Helal; katı bir maddenin eriyerek sıvı haline gelmesi, düğümün-çetin bir sorunun hallolması, yukarıdan bir şeyin inmesi, bir şeyin veya amelin mubah olması gibi manalara gelir. Mahal-mahalle, bütün bu işlerin ve işlemlerin yapıldığı yer ve zaman demektir. Bu nedenle mahalle, helale riayet edildiği, meselelerin tahlil edilerek hal yoluna konulduğu yer anlamındadır. Mahalle, Müslüman topluma has bir yerleşim birimidir. İslami olmayan toplumun bu manada ve paralelde bir yerleşim birimi yoktur. Mahalle-mahal, bir yerleşim birimi olmanın ötesinde kültürel, sosyal, ekonomik ve hukuki manalar taşıyan somut bir yapıdır.
Helal, insanın içinde eridiği, çok rahat sindirildiği için insana tahlil (analiz) gücü vererek meselelerin halledilmesinde üstün bir yeteneğe sahip olmasını sağlar. Helal, bir meselenin tahlil edilerek çözünürlüğünün ortaya çıkması, son tahlilde bunun insan fıtratına uygun olup olmadığının ortaya çıkmasıdır. Buna mukabil, haramın çözümü ve çözünürlüğü yoktur. Çünkü haram, düğümlüdür, anlamsızdır. Katı ve serttir. Varlığında bir hikmet ve mana olmadığı için tahlil edilmeye uygun değildir.
Meşru bir nikâhla kurulan evliliklerde eşlerin her birine “halile” adı verilir. Çünkü bunlar birbirlerinde erirler. Birbirlerine karşı katı ve sert değildirler. Helalinden birbirlerine karşı akarak iki bedende bir olurlar. Birbirlerine karşı ihtilal yapmaya kalkmaz, birbirlerini tahlil ederler. Beraber eriyerek bir mahalde birleşirler. Peygamber (SAV), “Sana eriyene karşı sen de eri” buyurur.
Normalde ancak eriyebilen şey, yayılma ve sindirilme özelliğine sahiptir. Helale uygun ve helalinden kurulan bir yerleşim birimi olduğu için mahalleye haram ancak zorla sokulur. Bu nedenle mahalleye rağmen oraya haram bir şey girerse bu ihtilal-işgal manasına gelir. İhtilal, gönülden ve doğası içinde tahlil yerine, bir şeyin zorla helal sayılması, kendi hesabına ve kafasına göre güce dayalı olarak birilerinin başkalarına bir şeyleri sindirmeye çalışmasıdır.
İhtilal, gökten ineni hesap etmeden yerin üstünden zorla mahalleye girmektir. Buna mukabil tahlil, gökten ineni almak, onu helal kabul etmektir.
Mahalle; dayanışmanın, “Emr-i bil maruf, Nehy-i anil münkerin” yapıldığı, haksızlığın ve haramın kabul edilmediği yerdir. Bu manada mahalle en güçlü, en çekirdek yerleşim birimidir ve İslam toplumuna has bir yapıdır. İslam medeniyeti Medine`ye, Medine de mahalleye dayanır. Mahalle ıslah olmadıkça İslam`ın Medine`si kurulamaz. Medine kurulmadıkça İslam medeniyeti tesis edilemez.
Allah (CC), zalimlerin yerleşim birimine “saha” ismini buyurur(Saffat: 177). Çünkü onların yerleşim birimi boş bir alan, boş bir arsa gibidir. Aralarında boşluklar vardır. Buradaki yapıların birbirleriyle bağlantıları yoktur. İnkârcı ve fâsık toplumun mahallesi yoktur. Çünkü onların helal kaygısı, tahlil kabiliyeti, meseleleri halletme gücü, dayanışma ruhu yoktur. Bunlar “mahallî” değildir. Belki mahallede ihtilal yapmaya, mahalleyi istila etmeye kalkışan ecnebilerdir.
Mahalle bir tahlil yeridir. Tahlil sonucunda erimeyen, çözülemeyen şey mahallede yer bulamaz. Buna da “mahalle baskısı” denemez. Mahalle sert ve katı bir yer değil ki kimseye baskı uygulasın. Bu olsa olsa “mahalleye baskı”dır. Bu, helal olmayan ve erime ihtimali olmayan bir şeyi zorla mahalleye sokmaya çalışarak mahallede ihtilal yapma girişimidir. Mahalle ise helal olmayana, gökten inmemiş olana karşı dirençlidir. İhtilale karşı mahalle kendini müdafaa eder.
Kur`an`da, “Kasem olsun bu beldeye ki sen bu beldenin helalisin”(Beled: 1-2) buyrulur. Peygamber (SAV) ve onun varisleri bulundukları yerde ihtilal yapmaz, orayı tahlil ederek helal ederler. Orada katılıkları izale ederek yerleşim yerlerini mahalle yaparlar. Peygamberin tabilerinin bulunduğu her yer mahalledir. Çünkü onlar, bulundukları yerde insanlar için erirler. Asla kimseye katı gelmezler. Helalinden erdikleri yerde de her şeye nüfuz ederler. Eserleri ebediyen kalmaya devam eder. Bu nedenle mahalleye baskı yapmak mümkün değildir. Sakinleri erimiş ve ermiş olduğu için mahalle her zaman yolunu bularak katılıkları defeder.
Mahallede bayram, insanların birbirlerine doğru ve beraber eridikleri-erdikleri gündür. Kurbanlar mahalline ve mahalleye vardığında her tarafı sevinç kaplar. Bayram, mahallede bayramdır. Mahalle dışındaki yerlerde bayram ya tatil olmuş ya da tatil edilmiştir. Bayramda mahalle birbirine akarken başka “saha”larda insanlar ya dışa kaçar ya da içe kapanır. Mahallede hayat bir bayram, bayram daha bir bayramdır. “Saha”da ve buradaki şehirlerde ise bayram, seyahat için bir tatildir.
Başta okurlarımız olmak üzere tüm Müslümanların Kurban Bayramı mübarek olsun! Ayrıca Yusufî medreselerde bulunan Muhammed ve Mehmedlerin, Salihlerin, Alilerin, Hasan ve Hüseyinlerin, Eminlerin, Enverlerin, Zülküflerin, Taliplerin, Seyitlerin, Şeriflerin, Farukların, Muhammed Nurların, Abdullahların, Abdulkadir ve Şakirlerin Kurban Bayramları mübarek olsun! Bu bayram, dünya ve ahirette özgürlüğe ve mutluluğa vesile olsun!