Filistin/Gazze’de kan gövdeyi götürürken buna karşın ortaya konan tepkilerde görülen gevşeklik siyonist vahşileri cesaretlendirmiş olmalı ki Lübnan’a farklı bir saldırı şeklini geliştirdiler.
Çağrı cihazları üzerinden gerçekleştirilen saldırıda dün itibariyle şehit sayısı 2’si çocuk olmak üzere 12 olmuştu. Çocukların ikisi de 8 yaşında ve biri kız, biri erkek çocuğu olduğu belirtildi. Melun saldırıda, 200 kişinin durumu ağır olmak üzere 2800 kişi de yaralanmıştı.
Cihazların patlama nedeni daha tam netleşmemekle birlikte, yapılan değerlendirmelerde 5 ay önce alınan 5000 adet çağrı cihazına önceden güçlü bir patlayıcı maddesinin yüklendiği ifade edilmektedir.
Sky News Arabia'nın çeşitli kaynaklara dayandırdığı haberinde Lübnan'daki geniş çaplı çağrı cihazı saldırısının, israil dış istihbarat teşkilatı MOSSAD'ın Hizbullah'ın iletişim cihazlarını teslim almadan önce ele geçirmesi sayesinde mümkün olduğunu öne sürdü.
Kaynağa göre MOSSAD, cihazların pillerine "PETN" adı verilen güçlü bir patlayıcı madde yerleştirdi ve bataryaların sıcaklığını uzaktan yükselterek patlattı.
Savaşın bütün ilke ve ahlakını çiğneyerek saldırılar gerçekleştiren siyonist israilli çetelerin, bu saldırıyla birlikte elinden gelen her kötülüğü yapabileceği hususu da bir kez daha kanıtlanmış oldu.
Bütün vahşi yöntemleri kullanarak 7 Ekim’den bu yana Filistin’de, Gazze’de binlerce insanı şehit eden, binlercesini yaralayan bu barbarların başka her türlü zalimliği sergileyecekleri böylece unutulmamalıdır.
Geçtiğimiz Ekim ayından bu yana -israilin gerçekleştirdiği saldırılar nedeniyle- dün itibariyle Filistin’de, Gazze’de şehit sayısı 41 bin 272 oldu. Yaralı sayısı 95 bin 551’e ulaştı. Bunlar listelenebilen sayı tabi ki. Enkaz altında kaç bin insanın olduğu daha bilinmiyor.
Lübnan’ın sivil halkına ve Lübnan Hizbullah’ına yönelik yapılan son saldırıyla, vahşilerin hedef gözetmeksizin her türlü katliama girişebilecekleri bir kez daha kanıtlanmış oldu.
Bu ahlaksızlar yarın öbür gün kimyasal silahlarla da saldırabilirler; çünkü İslam dünyasından çekindikleri yok, demokrat ve insan hakları havarisi takılan Batı dünyasından da katliamlara tepki yok, hatta destek var.
Lübnan’a yönelik yapılan son saldırıyla ilgili katliamların ortağı ABD; ‘haberimiz yok, sorumluları da bilmiyoruz, biz de yeni bilgi topluyoruz’ derken, bütün bu işgalin baş müsebbibi İngiltere ise ‘itidal’ çağrısında bulundu.
Öldürülen mazlum ve mahrumlar için en duyarlı açıklama ve tepkileri, ‘tarafları itidale çağırmak’ oluyor. Bunlar zalim, bunlar katil, bunlar bütün bu soykırımlarda ortak!
Lübnan’a ve Hizbullah’a yönelik yapılan ‘dijital saldırı’ sonrası İslam ülkelerinin yerli teknoloji konusundaki eksiklikleri ve dışardan aldıkları cihazlar ile bunlara yüklenen yazılımlar konusundaki ihmaller ve açıklar bir kez daha tartışma konusu oldu.
Ellerimizdeki telefonlar, çantalarımızdaki laptoplar, evlerimizdeki televizyonlar ve bütün bunları çalıştıran internet… Bunlarla ne kadar esir alındığımız da bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Dolayısıyla bu konularda acil önlemler alınmalı.
İlginçtir, tam da dün GSM operatörü tarafından arandım ve internetin olmadığı, telefonun çekmediği (sinyalin olmadığı) yerlerde telefonumu aktif kullanabileceğim bir abonelikten söz edildi ve ‘yararlanmak ister misiniz’ diye teklif yapıldı. Yani internetin olmadığı ve normal çekimin bulunmadığı yerlerde bile istense bu telefonlara ulaşılabiliyor.
Elde gayri milli cihazlar ve yazılımlar, uzayda da uydular dururken mahremiyetten de güvenlikten de söz edilemez demektir.
Allah yardımcımız olsun; bizleri korusun!