Edip Akar

Özü pis olan temizlenmez

07.04.2015 11:14:00 / Edip Akar

Malum; Balyoz sanıklarının yeniden yargılama kapsamında yargılandığı dava, Türkiye geneli elektrik kesintisi yaşandığı bir günde sonuçlandı. Karar karanlıkta verildi ve pek konuşulmadı. Elektrik sorunu giderilip etraf aydınlandığına göre “hukuk” garabetini konuşabiliriz.

Camilerin bombalanacağı, Türkiye jetinin Yunanistan hava sahasında düşürüleceği bir seminer(!) planı  dönemin hak savaşçısı(!) bir gazetenin becerikli cesur(!) bir yazarına ulaşmış; o da bavulu savcılığa hediye etmişti. Aylarca konuşuldu, kudretli paşaların da içinde bulunduğu yüzlerce asker tutuklandı. Binlerce yıllık hapis cezaları verildi ve Yargıtay tarafından bunların geneli onandı. “Hak yerini buldu, darbe planlamak neymiş görsünler” mi dediniz? Türkiye dışında bir yerde yaşıyor olsanız; bunu dersiniz, olacak olan da budur. Ancak…

17 Aralık diye bir süreç başladı. Davanın savcıları hükmündeki “cemaat” ile “mağduru” durumundaki hükümet düşman kesildi. Mahkemelerin ve aslında savcıların ve aslında daha öncesinde baskın yapan emniyetçilerin art niyetli oldukları, olabilecekleri fark edildi. Neticede o emniyetçi, savcı ve hakimler arının deliğine parmağını sokmuş; Recep Tayip Erdoğan`ı kızdırmıştı.

Neyse! Başbakanın danışmanı “orduya kumpas kuruldu” dedi ve ardından bilumum paşalara gün doğdu. Artık TÜBİTAK`tan Anayasa Mahkemesine kadar herkes onlar için seferber oldu. Yeniden yargılanma başvurusu ve mahkeme formalitesinden sonra paşalar beraat etti. Basketbol maçlarını aratmayan seyirci kitlesinin alkışları adliye binalarında yankılandı. TSK`dan hükümete, demokratlardan Kemalistlere herkes memnundu. Neticede karar “beklendiği şekilde” olmuştu. Savcının rehin alınmasıydı, elektrik kesintisiydi, rutin siyasi sataşmalardı derken balyozular o karambolde gollerini atmış olmuştu. Köylünün “gel de bu karanlıkta Türkçe konuş” diye hayıflanması gibi; bu halde Balyoz mu konuşulurdu?

Doğrusu bu tür davaların en başından beri dile getirdiğimiz bir hakikat vardı: Evet bu insanlar halka yaptıkları cürümler sebebiyle suçludur ancak asıl sorun bu tür insanların türemesine sebep olan sistemdir. Sistemin ve halkı düşman gören rejimin sorgulanması lazım. Böyle devam ederse eski derin devlet tasfiye edilip; yerine F tipi yeni bir derin devlet yerleşecek. Sitemin on yıllardır işlediği cürümleri bazı kişilere yükleniyor; sonra bunlar günah keçileri gibi hapse tıkılıyor; böylece sistem ak pak temiz oluyor. Bu bir yanılgıdır diyorduk.

Ancak gelin görün ki halka bu lütuf(!) bile çok görüldü;  günah keçileri de beraat etti. Sistem temiz, sitemin adamları temiz, hükümet hele ak pak… Tek kirli, cüzzamlı “cemaat” kaldı. Halk da değişen rolleri ve sinema sahnelerini ağzı açık seyrediyor. Medyada her devre uygun bir malzeme sergileniyor; halk da her seferinde “vay be! neler varmış neler” diye bir önceki oyunda nasıl da kandırılmış olduklarına hayıflanıyor. Tabi bir sonraki senaryoda rollerin değişeceğinden habersiz…

Kimsenin özgürlüğünde gözümüz yok. Hiç kimseyle kişisel bir hesabımız da yok. Ancak her ne kadar Cumhurbaşkanı “aldatıldık” dese  ve bilumum kuyruk yazarlar onun nakaratını tekrarlarsa da bu ülke insanının darbeci zihniyetten çektikleri gerçekti. Bu beraat edenler gerçekten suçsuz olsa da ve hükümet yıllarca terennüm ettiği “askeri vesayetle mücadele” argümanını zimnen yalanlamış olsa da özellikle Güneydoğu`da yaşanan insan hakları ihlalleri gerçekti. Bu halk darbe döneminde de diğer zamanlarda da hayvanlara bile yapılamayacak cürümlere maruz kaldı.

Eğer 90`lı yıllarda derin devletin varlığı kabul ediliyorsa; yargının brifinglerle, lojmanların yakınına atılan bombalarla yönlendirildiği biliniyorsa; o yargıdan çıkan tüm kararlar kanunsuzdur, yok hükmündedir. Son yılların  yargılamalarında bir kumpas olduğu düşünülüyorsa; bu yargının sadece kudretli paşalar ile ilgili değil, masum Müslümanlar için verdiği kararlar da tartışmaya açılmalı.

Şahsen adaleti İslam`dan almayan bu yargıdan  bir beklentim yoktur. Ama güven ve saygımız olamamakla birlikte; sistemin kendi tutarlılığı açısından herkese eşit muamelede bulunmasını istemek hakkımızdır. Vesselam

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar