Abdulhakim Sonkaya

Takvanın himayesi, Cahiliyetin hamiyeti

01.03.2013 15:06:00 / Abdulhakim Sonkaya
Müşrikler, Peygamber(SAV)`e ve ashabına karşı hamiyet göstererek Kâbe`yi tavaf etmelerine mani olmuşlardı. Bu da Müslümanların gücüne gitmişti. “O zaman inkâr edenler, kalplerine taassubu, câhiliyet hamiyetini yerleştirmişlerdi. Allah da elçisine ve müminlere sükûnet ve güvenini indirdi. Onları takva kelimesi üzerinde durdurdu. Zaten onlar buna pek layık ve ehil kimselerdi. Allah her şeyi bilendir.”(Fetih:26) Ayeti kerime, Hudeybiye günü Müslümanlarla müşriklerin o anki farklı ruh hallerini haber veriyor. Bu da iki kelimede ortaya çıkıyor: Takva ve hamiyet.

Hudeybiye günü müşrikler Mekke`yi cahiliye hamiyetiyle savunurken, Müslümanlar takva kelimesine bağlı olarak hareket etti. Takva ile hamiyetin kelime anlamı aynıdır. Yani ikisi de “koruma” manasındadır. Öyleyse ikisinin arasındaki temel fark nedir?

Hamiyet; bir şeyi hararetle, hummalı bir şekilde himaye etmektir. Çünkü hamiyet aynı anda hem hararet hem de koruma anlamına gelir. Bu nedenle hararetin hakim olmadığı koruma refleksine “hamiyet” denmez. Ateşin bir ismi de çok sıcak olan, kuşatan anlamında “hâmiye” dir(Karia:11).

Hamiyet hararetten, hararet de cehaletten gelir. Ayrıca cehaletin bir manası da sıcaklıktır. Çünkü cehalet, bilgisizliğin değil, hilmin zıddıdır. Hilm de sakin olmak, öfkeyle ve hararetin tesiriyle hareket etmemektir. Yani serinkanlı olmaktır. Bu nedenle akla da “hilm” denilmiştir(Tur:32). Çünkü aklın-hilmin sağlıklı bir şekilde değerlendirmelerde bulunması, serinkanlılıkla tefekkür etmesi için halim olması gerekir. Bu nedenle hamiyet cehaletten gelir,hilmsizlikten kaynaklanır.

Hamiyette koruma refleksi güçlü fakat bunu harekete geçiren amil, zayıf ve geçicidir. Çünkü burada himaye güdüsünü besleyen sebep, hararettir. İnsanın sürekli olarak hararete sahip olması da mümkün değildir. Bir müddet sonra insanın harareti hummaya dönüşür ki o zaman kendisi serinliğe muhtaç hale gelerek mücadeleden vazgeçer.

Hamiyetin bir diğer özelliği ani ve hızlı olmasıdır. Çünkü hamiyetin sağlıklı ve de güçlü fikrî alt yapısı ve duygusal bir zemini yoktur. Bu nedenle bunun harekete geçmesinde teşvik ve tatmin değil, kışkırtıcılık ve tahrik başrolü oynar.

Adalet ve ölçüye dayanmadığından Hamiyetin mahvetmeyle de alakası vardır. Çünkü netice itibariyle hamiyet sahibi kimse ya kendisini tüketerek mahvolur ya da karşıdakini mahveder.

Peygamber(SAV); “Kavmin tenceresi hamiyetlidir, kaynar” buyurur. Yani herkesin bir damarı vardır. Ona basmamak gerekir. Ya da kaynamaya başlayınca üzerine gitmeyerek onun dinmesini beklemek gerekir. Bu nedenle hamiyetli kimselere karşı saldırı değil, savunma pozisyonunda olmak önceliklidir. Hilimle, hamiyetin dinmesini beklemek gerekir. Nitekim Peygamber(SAV) Hudeybiye günü böyle davranmıştır. Çünkü Allah(c.c) Peygambere ve onunla birlikte olanların üzerini sükuneti indirdi. Onları takva sözü üzerinde sabit kılarak hamiyete karşı muzaffer kıldı.

Takva; koruma anlamındadır. Fakat hamiyetten farklıdır. Takvada koruma, sağlam fikrî ve hissî temellere dayanır.
Takva, hem kendini hem de karşıdakini korumayı esas alır. Takva bir savunma refleksi değil, tam bir savunma mekanizmasıdır.

Takva, sadece ilaç değil, aynı zamanda koruyucu bir tedbirdir. “Bir dirhem takva(koruyucu önlem), bir kantar ilaçtan daha hayırlıdır” diye bir darb-ı mesel vardır. Buna göre takvada önceden tedbirli olmak, önlem almak çok önemliyken hamiyette böyle bir durum yoktur. Çünkü hamiyet ani bir reflekstir. Tabii burada “anilik” göreceli bir durumdur. Bazen uzun süre devam edebilir.

Allah(c.c); “Ve birbirinizle tanışmanız için sizi milletlere ve kabilelere ayırdık. Muhakkak ki Allah yanında en üstün olanınız, en takvalı olanınızdır.” buyurur. Peygamber(sav) de “Arabın aceme, Acemin Araba üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvayladır.” buyurur. Dikkat edilirse hem ayet hem de hadis ırkî üstünlüğü reddeden emirlere takiben gelmiştir. Demek ki takva, hamiyetten çok farklıdır. Çünkü hamiyet; ırk, soy, mezhep v.s kaynaklıdır. Takvada ise bunların hamiyetinden soyutlanmak esastır.

Bu ülkede hangi halktan ve ırktan olursa olsun hamiyetten korunanlar, takva ile hareket edebilenler sadece ihlaslı Müslümanlardır. Hamiyetin ve hummanın ilacı olarak Müslümanlar takva ile hareket ederek bir doktor meziyetiyle hamiyeti tedavi etmelidir. Türkler de Kürtler de bu hamiyetten kurtulmalıdır. Ama kabul etmek gerekir ki hamiyet Müslüman Türklerde çok daha güçlüdür. Hamiyet, Müslümanlar arasında vahdetin gerçekleşmesine de büyük bir engeldir. Bu ülkede Kürt sorunu, Türk sorunu v.s aslında bir hamiyet sorunudur. Dolayısıyla bir takva sorunudur. Bu hallolduğu an, her şey yoluna girecektir.

Hamiyete karşı takvayı kuşanan Müslümanlara selam olsun.
 
Diğer Yazıları

Tüm Yazıları

Diğer Yazarlar

Tüm Yazarlar