Şubat ayı şehadet ayıdır. Bu ayda birçok yerde şehadet programları düzenlendi; şehadet anlatıldı. Aynı şekilde bu ayda şehit olup şehadet için yol alan birçok muvahhidin isimleri zikredildi, vasıfları anlatılmaya çalışıldı.
Şubat`ın bu vasfı elde etmesinin elbette ki sebepleri vardır. Dünya genelinde bu ayın dışında yapılan katliamları göz önüne aldığımızda şehadetin salt bu aya münhasır olmaması gerektiği düşünülebilir.
Öyle ya Ocak`ta, Mart`ta, Nisan`da, Haziran`da veya Ağustos`ta gerçekleşen katliamları düşündüğümüzde, bu vasfın bütün aylar için söz konusu olması gerekirdi.
Zalimlerin, mazlumun kanına girmediği ay veya neredeyse gün kalmamıştır. Şehadetin girmediği ülke kalmadığı gibi, şehadetin olmadığı ay da yoktur.
Kirli savaşın beraberinde getirdiği muğlaklık ve müşevveşlik, kutsiyet atfettiğimiz kavramları da yerinden sarstı.
Şehadetin herkes için farklı bir şartı-şurutu oldu neredeyse. Birine göre şehit, başkasına göre cehennemlik olabiliyor.
Cennet her bir grubun, fırkanın, siyasi oluşumun veya devletin tapulu malıymış gibi, oraya giriş şartları da onun tarafından belirleniyor, maalesef.
Oysaki Rabbimizin rızası ve onun belirlediği şartlar çerçevesinde şehadet tahakkuk ediyor veya sakıt oluyor. O şartlar yerindeyse şayet, bir bireyin o sevaba nail olması için hiçbir engel kalmıyor.
İlayi Kelimetullah`ın te`sisi için yürünen yolda sadece niyet yeterli olmazken, niyetsiz bir cehd ve çabanın da tabiki getirisi yoktur. Salt niyete sarılmak suretiyle gerisine karışmayanlara da ciddi uyarılar gerekmektedir.
Şehadet`e giden yol niyetle başlarken; maslahatla, iz`anla, dikkatle, cihadın kimlerle ve nasıl yapıldığıyla devam ediyor.
Bütün bu adımlar, dikkat edilerek atıldığında, cihad meydanlarında değil de, yatakta gelen bir ölümün bile şehadet mertebesinde olabileceği kavranmalıdır.
Bu karmaşa ve keşmekeşlik içerisinde olduğumuzdan olacak ki, Şubat ayı dışında başka şehadet ayları ilan edemedik.
Yüzlerce önderin ve Hama Katliamı gibi binlerce masumun katledildiği Şubat ayı gibi başka şehadet ayları da olabilecekken, o kutsal ve temiz şehadet kavramı etrafında fikir birlikteliği oluşturamayışımız, bizi maalesef şaşı ve seçeneksiz bıraktı.
Cihad ve Şehadetin, gerçek hüviyetleri çerçevesinde değerlendirileceği günleri, bu Ümmet çok özledi. Çünkü onu kendisine getirecek ve sapıtmalardan koruyacak önemli unsurlardan biri, davaya feda olanların yaşam ve mücadele örnekliklerini önüne koyarak daha şümullü adım atmayı becerebilmektir.
Karşılıklı tekbirlerle boğuşanların değil, insanlığın kurtuluşu için cehd ve cihad edenlerin şehadetinde ittifak edildiği zamanlar yoksa hep geride mi kaldı, kalacak?
Müslümanların ittifak edemedikleri kavramlarının, başkaları tarafından kapıldığını da bilmem anlatmaya gerek var mı?
Şubat ayı gibi daha birçok şehadet ayımız var, ancak maalesef onu tespit edip ilan edecek güç, takat ve konsensüsümüz yok.
Şehitler mi? Onların bir sorunu yok. Onlar Rab`leri katında rızıklanmaktadırlar, fakat biz şeklini şemalini bilemiyoruz. Onların sadece bir arzuları vardır: Dirilip tekrar Allah yolunda şehit olmak.
Şubat`tan bahsetmişken bugün o meşhur Postmodern Darbe`nin yani 28 Şubat Darbesi`nin duruşması var, ancak binler, belki yüzbinler mağduriyetlere sebebiyet veren o darbenin maalesef tek bir tutuklu sanığı yok.. Sizce de çok ama çok ilginç değil mi?
Selam ve dua ile..