HÜDA PAR`IN hayata ilk adımını atması ile birlikte çeşitli itirazlarla karşılaşması normal ve beklenen bir durumdu. Her parti mutlaka takdir ve eleştirilere muhatap olacaktır.
HÜDA PAR`A yönelik eleştirilerden biri de Muhammedi metoda uygun olmayışı iddiasıdır. Bu iddia sahiplerinin geçekten HÜDA PAR`IN programını inceleyerek, irdeleyerek eleştiride bulunduklarını sanmıyorum. Denilebilir ki eleştiriler zaten esasa değil usule(metoda) ilişkindir. Ancak usule ilişkin itirazlarda da somut ve elle tutulabilir deliller sergilenmiyor.
Somut deliller sunmadan yapılacak itirazlar maalesef sırf muhalefet olsun için yapılan muhalefetten ibaret kalıyor. Yani yapıcı eleştiri olma özelliği kazanamıyor. Örneğin şunlardan kaçınılmalı ancak onun yerine de şunlar yapılmalı şeklinde somut hiçbir öneride bulunulmuyor.
Yıllarca particiliğe “siyasi partiler rejimin değil iktidarın muhalifidirler, bu rejimde ha iktidar olmuşsun ha muhalefet, sonuçta rejim senden zarar görmeyecek, aksine yararlanacaktır” gerekçesi ile muhalefet etmiş biri olarak, HÜDA PAR`IN rejime muhalif olduğunu bizzat Genel Başkanından duymayı önemsiyorum.
Esasen Muhammedi metodun ne olduğu son derece açıktır. Kuşkusuz her İslami hareket kendi metoduna Muhammedi`dir diyebilir. Görüldüğü kadarı ile bu cemaat ve hareketlerde Resulullah`ın pratiğinden parçalar, numuneler görmek de mümkündür. Ancak maalesef Resulullah`ı bir bütün olarak değil de kısmi örnek almalar, zaman zaman da örnek almadıkları diğer kısımları hafife almalar bu cemaatlerin yöntemine “Muhammedi metod” denilmesini zorlaştırmaktadır.
Muhammedi metodu, Hz. Muhammed(as)`in hayat pratiğini mücadelesini örnek almak olduğuna göre, öncelikle Onun dava sürecini kısa birkaç kelime ile özetleyelim.
Süreç; önce gizli tebliği sonra aleni tebliği sonra Erkam`ın evinde cemaatleşme; arkasından alay, hakaret, işkence, boykot, suikast girişimi, şehitler, biatler, hicret, cihad, ifk, (ağır iftiralara maruz kalma), Yahudi ve müşriklerle aktedilen sözleşme ve antlaşmalar. İşin özeti bu değil mi? Şimdi sadece tebliği yapıp cihadı dışlayan ya da sırf cihad ile meşgul olup tebliğ ve sair fiilleri ihmal edenlerin yöntemi yeterli ve mükemmel olmamakla eleştirilebilir. Yani Resulullah`ı sadece merhamet peygamberi görüp kılıç peygamberliğini inkâr etmek ya da kılıç peygamberliğine vurgu yapıp merhamet peygamberliğini görmezden gelmek kuşkusuz eleştirilebilir.
O zaman Muhammedi metodu kimin uyguladığını görmek istiyorsak yukarıda Allah Resulü`nün geçirdiği aşamalardan en çoğuna uygun yaşayanların Onun metoduna uygun olduğuna karar vermemiz gerekmez mi?
Bir cemaat düşünün: önce işe tebliğle başlamış, sonra sofikler olarak alaya alınmış, akabinde hakaret ve işkencelere maruz bırakılmış, cihada başlayınca azizlerini şehit vermiş, bu aşamada çok ciddi bir boykotla karşı karşıya kalmış, hicret ve zindan hayatlarının bir parçası haline gelmiş, Şeytanın bütün taraftarları bunlar Allah`ın taraftarlarıdır diye hücuma geçmişler, yok edilme için yaşatılan bu süreçler tam aksine Medinelerine ortam sağlamış ve sözleşmeler anlaşmalar sürecine gelinmiştir. Şimdi böyle bir hareketin Muhammedi olmadığını iddia edenlerin tam olarak itiraz ettikleri konunun ne olduğunu açıklamaları gerekmez mi?
İtiraz sahiplerinin iyi niyet ve samimiyetlerinden şüphe etmiyoruz. Ancak eleştirdikleri konuda biraz daha araştırma yapmaları, kendi düşüncelerinin de yanlış olabileceği ihtimalini göz ardı etmemelerini öneririm. Bu kardeşlerimin, sadece Mut`im bin Adiy hadisesini inceleyip tahlil etseler düşüncelerinin değişeceği kanaatindeyim. Her halde o dönemde yaşasalardı “Bir peygambere bir kâfirden himaye istemek yakışmaz” diyerek Resulullah`a itiraz edemezlerdi.
Muhammedi metod fikrini beyinlerimize nakşedenlerin başında gelen merhum Şehid Seyyid Kutub`un mensubu olduğu Parti, Mısır`da iktidardadır. Particiliği tekfir eden Selefi kardeşlerimizin partisi de hatırı sayılır bir oy almış ve parlamentoya girmiştir.