İzmir’in Selçuk ilçesinde yürek yakan bir olay yaşandı. Eşi cezaevinde olan 27 yaşlarındaki bir anne, topladığı hurda parasının tahsili için 5 çocuğu evdeyken, evden çıktı. Anne, hurdayı sattığı yerden 800 TL’yi tahsil edip ekmek de aldıktan sonra eve dönüyor.
Anne 20 dakika sonra dönüyor ki, baraka tipi evde 1 ile 5 yaş arası 5 çocuğunun cansız bedeniyle karşılaşıyor. Çocuklar üşümesin diye açık bırakılan elektrikli sobanın devrilmesi sonucu çocuklar çıkan dumandan veya yangından ne yazık ki can vermişlerdi. Gerçekten çok büyük bir acı.
Eşi cezaevinde olduğu için kendisine uygun olmayan bir meslekte çalışıyor anne; sokakta hurda toplayıp satmak. Böylece çocuklar korunaksız kalarak vefat ediyorlar.
Faciadan sonra anne gözaltına alındı. Annenin evden çıkarken kapıyı kapattığı ve kapının kolunu kapıdan çıkardığı belirtildi. Çocuklar dışarı çıkmasın diye veya kapıyı açmasınlar diye annenin kendince başvurduğu tedbirdi bu.
Sosyal gerçekliğimiz üzerine konuyu tartışmamız gerekirken yine yanlış değerlendirme yoluna gidenlerin fazlalığı gerçekten insanı hayretler içerisinde bırakıyor.
Çocukların babalarının hırsızlıktan içeride olduğu gerçeğini de göz önüne aldığımızda aslında işin vahameti daha bir anlaşılmış oluyor.
Yoksulluk ve yoksunluğu ifade ederken söz konusu şahsın hırsızlık suçunu hafifletmeye çalıştığım anlaşılmasın. Burada suçun oluşmasına kaynaklık eden sebeplerin ortadan kaldırılması gerektiğini belirtmek istiyorum.
Türkiye’de yapılan israfın haddi hesabı yokken ve belediyeler bir konsere 60-70 milyon lira para akıtıyorken, bu babanın hırsızlıktan içeride olması, bu annenin de çaresizlikten çocuklarını eve tıkayarak dışarı çıkmasının asıl suçlusu kim, kimler veya hangi kahrolası düzen diye düşünmek gerekmez mi?! Bu tartışılsın istiyorum! Sizce de asıl tartışılması gereken bu olmalı değil mi?!
Hz. Ömer’in (RA); “Kenar-ı Dicle’de bir kurt kapsa koyunu, gelir de Adl-i İlahi sorar Ömer’den onu" sözünü baştacı eden bir toplumun, yönetimin, idarenin burada yapması gereken; sadece anneyi, babayı suçlamak olmamalı.
Facianın yaşandığı andan itibaren koca adamların sorunun asıl sebeplerine eğilmeksizin aileyi, anneyi suçlamaya çalışmaları dikkatlerden kaçmadı.
Ortada bu kadar israf ve şatafat varken çözüm olarak ‘çocukların anneden alınmış olması gerekirdi’ diye ifadede bulunanlar, tam olarak asıl sorunu ve sorunun çözümünü konuşmaktan kaçındıklarını ortaya koymuş oluyorlar. Bunlar asıl suçluyu/suçluları korumaya çalışıyorlar.
Asıl ve önemli olan ailenin bütünlüğünü korumak olmalıdır. Aile bütünlüğünü koruyarak gereken desteğin sağlanması gerekir/di. HÜDA PAR’ın ısrarla ifade ettiği gibi, hiçbir kadın kendisini çalışmak zorunda hissetmemelidir. Bu anne için de bu geçerli.
Buradaki annenin, 5 çocuğunu kendisine sağlanan destekle geçindiremeyeceği ortadadır. Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğünden aldığı miktarın 8600 TL gibi bir ücret olduğu ifade ediliyor. Bir ailenin bu parayla geçimini sağlamasının imkanının olmadığını herkes biliyor.
Sosyal devlet olmanın gereği ailenin geçiminin bir şekilde sağlanması gerekirdi. Bu yapılmadı diye de mutlaka sorumluların bir şekilde hak ettikleri muameleyle karşılaşmaları elzemdir.
Beş masumu yoksulluk yaktı, yıktı, boğdu! Başka facialar yaşanmasın diye diğer benzer durumdaki aileler için sosyal devlet olmanın gereği yapılmalıdır.
Belediyeler konserlere, ne idüğü belirsiz sözde şarkıcılara milyonlar akıtacaklarına, kendi sınırları içerisindeki muhtaç vadandaşların sorunlarına eğilsinler!