Nihayet karınca vadisine geldikleri vakit bir karınca, ‘Ey karıncalar! Yuvalarınıza girin, Süleyman ve ordusu farkına varmadan sizi kırmasın` dedi. Süleyman, onun bu sözüne tebessüm ile güldü.”(Neml:18-19).
Bu ayetlerde İslam idare nizamına dair mühim meseleler vardır.
Birincisi, karınca “Süleyman ve ordusu sizi kıracak” diyerek önce Süleyman(a.s)`ı zikretti. İkincisi, topluluğuna “sizi kırmasın” dedi. Oysa burada zahiren uygun olan karıncanın; “sizi ezmesin” demesiydi. Zira kırılmak sert ve katı eşya için söz konusu olan bir durumdur. Canlılar ise ancak ezilir, kırılmaz. Buna rağmen karınca neden “sizi ezecek” yerine “sizi kıracak” dedi.
Üçüncüsü, Süleyman(a.s) neden karıncanın sözüne tebessüm ederek güldü?
Ayette geçen “yahtimu” kelimesi, ezmek anlamında değil, bütün vecihleriyle sert bir cisimle kırmak, parçalamak manasındadır. Aynı kökten olan “hutama” da keyfi muamelede bulunan, yediği halde doymak bilmeyen, ölçüsüz güç kullanan kimse manasındadır.
Karınca, ezilmekten değil, kırılmaktan korktu. Farkında olmadan ezilmek bu kadar büyük bir sorumluluk ifade etmez. Ama “kırmak” öyle değildir. Bunun yöneten ile yönetilen arasındaki ilişkiyle, idarede sivil-asker dengesiyle alakalı yönleri vardır. Çünkü kırılma, doğrudan kalbi etkiler. Bu sözüyle karınca, kendi topluluğunun Süleyman(a.s)`ın idaresine karşı kırılması tehlikesine dikkati çekti. Gerçekten idareci adil olmadığı zaman idare edilenin kalbini kırar. Hakkı unutan yönetici “hutama” olur. Keyfi muamelede bulunmaya, aşırı güç kullanmaya, halkın parasını çarçur etmeye başlar. Bunu yapan kimse de güce ve silaha ihtiyaç duyar. Öyle ya kırmak işlemi ancak sert bir maddeyle olur. Bu da demire yani “hadide” gereksinim duyar. Hadid yani demir, adaletsiz kullanıldığında hiddete sebep olur. Had koyar. Keyfe göre hudut çizer. Hakları tahdit eder. Neticede kırar ve parçalar.
Bu sözüyle karınca yönetimde yozlaşma tehlikesine dikkati çekti. Ezilmeye değil, evvela ve daha önemlisi kırılmaya dikkati çekti. Kırılmak canlılar için değil, eşya içindir. Yani idarecilerinyönetilenlere eşya muamelesi yapabileceklerine dikkati çekti. Gerçekten yöneticiler “hutama” olduğunda artık yönetilenleri bir eşya gibi telakki etmeye başlar.
Karınca, önce Süleyman(a.s)`ı sonra ordusunu zikrederek onu uyardı. Sorumluluğu ona yükledi. Ordunun daima onun önünde değil, arkasında yer alması gerektiğini ifade etti. Gerçekten vasfı ve mahiyeti ne olursa olsun ne zaman asker, sivil otoritenin önünde yer alırsa o yönetim “hutama” olur. Bu nedenle karınca önce Süleyman(a.s)`ı zikrederek ordusunu önünde değil, arkasında yürütmesini salık verdi.
Süleyman(as), onun bu sözüne tebessüm ile güldü. Tebessüm ile gülmek buna verilecek en muazzam cevaptır. Lisan-ı hal ile bu, hem haklısın hem de korkma demektir. Hem hayret etmek hem de hayran kalmaktır. Hem hak vermek hem de hakkı teslim etmektir. Ve nihayet bu, sözü anlamak ve onaylamaktır.
Gülerek tebessüm etmek bedenin, ruhun diline tercüman olduğu en muazzam hallerden birisidir. Hadiste Peygamber(sav)`in gülmesinin daima tebessümle olduğu nakledilir. Çünkü “tebessüm ederek gülmenin” zıddı “sırıtarak veya kahkaha atarak” gülmektir. Gerçekten, tebessümü aşarak kahkaha ile gülmek karşıdakini hafife almaktır. Gülmeden tebessüm etmek de sırıtmaktır. Sırıtmak da hinliğin ve desiseciliğin dışa vurumudur.
Süleyman(a.s), tebessüm ile gülerek lisan-ı hal ile karıncanın dediğini anladığını ve ona hak verdiğini ortaya koydu. Daha sonra lisan-ı kal(söz) ile “Ey Rabbim! Beni; bana ve ana-babama verdiğin nimetlere şükretmeye ve razı olacağın salih ameller işlemeye sevk et ve beni rahmetinle salih kullarının arasına kat!” diyerek ona bütün yönleriyle ve tam bir güvenceyle cevap verdi.
Tebessüm ederek gülmek, Peygamber varisi idarecilerin vasfıdır. Eğer Süleyman(a.s), ifriti insanların içinde serbest bıraksaydı tebessüm ederek gülemezdi. Askere “nefer” adı da verilir ki bu da nefreti ve ürkmeyi ifade eder. Yani eğer asker tebessüm ederek gülen liderlerin emrinde olmazsa insanların nefretine ve ürkmesine sebep olur. Dikkat etmek gerekir, nefer sadece zalimleri ve suçluları ürkütsün. Ama bu bile tebessüm ederek gülmekle olur. Çünkü “tebessüm ederek gülmek” aynı zamanda hak ve adaletin nişanıdır. İşte İslam`ın idare nizamının şifresi budur: Tebessüm ile gülmek…
28 Şubat adı verilen süreçte millete tebessümsüz bir kahkahayla ya da gülmesi olmayan bir sırıtmayla muamele edildi. Zalim, totaliter, darbeci yönetim halka tebessüm ile gülmez. Gücün ve şımarıklığın etkisiyle kahkaha atar. Ama bu, Allah`ı öfkelendirir. Acil müdahaleyle bunların gülmelerini tersine çevirir. Bu, O`nun değişmeyen sünnetidir.
İslam idare nizamının şifrelerini idareye yerleştirmeye çalışanlara selam olsun.