Yılın son günlerinde yılbaşı kutlama haberleri kapsamında, oldukça hareketlenen bir hindi pazarında pazarlık halindeki bir adama mikrofon uzatılıyor ve soruluyor:
Görüyoruz ki, pazarlık yapmadan almıyorsunuz..
Adam gülerek cevap veriyor:
Tabi.. Pazarlık sünnettir, şarttır!
Sonra adam satıcıyı kastederek, hacı abimle anlaşacağız gibi kelamlar ediyor...
Satıcı hacı mıydı, sünnet konusunda hassas (!) olan bu adamcağız alacağı hindiyi yılbaşı kutlama sofrası için mi alıyordu bilinmez; ama böyle bir haberde noel, sünnet, hac gibi kavramların bir araya gelmesi bile toplum olarak geldiğimiz durumu gösteriyordu aslında...
Kendimizi bildik bileli her Aralık ayı sonlarında büyük bir sızı duyarız. En büyük gerekçemiz ise, bir insan hem İslam dinine mensup olup hem de Hristiyan kültürüne ait kutlamaları-gelenek ve ritüelleri nasıl olurda hayatına alıp, muhabbet duyar!?
Her ne kadar yıllardır 31 Aralık gecelerinde samimi gayretlerle yapılan Mekke'nin Fethi programları vb. çalışmalar, Müslümanların özüne dair gündemler oluştursa da, 365 gün boyunca popülist kültürle beslenen milyonların yüreklerini bir günde fethetmemiz elbette mümkün olmadı olamaz da...
Nihayetinde yılın son gecesi nihayete erip, saatler yeni yılın ilk saniyelerini gösterdiğinde, patlayan havai fişekler, sesleri birbirine karışan kornalar, çığlıklar, kendinden ve özünden dönmüş kalabalıklar, bizlere Mekke'nin fethinden çok, fethedemediğimiz ne çok yürek olduğunu fısıldadı yıllarca...
Son yıllarda sosyal medya kullanımının yaygınlığıyla beraber, özelin genele, genelin özele karışması durumu herkesçe malum. Artık yılın son günlerinde kişisel hesaplardan yapılan paylaşımlarla, yılbaşı gecesi kim ne yapıyor, ne yiyor, ne içiyor daha net biliniyor.. Maalesef böylece pekte iç açıcı olmayan paylaşımlara rastlıyoruz ..
Elbette kendi ahireti, sevdiklerinin ve daha ötesinde içinde yaşadığı toplumun ahireti için sancı çekenler için bu görüntüler, var olan yaraya, tuz-biber ekiyor!
Zira fethettiğimizi sandığımız yüreklerin bile popülist kültürün işgali altında olduğuna böylece şahit oluyoruz...
Ancak şunu iyi anlamak gerekiyor; noel, yılbaşı vs. gibi kutlamalara iştirak eden, alış-veriş veya özel hazırlık yapan herkes Hristiyanlığa meyletmiyor. Ya da İslam dininden vazgeçmiyor.
Esasen yılbaşı kutlamaları, noel vs. başlığı altında önümüze çıkan birçok ananenin Hıristiyanlık içinde de yeri yok. Hatta bazı konularda onlar bile aralarında çelişiyorlar.
Bu mevzunun geneline baktığımızda, birbirine karıştırılan, toplumları adeta hipnoz edecek argümanların temelinde ise bilinçsizliğin, nefsin, dünyeviliğin izlerini görmek mümkün. Bu izleri sürünce karşımıza çıkansa; hangi dinden, hangi görüşten olursa olsun insanların zevk, eğlence, haz ekseninde dönünce finalde aynı noktada birleşmeleri...
Düşünelim; duvarda Kâbe resmi, evin orta yerinde çok tanrılı Pagan döneminden gelen çam ağacı, sofrada Hristiyanların aslında şükran gününde sofralarına koydukları hindi, hediyeler arasında anneye seccade babaya tespih... Gece boyu eğlence, dans, müzik...
Sahi tüm bunlar hangi dinin ritüelleri (!) ve uygulamaları (!) ...
Bu ve bu gibi manzaralar karşısında sancı çeken her ferdin önce kendi yüreğini, kavli ve fiili istiğfarlarla tezkiye etmesi, Kur-an - Sünnet ilmi ve nuruyla ikmâl etmesi, sonra da bu reçeteyi tüm topluma götürmesi gerekmektedir...
Yüreklerde boy veren noel ağaçlarını devirmeden, bir iki kelam ve eleştiriden fetihler devşirmek imkânsızdır...
Unutmayalım! Mekke'nin fethinden önce nice azgın müşrik ve zalimin yürekleri bile fethedilmişti. Mekke'nin fethi de peşi sıra gelmişti...
Müslümanın yüreğine giden yol, daha kolay olsa gerek!
Rabbimiz bir dahaki senenin başında, fethettiğimiz yüreklerin huzurunu ve mutluluğunu yaşatsın bizlere!
Gayret, samimiyet, güzel öğüt ve nasihat bizden, hidayet Allah'tandır...