Bilmenin sorumluluğu kadar, bilme imkânının kaçınılmaz olduğu bu iletişim çağında cahilliğin de sorumluluğu ağırdır. İslam âlimleri, öğrenmenin mümkün olduğu ortamlarda fıkhî ve itikadi meselelerle ilgili cehaletin özür sayılmayacağı görüşünü ifade eder. Dolayısıyla şer`î hükümlere karşı âlim de cahil de sorumludur. Fakat âlimin sorumluluğu cahilden daha büyüktür. Zira bilgiyle amel etme sorumluluğu bulunan âlim, Efendimizin “Bir ayet dahi olsa benden insanlara ulaştırınız” hadisiyle ayrıca insanları bilgilendirmekle yükümlüdür.
Fıkıh/şeriat, ilimlerin en faziletlilerindendir.. Helal ve haramları eksiksiz bir şekilde tamamlayan, âlimlere kıyas ve içtihat imkânı vererek asri meselelere karşı görüş belirtmekle yetkilendiren Allah`u Teâla, kullarının ibadi, ailevi, ticari ve cezai konularda eksiksiz bir şekilde kendisine tabi olmasını zorunlu kılar. Müçtehit imamların insanı ve toplumu konu alan her meseleyle ilgili eserler kaleme aldığı fıkıh ilmi özellikle son bir asırdır sadece ibadi konuları içeren ilmihallerle sınırlandırılmak istendi. Ve sadece çocukluk dönemi eğitimle sınırlı kalan bu ilmihaller, aile ve toplumu yöneten yetişkinlerin zamanla fıkıhtan uzaklaşmasını beraberinde getirdi. Maalesef islam âlimleri, farkında olmadan ya da mevcut şartlardan dolayı bütün konularıyla fıkıh ilmini ihmal ederek teorikte karşı çıktıkları laikliği pratikte uygular oldu. Yaşanan bu ihmalin sebebi telif edilen kitapların azlığı değil belki bu kitapların gündelik hayata sirayet etmeyişidir.
Müslümanların sadece İbadi konularda değil, insan ve toplum denildiği zaman akla gelen her türlü muamelelerle ilgili şer`î hükümleri bilmeleri ve bunu uygulamaları gerekir. Allah`tan en fazla korkan onu (cc) ve hükümlerini en iyi bilen kimsedir. İlmi kurumlar fıkıh ilmini topluma taşımak adına mevcut faaliyetlerine yenilerini eklemeli, fetva meclisleri oluşturarak halkın sorun ve sıkıntılarına çözüm üretmelidir. Bunu daha fazla hızlandırmak için ise yazılı, görsel ve de özellikle sosyal medya ihmal edilmemelidir.
Hz Ömer (radiyallahu anh) “fıkhı bilmeyen bizim çarşımızda mal satmasın!” diyerek toplumun her tabakası için fıkhın ne kadar önemli olduğunu vurgular. Zira aynı cümlenin devamında müminlerin emiri “eğer fıkhı bilmezse isteyerek veya istemeyerek ribâ/faiz yer.” sözüyle günümüz insanlarının halini gözler önüne sermektedir. Birbirlerine yabancı olan insanların gündelik hayatta birbirleriyle olan münasebeti çoğunlukla ticaretle ilgilidir. Bunun da fikhi kural ve kaidelere muhalif olmaması gerekir ki insanlar arasına huzur, selamet ve ülfet yerleşsin. Bu bakımdan islam âlimleri fıkıh ilminin topluma sirayet etmesi için çalışmalı, asri meselelere çözüm olma adına meşru her türlü aracı kullanarak haramların azalıp, helallerin yaygınlaşmasına vesile olmalıdır.