi edilir. Fıtır sadakasının hikmetiyle ilgili Abdullah Bin Abbas (radiyallahu anhuma) ise şunları söyler: Rasûlullah (aleyhissalatu vesselam) oruçluları gereksiz ve çirkin sözlerden arındırmak ve yoksullara yiyecek sağlamak için fitreyi farz kılmıştır. Fitreyi kim namazdan önce öderse, bu makbul bir zekât, kim de namazdan sonra öderse, herhangi bir sadaka olur. (Ebu Dâvud, İbn Mâce)  Öyleyse bu sadakayı verirken, verdiğimiz kişiyi memnun edecek şekilde eda etmeli ve basit hesaplar içerisine girerek ecrimizi düşürmemeliyiz.

Hanbeli ve Şafi mezhebine göre fıtır sadakası ramazanın son günü güneş battıktan sonra, Hanefi mezhebine göre ise bayram günü imsak vaktiyle birlikte vacip olur. Bu bakımdan Şafi ve Hanbeli mezhebine göre bir kimse ramazanın son günü güneş battıktan sonra vefat ederse fıtır sadakası onun zimmetinde borç olarak kalır. Velisi onun yerine bu borcu ödemelidir.

Şafi mezhebine göre fıtır sadakası ramazan ayının başında, Hanefilere göre ise ramazandan önce de verilebilir. Hanbeli mezhebi bayramdan önce birkaç gün erken verilmesini caiz görürken, Malikiler ancak vaktinde eda edilirse geçerli olur görüşündedir. (Eş Şevkânî, Neylu'l-Evtâr, Darul-Kutubi'l-İlmiyye BEYRUT 2004 c.4 s.195) Tüm bunlarla birlikte fıtır sadakasını bayrama yakın bir sırada vermek en iyi olanıdır. Çünkü bu sırada fakirler kendi ihtiyaçlarını karşılayarak bayram için hazırlık yaparlar.

Anne karnında olan ceninin sadakasına gelince; daha doğmamış olan çocuğun fıtır sadakası veliye vacip değildir. Nasıl ki hâlâ doğmamış küçük ve büyük baş hayvanların zekâtını anneleriyle birlikte çıkarmak vacip değilse aynı şekilde daha anne karnında olan ceninin de fıtır sadakasını vermek farz değildir. Eğer çocuk ramazanın son günü güneş batmadan dünyaya gelirse Şafi ve Hanbeli mezhebine göre fıtır sadakası vacip olur. Hanefi mezhebine göre ise bayram günü imsak vaktinden önce doğarsa o zaman fıtır sadakası verilir. Ahmet Bin Hanbel'e nispet edilen farklı bir görüşe göre ise kendisi cenine fıtır sadakasını vacip görmüştür. İbnu Kudame bu görüşü zayıf bulmakla birlikte cenin için fıtır sadakasının verilmesinin daha iyi olduğunu ifade ediyor. Çünkü rivayet edildiğine göre Osman Bin Affan (radıyallahu anh) doğmamış çocuklarının fıtır sadakasını veriyordu. (Abdülkerim Zeydan, El Cami' fi'l Fıkhi'l İslamî c.1 s.463)

Fıtır sadakasının miktarıyla ilgili hadisler özetle şunlardır;  

Abdullah İbn Ömer derki: Hz. Peygamber fıtır sadakasını 1 sâ` (ölçek) hurma ve 1 sâ` arpa olmak üzere köle, erkek, kadın, küçük ve büyüklere farz kılmış ve insanlar (bayram) namazına çıkmadan önce verilmesini emretmiştir. (Müttefekun aleyh)

Ebû Said El Hudrî`den rivayet edildiğine göre kendisi şöyle der: Biz Peygamber devrinde fitreyi, yiyecek maddelerinden 1 sâ` olarak verirdik. O zaman bizim yiyeceğimiz arpa, kuru üzüm, hurma ve keş (yağı alınmış peynir) idi. (Buhârî, Müsned)

Hanefi mezhebine göre fıtır sadakası buğdaydan verilirse yarım sa`, arpa, kuru üzüm ve hurmadan verilirse bir sa` olarak eda edilir. Bir sa` da Hanefi mezhebine göre sekiz Irak rıtlı kadardır. Bu da yaklaşık 2,917 grama tekabül etmektedir. Şafi mezhebine göre ise buğday ile diğer gıdalar arasında ayrıma gidilmeksizin hangisinden verilirse bir sa`â verilir. (Vehbe Zuhaylî, İslam Fıkhı Ansiklopedisi c.3 s.60)

Fıtır sadakasının kıymetinin verilmesiyle ilgili mezhep imamlarının görüşlerine baktığımızda; Hanefi mezhebi hariç diğerleri, hadislerde belirlenen gıdaların dışında fıtır sadakasının verilmemesi gerektiği görüşüne giderler. İmam Ebu Hanife ve Ebu Yusuf`a göre kıymet; buğday, arpa ve hurmadan her hangi biri için tercih edilirken İmam Muhammed`e göre ise kıymet verilecekse buğdayınki tercih edilmelidir. Muasır alimlerimizin birçoğu Hanefi mezhebinin bu görüşünü rahmet olarak görüp fıtır sadakasının kıymet üzere verilmesini caiz görmekle kalmayıp ısrarla tavsiye ederler. Yusuf El Karadavî de bu görüşü tercih edenler arasındadır. Kendisi, kişinin yaşadığı memlekette yaygın olan gıdalardan orta derecedeki kıymetin verilmesini uygun görür. Yani bir memlekette yaygın olan kuru gıdalardan ne en pahalısı ne de en ucuzu tercih edilir. Tabi fazlası tercih edilirse mükafatı daha fazladır. (Şeyh Yusuf El Karadâvî, Fıkhuz-Zekât, Dar'u Müessesetür Risâle BEYRUT 2014 s.793)

Konuyla ilgili Diyanet İşleri Başkanlığının açıklaması ise şu şekildedir;

Hadislerde sadaka-i fıtrin miktarı, buğday, arpa, hurma veya üzümden 1 sâ' (Hz. Peygamber döneminde kullanılmakta olan bir ölçü birimi olup yaklaşık 2,917 gr.) olarak belirlenmiştir. Sadaka-i fıtrin bu sayılan maddelerden belirlenmesi, o günkü toplumun ekonomik şartları ve beslenme alışkanlıkların­dan kaynaklanmaktadır. Hz. Peygamber ve sahabe dönemindeki uygulamalar dikkate alındığında, sadaka-i fıtır miktarıyla bir fakirin, içinde yaşadığı toplumdaki orta halli bir ailenin hayat standardına göre bir günlük yiyeceğinin karşılanmasının hedeflendiği anlaşılmaktadır. (Mehmet Keskin, Şafi Fıkhı c.1 s.856)

Fıtır sadakasını verirken ramazan ayında işlediğimiz kusurları dikkate alarak vermeliyiz. Ramazanda yapılan hayır ve hasenatların ecri daha fazla olduğu gibi Allah`u Teâla`nın, şeytanları zincire vurduğu bu ayda işlenen günahların cezası da diğer aylara göre daha farklıdır. Dolayısıyla bu eksikliklerimizi giderecek olan fıtır sadakasını en güzel bir şekilde minnetten, riyadan, cimrilikten uzak duracak şekilde vermeliyiz. 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar