Prof. Dr. Tuncel: Tarih yazan HAMAS'a ve Gazze'ye sahip çıkılması lazım

Gazze'de hapishane hayatı yaşayan HAMAS'ın işgalci siyonistlere karşı başlattığı "Aksa Tufanı" operasyonunun büyük bir başarı olarak görülmesi gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Gökhan Tuncel, bu anlamda tarih yazan HAMAS'a ve Gazze'ye İslam ülkelerinin sahip çıkmaları gerektiğini söyledi.

Ekleme: 11.10.2023 14:05:07 / Güncelleme: 11.10.2023 14:07:06 / Güncel / Malatya Haberleri
Destek için 

İnönü Üniversitesi İktisadi Bilimler Fakültesi Dekanı, Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Gökhan Tuncel, Kudüs davasının önemi, HAMAS'ın işgalcilere karşı başlattığı "Aksa Tufanı" operasyonu, açık cezaevi görünümdeki Gazze'nin işgalci çeteler tarafından bombardımana tutulması, siyonistlerin yıllardır devam eden zülüm ve saldırılarına karşı dünyanın sessiz kalması, 2 milyara yaklaşan İslam coğrafyasının artık neler yapması gerektiği ile ilgili İLKHA Muhabirine önemli açıklamalarda bulundu.

Uzun yıllardan beri İslam dünyasının kanayan en önemli yaralarından birinin Kudüs olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Tuncel, "Kudüs; Müslümanlar için sadece bir coğrafya değil, aynı zamanda inancın temel kaidelerinden bir tanesi İslam inancında kutsal olan yerlerden bir tanesi ve ilk Müslümanların ilk Kâbe'sidir." Diye belirtti.

"Kudüs, sadece Filistin'de yaşayanların bir sorunu değil, tüm Müslümanların sorunudur"

Kudüs'ün yaklaşık 80 yıldır çok önemli bir sorun olarak, Müslümanların ve dünya gündeminde yer aldığını anımsatan Tuncel, "Bu açıdan bakıldığında Kudüs, sadece Filistin'de yaşayanların bir sorunu değil, tüm Müslümanların sorunudur. Çok uzun yıllardır ara ara basında da coğrafi alanı gösteren haritalara baktığımızda da oradaki değişim net olarak görünüyor. Bu kapsamda sözde israilin kurulması ve sonrasında Filistinlilere ait toprakların işgal edilmesi ve bu işgalinde sürdürülebilir bir şekilde devam etmesi ve bugüne gelinen noktada Filistinlilere iki ayrı küçücük toprak parçası kalmış. Bunlar içerisinde Gazze, bir hapishane gibi! Bu anlamda bakıldığında Gazze'yi ayrı bir yere koymamız gerekiyor. Gazze'nin şu anda siyasal iktidarını elinde bulunduran HAMAS, Kudüs'ü sahiplenme noktasında çok daha faklı bir yerde duruyor." dedi.

"Siyonizm sadece işgal edilen toprakları değil, daha da ötesine geçmeyi hedefliyor"

Kudüs'le ilgili olarak halkı Müslüman olan ülkelerin çoğu zaman kınamanın ötesine geçen bir faaliyeti yürütmediklerine vurgu yapan Tuncel, şöyle devam etti:

"Siyonizmin temelleri ilk atıldığından itibaren buraları vaat edilmiş topraklar olarak görüyor. Şu anda sadece işgal edilen toprakları değil, daha da ötesine geçmeyi hedefliyor. Tabi bunu Türkiye'de çok sık dile getiren rahmetli Prof. Dr. Necmeddin Erbakan için ayrı bir parantez açmamız gerekiyor. Rahmetli Erbakan hocamızın sürekli ve istikrarlı bir şekilde Kudüs davasına sahip çıktığını görüyoruz. Bu anlamda israili sadece bir devlet olarak değil, dünya hakimiyetini kendi bünyesinde toplayan bir zihnin ürünü olarak sunuyor. Ve Batı'nın da aslında Ortadoğu coğrafyasında istikrarsızlığı sürdürebilmek içinde kullandığı bir araç ve bir öncü güç olarak gördüğünü belirtiyor." diye kaydetti.

"Kudüs-Mescid-i Aksa; Müslümanların egemenliği altında kaldığı dönemlerde her üç dinin mensupları da ibadetlerini özgürce yapıyorlardı"

Bugün gelinen noktaya bakıldığında Kudüs ve Mescid-i Aksa'nın tamamen Müslümanların kullanamayacağı bir alanın dışına çıkartıldığına vurgu yapan Tuncel, "Simgesel olarak çok cüzi zamanda işte belli namaz dönemlerinde sadece müsaade ediliyor. Oysaki buralar, yüzyıllarca Müslümanların egemenliği altında kaldığı dönemlerde her üç din içinde ibadetlerini çok özgürce yaptıkları bir topraktı. Osmanlı döneminde hakeza bu sürdürülmüştür. Ama bugün gelinen noktaya bakıldığında Yahudiler, Müslümanların ilk kıblesi olan Mescid-i Aksa dahil olmak üzere her yeri işgal ederek Müslümanlara hayat hakkı tanımıyor." diye kaydetti.

"Gazze'de İnsan hakları ihlallerinin tümü var ve dünya kamuoyu hiç sesini çıkartmıyor"

 

Prof. Dr. Gökhan Tuncel

Müslümanlara hayat hakkının tanımamasının en önemli göstergesinin Gazze'de ortaya çıktığına dikkat çeken Tuncel, "İnsan hakları bağlamında bakıldığında savunulacak hiçbir şey yok. İnsan hakları ihlallerinin tümü var. İşte insanlar için değerli olan; yaşam hakkı, ibadet hakkı, düşünce ve ifade özgürlüğü gibi tamamı kullanılamaz halde. Yani insan olarak görülmüyorlar. İşin garibi, dünya kamuoyu insan hakları ile ilgili birçok konuda gelişme olduğunu söylüyor ama mevzu bahis özellikle İslam toprakları olduğunda hele hele özelde işgal edilmiş topraklar olduğunda hiç sesini çıkartmıyor." ifadelerini kullandı.

"Bu eylem meşrutiyet zeminini, yaklaşık 3 milyon insanın bulunduğu ve hapishane hayatı yaşatılan Gazze'den alıyor"

HAMAS'ın uzun yıllardan beri yaptığı mücadeleden farklı bir eyleme imza attığına dikkat çeken Tuncel, "HAMAS, aslında farklı bir aşamaya geçti. Yıllarca işte, özellikle batının o entelektüel birikiminde israilin MOSSAD aracılığıyla aslında kontrol ettiğini, istediği her infazı gerçekleştirdiğini, kimsenin ses çıkartamadığı ve her şeyden de haberdar olduğu ve insanları sindiren bir yapıdan bahsediyoruz. Ama bugün eğer istihbari faaliyet anlamda düşündüğünüzde, israil'de beklenmedik büyük bir başarısızlık örneğini ortaya koyan bir yapı ortaya çıkartmıştır. Bu anlamda HAMAS, kimsenin beklemediği bir eylemi gerçekleşmiştir. Tabi bu eylem meşrutiyet zeminini, yaklaşık 3 milyon insanın bulunduğu ve hapishane hayatı yaşatılan Gazze'den alıyor." dedi.

"Hapishane ortamına rağmen Amerika'nın desteği ile var olan işgalcilere karşı böyle bir eylemin yapılması aslında beklenmeyen muhteşem bir eylem"

HAMAS'ın baskı ve hapishane ortamına rağmen Amerika'nın desteği ile var işgalcilere karşı böyle beklenmedik muhteşem bir eylemi yapmasıyla farklı bir evreye girdiğine vurgu yapan Tuncel, "İşgalci çetelerin Gazze'ye her taraftan ablukaya Güney'den bakıldığında Mısır tarafından kapılar kapalı, diğer taraftan denize açılmasına müsaade edilmiyor, israil tarafı zaten ona müsaade etmiyor. Bu anlamda bakıldığında hapishane gibi. Hapishane dışında kalanlar ise mülteci konumunda. Bir kısmı Lübnan'a bir kısmı Irak'a yerleşmiş bir kısmı da Suriyelerle birlikte Türkiye'ye girerek kamplarda yaşıyorlar. Bir taraftan açlıkla bir taraftan her türlü imkansızlıkla mücadele ediyorlar. Böyle bir toplumsa zeminde var. Ama böyle bir baskı ve hapishane ortamına rağmen Amerika'nın desteği ile var olan bir ülkeye böyle bir müdahalede bulunuyor. Bu anlamda düşünüldüğünde aslında bu muhteşem ve beklenmeyen bir eylem. Belki bundan sonraki süreçte daha farklı bir evreye girilecek." ifadelerini kullandı.

"israilin yaptığı zulümler için bir meşrutiyet zemini aradığı yok, bunu özellikle HAMAS'ın bir başarısı olarak görmek lazım"

Tuncel, "Kimileri için belki yeni bir 11 Eylül gibi düşünülüp işte israilin bundan sonra yapacağı eylemlere meşrutiyet zemini hazırlayacağı gibi bir sav olarak ortaya konuluyor. Oysa ki israil şimdiye kadar ne istediyse zaten yaptı ve kimse de ses çıkartmadı. Özellikle Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde hiçbir şekilde doğru düzgün bir ittifakla alınan bir karar yok. Çünkü, ABD devrede oluyordu. Yani bu anlamda da bakıldığında israil yaptığı zulümler için bir meşrutiyet zemini aramıyor. Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Bunu özellikle Gazze'de yaşayanların HAMAS'ın bir başarısı olarak görmek lazım. Ve bu anlamda da bundan sonraki süreç için yeni bir motivasyon kaynağı olarak görmemiz ve yeni bir evreye girildiğinin farkına varmamız lazım. İslam dünyasının da bu anlamda kendisini yeniden kontrol etmesi lazım. Neyi nasıl daha iyi yapabilirizin peşinde koşması lazım. Bu anlamda Batı paradigmasına karşı gelişmiş bir eylem. Çok yönlü bir eylem olması dolayısıyla ayrıca değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum." dedi.

"Tarih yazan HAMAS'a ve Gazze'ye sahip çıkılması lazım!"

İslam ülkelerine işgalcilere karşı tarih yazan HAMAS'a ve Gazze'ye sahip çıkılması çağrısında bulunan Tuncel, son olarak şunları kaydetti:

"israilin kuruluş aşamasından ve hatta israil-Arap savaşından itibaren düşünüldüğünde, çok yönlü çok etkili ve çok farklı imkanları kullanılan böyle bir eylem yok. Şimdiye kadar simgesel olarak Filistin davasının en önemli karşılığı kurşuna karşı taş atmaktı. Şimdi daha farklı bir evreye geçildiğinin farkına varmamız gerekiyor. Bu evre daha sonra neyi beraberinde getirir bunu göreceğiz ama burada birileri tarih yazarken, birileri de bunu sadece sözleriyle kendi gündemiyle değerlendirmesi kabul edilebilir bir şey değildir. Çünkü milyarları aşan bir İslam coğrafyasından bahsediyoruz. Bu anlamda bunu özellikle belirtmek istiyorum. İnancımız gereği; Gazze'ye, HAMAS'a sahip çıkılması lazım." (İLKHA)