Dr. Abdulkadir Turan

İslam’ın şiârlarını yaşatacağız!

09.07.2022 07:00:27 / Dr. Abdulkadir Turan

Bugün Kurban Bayramı, Rabbim siz okuyucularımıza ve cümle İslam âlemine mübarek kılsın. Hacca gidenler, haclarını tamamladılar, gücü yetenler kurbanlarını kestiler. Allah kabul etsin!

Bayramlar İslam’ın şiârlarıdır. Lügatte  “bilmek, hissetmek” anlamındaki şi‘r (şa‘r) kökünden türeyen “şiâr”;  “ayırıcı özellik, nişan, alâmet” anlamlarını ifade eder.  

Örneğin, tesettür İslam’ın bir şiârıdır, cami İslam’ın bir şiârıdır. Namaz gibi ibadetler de İslam’ın birer şiârıdır.

Şiâr, İslam’ın varlığını duyurur. Bir yerde İslâmî şiârın varlığı orada İslam’ın var olduğuna, yaşandığına işaret eder.

Kur’an-ı Kerim’de, haccın konu alındığı Ayet-i Kerimelerde şiârden söz edilir. Zira Hac, İslam’ın bir duyurusudur. Kâbe-i Şerif, Arafat, Mina hatta bizzat kurbanlıklar Allah’ın şiârlarındandır.

Bayramlar ise en geniş katılımlı İslâmî şiârlardır. Zamanla toplumsal kültürün de bir parçası hâline gelmiş ve toplumun dine karşı en duyarsız kesimleri dahi bayrama katılmaya başlamışlardır.  

Bunun da elbette bir hikmeti vardır: Ehl-i takva, bayramların özellikle ibadetle ilgili yanlarına rağbet ederken ehl-i dünya da bayramların yeme içme, dinlenme yanları ile ilgilidir. Bayram, farklı yanlarıyla bu iki kesimi bir araya getirir. Bayram, muttaki ile günahkârı, nasihate ihtiyaç duyanla nasihat edecek olanı, aynı zeminde buluşturur.                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                                Böylece toplumsal birlik ve bütünlüğe özellikle katkı sağlar.  

Ehl-i takva, bayramların helal dairesinde yeme içme yanlarını terk etmediği gibi, dünya ehlinin yeme içme yanı ile de olsa bayrama katılmalarını, bayramı coşkuyla tebrik etmelerini yadırgamaz. Aksine onların bayrama katılmalarını onlara nasihat etmek ve onları şuur dünyasına sevk etmek için fırsat bilir.

Bu bağlamda hiç namaz kılmayanların bayram namazını kılmaları da kınanacak bir hâl değildir. Kınanacak olan, onların bayram namazını kılmaları değil, diğer vakit namazlarını kılmamalarıdır.

Nitekim bayram namazları camiye alıştırma, manevi havayı soluyup ona özlem duyma ve nihayetinde ona katılma konusunda müstesna bir etkiye sahiptir. Pek çok târikü’s-salât, bayram namazında soluduğu manevi havaya duyduğu özlemle Cuma namazı ve daha sonra vakit namazlarını kılmaya başlar.

Dolayısıyla yılda iki kez olsun, cemaatin camilere sığmayıp yollara taşması, bir eziyet ya da salt gösteriş değil, aksine bayramın bereketidir.

Hele, İslam’ın köklerinin kazınmaya, şiârlarının imha edilip unutturulmaya çalışıldığı Arnavutluk, Çeçenistan, Tataristan misali eski sosyalist zulmü beldelerinde cemaatin caddelere taşması, İslam’ın varlığını duyurmasında muazzam bir etkiye sahiptir. Bayram namazları, o beldeler ve gayrimüslim ülkelerde İslam tebliği açısından ayrıca bir öneme sahiptir.

Kâfirler de bunun farkındadırlar. Bunun için İslam’a yönelik pek çok saldırı Zilhicce ayında yapılmıştır. Bu saldırıların tarihe geçen misallerinden biri, Moğolların Buhara’yı istila edip bütün halkını şehid ettikleri ve şehri başta dünya harikası camileri olmak üzere baştan başa ateşe verip yakmalarıdır.  

Buhara katliamı, 10 Zilhicce 616 (16 Şubat 1220)’da yani bizzat Kurban Bayramı günü yapılmıştır. Buhara için Orta Asya’da Kubbetü’l-İslam, yani İslam’ın kubbesi denirdi. Şehid Buhara, o coğrafyada başlı başına İslam’ın bir şiârıydı.

İslam’ı iyi bilen Hıristiyan keşişlerin danışmanlığı ile İslam dünyasını istila eden Moğollar, İslam’ın o coğrafyadaki bir şiârının yine İslam’ın şiârı olan bir günde yıkarak İslam’ın kıyametini getirdiklerine inanmışlardır. Lâkin gayretli Müslümanların, gayretleri ile İslam’ın şiârları orada yaşamaya devam etmiş; Moğollar ise tarihe karışmışlardır.  

İslam’ın şiârlarını yok etmeye dönük ikinci büyük hücum sosyalist hücumdur. Elhamdülillah, Sovyetler Birliği’nin bütün projelerine rağmen bugün bırakın Buhara’yı Moskova’da bile bayram namazına yüz binler katılmaktadır.

Ne yazık ki bundan hâlâ ders almayıp uyduruk günleri coşkulu kutlayan ama söz konusu İslam’ın bayramları olunca “Bayram bizim neyimize?” diyen örgütlü sosyalist şebekeler var. İslam’ın şiârlarına yönelik düşmanlıklarını bin bir kılıf içinde, sinsice yürütüyorlar. Fırsat buldukları yerlerde yasaklarla, bulmadıklarında propagandalarla bayramları yaşamımızdan silmeye çalışıyorlar.

Onlara rağmen bayramları bütün güzellikleriyle, bereketleriyle yaşamak ve yaşatmak gerekir.

Bu şuurla, Kurban Bayramınız tekrar mübarek olsun…

 

Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar