“At, katır ve eşek binmeniz içindir.”(Nahl:8)
Atın binmek dışında sefere çıkmak, yol almak, mücadele etmek gibi şerefli maharetleri ve görevleri vardır ama katır ve eşek sadece yük taşımak ve binmek içindir.
Bu nedenle atın, bu şerefli konumuna uygun olarak birçok ismi ve de sıfatı vardır. Mesela, hayalleri gerçekleştirdiği için ona “Hayl” denilmiş. Feraset kazandırdığı için atın bir simi “Ferestir.” Kale anlamında atın bir ismi “Hisandır.” Mertlik anlamında ata binenin bir ismi “Cavittir.” Buna karşılık katır ve eşeğin ismi sadece budur.
Ayette at, katır ve eşek birlikte zikredilir. Lakin bu sıralamanın pek acayip hikmetleri vardır. Şöyle ki;
At, şehvetlidir ama şehvetperest değildir. Sadakat ve vefayı da taşır.
Eşek, şehvetlidir ama sadakati ve vefası yoktur. Tam bir şehvetperesttir. Kenarda duran bir dişi pisliği için dahi yolunu değiştirir. Ama bu şehveti hiçbir zaman sadakate bağlılığa dönüşmez.
Katır ise tamamen şehvetsizdir. At ile eşeğin çiftleşmesinden meydana gelir. Melezdir.
Katırın cinsiyeti vardır ama işlevi yoktur. Ne şehveti ne de doğurganlığı vardır. Bu nedenle sadece ve sadece yük taşımak ve binmek için kullanılır. Sefer ve savaş için kullanılmaz.
Bu silsilede çok ders vardır ve insanların halini de yansıtır. İnsanların hallerini bu hayvanlara benzetmek belki ağır kaçar. Ama ne yazık ki meseleyi başka türlü izah etmenin de yolu yoktur. Bu nedenle anlayış gösterilmesini diliyoruz.
Kısrak ve aygır olarak at, hoş bir şehvete ve buna eşlik eden sadakat ve vefaya sahiptir. Bu nedenle azizdir. Çok özeldir. Bazıları çok para eder. Efsanevidir. Atlarla savaşlar kazanılır, yollar kat edilir. At, hem sevimli hem de pek itibarlıdır, şereflidir.
Eşek şehvetlidir lakin buna eşlik eden sadakat ve vefa vasfı yoktur ama doğurgandır. İtibarlı değildir lakin sevimlidir.
Katır ise melezdir. Hiç şehveti yoktur. Üstelik doğurgan da değildir. Cinsiyeti vardır ama işlevsizdir. Cinsiyetin anlamını yitirdiği ibretlik bir örnektir katır.
Katır güçlü ve hırçındır. Çünkü gücü aşka dönüşmüyor. Sadece yük ve binek aracı olarak kullanılır. Buna rağmen katır, insanlara pek sevimli gelmez. İtibarlı da değildir.
Ve bugün toplumun hali böyle ibretlik bir seyir izliyor.
Toplumda başlarda şerefli ve onurlu bir şehvet arzusu vardı. Şevk vardı. Bununla birlikte şeref ve namus mefhumu vardı. Sonra bunlar kayboldu. Geriye salt bir şehvet kaldı ve insanların hali eşeğinkine benzemeye başladı.
Şehvet bir yerde doğurganlıktır. Bu da bir yere kadar idare eder. Ama modernizm, kötü güçler bununla da yetinmediler önce “cinsiyet eşitliği” sonra “cinsiyetsizlik” diyerek toplumun halini katırın haline çevirdiler.
Ve bunun adını biz koyuyoruz, evet, efendiler bu tam anlamıyla bir “KATIRLAŞMA SENDORMUDUR” toplum önce sadakatten, değerden soyut bir şehvetpersetliğe sürüklendi. Şimdiyse bu da olmasın, daha kötüsü olsun isteniyor. Cinsiyet olsa bile işlevi ve semeresi olmasın. Yani tıpkı katırınki gibi olsun. Katırın cinsiyeti var, dişisi erkeği var ama birleşme yok, doğurganlık yok. Hatta doğurursa kıyamet kopar diye bir misal vardır.
Ve toplum KATIRLAŞMA SENDROMUNA müptela olduğunda sadece hamallık ve binek işine yarar. Bu sömürünün en acımasız en korkunç olanıdır. Çünkü bu durumda tek maharet hamallık olur. İnsanlar istedikleri kadar tahsil yapsın hasılat olmadıktan sonra bu ne işe yarayacak. Ve bir daha söylüyoruz bu KATIRLAŞMA SENDROMUDUR.
Bundan kurtulmak için önce cinsiyet meselesiyle uğraşmaktan vazgeçmek gerekir. Sonra sağlıklı bir şehvete ve bu şehvete, bu şevke eşlik edecek sadakat ve vefaya kavuşmak gerekir.