Edip Akar

“Başımızı belaya sokacaksın”

05.09.2014 10:24:00 / Edip Akar

Kahraman Gazze halkını onurlu mücadelelerinden dolayı tebrik edelim ve bir nükteyle başlayalım. Esir kampında geçmiş bir nükte anlatılır. Esirler sıraya dizilmiş; infaz edilmektedir. İçlerinde bir adamın yanında küçük bir oğlu da vardır. Sıra o adama geldiğinde oğlu feryada başlamış: Zalimler, alçaklar, babama bunu yapamazsınız vs. ağzına geleni söylüyormuş. Babası bir yandan oğlunun ağzını kapatmaya çalışırken diğer yandan da “Sus oğlum! Başımızı belaya sokacaksın” diyormuş.

Şimdi Gazze`ye dönelim. Evleri, hastaneleri, okulları, kısacası maddi her yönüyle tahrip edilmiş ancak izzeti, imanı ve örnekliği ile dimdik ayakta olan Gazze`ye… Zira orda “akıl sahipleri için nice ibretler vardır.”

Kimi derin(!) teorisyenler o korkak adam gibi Gazze`nin eli kolu bağlı durmasını ısrarla tavsiye etse de Gazze`nin kahraman evlatları “başlarını belaya soktu” ve dünya müstekbirlerinin dahi kendileriyle iyi geçinmek zorunda olduğu Siyonistlere diz çöktürdü.

Öyle ki işgalci, tehditlerle, hesaplarla ve var gücüyle saldırdığı Gazze`de hedeflerine ulaşamayınca ateşkese mecbur kaldı. Buna rağmen İsrail -tahmin edildiği gibi- anlaşma şartlarına uymamak için ayak diretiyor, masa başı oyunlarla kaybettiği prestijini kazanmaya çalışıyor.

Bugün herkes şu kanaattedir ki Gazze halkı sadece siyonistlere diz çöktürmekle kalmadı, tüm dünyaya kanları ve canları ile unutulmaz mesajlar verdi.

Allah`ın ayetlerinin tezahürlerine şahit olduk Gazze`de. Nice az toplulukların sayıca çok olanlara galip geldiğini gördük. “İman etmişseniz, üstünsünüz” hakikatinin bilincinde bir halkın şartlar ne kadar zor, imkânlar ne kadar kısıtlı olursa olsun üzülmeyip gevşemediğini gördük.

Gazze, aralarında ayrılıklar olmasına rağmen ateş çukurunun kenarında, siyonist saldırı karşısında Müslüman grupların birlik ve dayanışmasını yaşadı. Dünyanın farklı yerlerindeki zulümlere farklı tepkiler veren Müslümanlara “Allah`ın ipine sımsıkı sarılın” ayetini hatırlattı. İşte Gazze bu sinerjisiyle tüm vicdanlı kesimlerin aynı zalim karşısında duruşunu sağladı. Evet, belki yöneticiler yularlarının ellerinde olduğu efendilerinin emrinden çıkamadılar ama halklar, zulme karşı tek ses oldu. Gayr-i Müslimlerin yoğunlukla yaşadığı ülkelerde dahi günlerce gösteriler yapıldı, on binlerin katıldı mitingler düzenlendi.

Âlimlerimizin bize müjdelediği hakikatleri de gördük Gazze`de. “Hakiki imanı elde eden, kâinata meydan okuyabilir.” sözünü Filistinliler hiç okumadılar belki ama bu sözü daha çok açıklayan başka bir halk tanımıyorum.

Mısır`da, Suriye`de, Irak`ta yaşanan olumsuzluklara rağmen, “Ümitvar olunuz, en gür seda İslam`ın olacaktır.” fecrini gösterdi Gazze. Ye`se düşen gönüllere yeni bir ışık verdi.

Maddeci bir gözle masa başında düşünenler için aslında durum çok farklı ve sonuç da aşikârdı. israilin elindeki birçok modern silah Gazze`de hiç yoktu. Müstekbirler israil`in arkasındayken Gazze`nin yanında olması gerekenler “suskun ve aciz helak olmuş ölülerdi.”

Bu durumda israil`in kazanma ihtimali yüzde yüz, Hamas`ın yüzde sıfırdı.  Ancak “sabır ve namazla yardım dileyen” bir halkın savaşını sadece maddiyat belirlemezdi.

Gazze, “Elimizden bir şey gelmez” diye düşünen mistik felsefeye de cevap oldu. Ekranlarda birçok kişi Kassam`ın “etkisiz” füzeleri sebebiyle mazlum halkın daha çok katliamlara maruz kaldığını anlatıp durdu. Ancak gördük ki milyonlarca işgalciyi yeraltına indirip sığınaklara hapseden bu küçümsenen silahlardı. Ve belli ki onca büyütülen askeri gücüne rağmen işgalciye diz çöktüren de buydu.

Doğrusu eğer hiçbir askeri ve siyasi kazanıma sebep olmasaydı bile sırf izzetin gereği olarak bile elden gelenler zaten yapılmalıydı. En azından zalimin yüzüne tükürülmeliydi.

Meydanlarda verdiğimiz tepkiler de tıpkı Hamas`ın küçümsenen silahları gibiydi ama izzetimiz bizim oturup kalmamamız gerektiğini söylüyordu. Ki zaten savaş bitti diye gevşememek gerekiyor. Mesela boykota devam edilmeli. Çünkü savaş zamanının ihtiyaçları barış(!) zamanlarında elde edilir.

Kara harekâtının ilk günlerinde gözüme çarpan bir haber görüntüsü vardı. Ayakkabısı ellerinde, bir çocuk koşuyordu. Düşüyor ve kalkıp tekrar koşuyordu yıkıntılar içinde. Belli ki az önce bir bombardıman yaşanmıştı geride. Ayakkabısını giymeye fırsat bulamamış, gönlü onu geride bırakmaya da el vermemiş. İşte böyle bir çocuk İslami bir eğitim ile yetişince tüm emperyalistleri dize getirecek bir kahraman oluyor, mücadelesi ile İslam âlemine öğretmenlik yapıyor.

Bu dünyada gönlümüz ve duamız onlarla, ahrette de onlarla aynı tarafta olmak dileğiyle…

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar