“Çocuk eğitimi her geçen gün daha da zorlaşıyor..
Hakeza gençlere ulaşmak, iletişim kurmak, yön vermek de öyle..”
Milyonlarca yetişkin böyle düşünüyor...
Ancak gelin görün ki, bu durum sadece çocuklara ve gençlere has bir durum değil.
Günümüzün yetişkinlerine ulaşmak, iletişim kurmak, ihtiyaçları olan alanlarda eğitmek de bir o kadar zor ve meşakkatli...
Her ne hikmetse, geçmişten günümüze yetişkinlerin yaşam içindeki hata, kusur ve noksanları görmezden gelinerek, bu noktada daha çok gençler ve çocuklar hedef tahtasına oturtulur. Bu sebeple kayıtlara geçmese bile, çoğu kez çocuklar ve gençler, koca bir medeniyetin günah keçisi ilan edilirler.
Zira yetişkinlere göre onlar, daima düzeltilmesi gereken eğriler, iyileştirilmesi gereken hastalar, çözülmesi gereken problemler olarak kabul edilirler.
Konu bağlamında özel bir medeniyete mercek tutmanın ve bunun üzerinden çıkarımlar yapmanın, oldukça faydalı olacağına inanıyoruz...
Malumunuz, 7 Ekim’de başlayan, Aksa Tufanı ile beraber, tüm dünyaya adeta yeni bir medeniyetin kapıları açıldı...
“Gazze Medeniyeti”
Tüm dünya aylardır bu medeniyeti hayranlıkla, merakla keşfediyor, yakinen müşahede ediyor. Bilhassa çocuklarının, gençlerinin iman, teslimiyet, tevekkül, irade ve akl-ı selimlerine, salih amellerine hayran kalıyor.
Ne güzel çocuklar, ne güzel gençler bunlar...
Fakat şunun altını çizmek gerekiyor ki, bu çocuklar kendilerini yetiştiren yetişkinlerin gölgesinde kök salmış, filizlenip boy vermiş, içinde yaşadıkları medeniyetin müşahhas birer örnekleridirler.
Bu bağlamda şunu söyleyelim ki, Gazze’nin çocukları ve gençleri kendilerini yetiştiren yetişkinlerin birer prototipleridirler, bizim çocuklarımız ve dünyadaki tüm çocuklar da kendilerini yetiştiren yetişkinlerin prototipleridirler...
Yani iki kere iki dört eder kadar, başı ve sonu belli bir hakikattir bu. İstisnalar olsa da bozulmayan bir kaidedir. Çocuklar ve gençler bir toplumun ön yüzüdür. Pek tabiidir ki, toplumun ön yüzü ne ise, ara yüzü ve arka yüzü de aynıdır. Yani ön yüz; ara yüzün ve arka yüzün aynısıdır, aynasıdır...
Hülâsa, çocukları ve gençleri yaşadıkları toplumdan ve yetişkinlerden bağımsız bir şekilde değerlendirmek, zulümden başka bir şey değildir.
Çocukların yanında, yamacında bulunan, rol model olarak kabul ettikleri, sözleri ve eylemleriyle onları şekillendiren yetişkinler nasılsa, pek tabiidir ki, onlar da öyle olacaklardır. Başka bir sonuç beklemek büsbütün bir akıl tutulmasıdır.
Dolayısıyla çocuklarımızı ve gençlerimizi mütemadiyen eleştirmeyi bırakıp, onları laboratuvardaki bir numuneyi inceler gibi hikmetle, titizlikle uzaktan inceleyelim.
Emin olun istisnalar dışında, gördüklerimiz ve göreceklerimiz bize bizi anlatacaktır.
O halde, çocuklarımızın ve gençlerimizin hidayet ve istikamet üzere değişmesini, gelişmesini murad ediyorsak, işe önce kendimizden başlayalım...