Umut Kervanı Vakfının Hatay'da açtığı çadırda Cuma namazı kılındı

Deprem bölgesi Hatay'da açtığı aşevleriyle yardım faaliyetlerini sürdüren Umut Kervanı Vakfının açtığı çadırlarda Cuma namazı kılındı.

Ekleme: 10.03.2023 17:55:05 / Güncelleme: 10.03.2023 17:57:26 / Güncel / Hatay Haberleri
Destek için 

Kahramanmaraş'ta meydana gelen ve milyonlarca insanı doğrudan etkileyen depremin yaraları İslami yardım kuruluşları aracılığıyla sarılmaya çalışılıyor.

Depremin ilk gününden bu yana deprem bölgesinde aktif bir şekilde kardeş yardım kuruluşları olan Yetimler Vakfı, Avrupa Yetim Eli ve IHO-EBRAR ile koordineli bir şekilde aşevleri açarak depremzedelere umut olan Umut Kervanı Vakfının açtığı çadırda Cuma namazı kılındı.

Umut Kervanı gönüllülerinde Molla Abdulbari Durmaz imamlığında kılınan Cuma namazında okunan hutbede manevi hayat ile ilgili mesajlar verildi.

Verdiği hutbede kıyamet sahnesinden örnek veren Molla Abdulbari Durmaz, "Depremle ilgili bahsedilen fay hatlarından daha büyük Allah'ın 'Hayy' hatları vardır. Bu hatlar sadece bir bölgeyi veya ülkeyi değil bütün dünyayı sallayacağı bir güne bekleniyorsunuz. Bugünlerin enkazları altında kalanlar bir şekilde kurtarılabilir ama o zilzal günün dehşetine imanlı bir şekilde gelin ki o zilzalı kaldırabilesiniz, depremin yığıntısından kalkabilesiniz. İşte o günün dehşetinde insanlar bugün olduğu gibi o gün de 'ne oluyor' dediğinde 'Hiçbir şeyin olduğu yok, sadece herkes yaptıklarının hesabını veriyor.' denilecek." ifadelerini kullandı.

"Depremleri Müslümanlar için akidevi yönden kazanca çevirmenin yolu kişinin Rabbine teslim olması, istiğfar ve tövbe etmesidir"

"Kim zerre kadar hayır işlemişse mükafatını ve kim de zerre kadar kötülük yapmışsa cezasını görecektir." ayetini okuyarak "Allah o günün sallantısına hazır olmamız için bazen mektup bazen mesaj ve bazen de şefkat tokadı şeklinde bizleri uyarmak üzere zilzal suresini nazil etmiştir." diyen Durmaz şunları kaydetti:

"Buradan yola çıktığımızda depremleri Müslümanlar için akidevi yönden kazanca çevirmenin yolu kişinin Rabbine teslim olması, istiğfar ve tövbe etmesidir. Yani bir musibet anında devlet veya sivil toplum kuruluşundan önce Allah'ın kapısını çalarak muhafaza olunmayı istemeliyiz. Rabbimize iltica edersek tüm sıkıntılarımız çözülmüş olacaktır. Aksine rabbimizi hayatımızın dışına çıkarır, O'na dönmezsek kaybedenlerden oluruz."

"Bu günlerin en hayırlı kimsesi bir köşeye çekilen değil, alana inerek insanlara güven verecek bir yapıya dönüşmektir"

Herkesin Allah'a sığınıp yaraları sabırla tedavi ettikten sonra nusret kapılarının açılacağını ve tüm sıkıntıların sona ereceğini belirten Durmaz, "Mümin olmak, iman etmek demektir. Bunun en zirve noktası da Peygamber efendimizin (Sallallahu Aleyhi Vesellem) tabiriyle insanların o kişinin şerrinden emin olması, hayrından da kendilerini bulmasıdır. Yani bu günlerin en hayırlı kimsesi bir köşeye çekilen değil, alana inerek insanlara güven verecek bir yapıya dönüşmektir." dedi.

Okuduğu hutbede "Neden deprem bu günlerde kapımızı çaldı?" Sorusunun cevabını Üstad Bediüzzaman'ın diliyle veren Durmaz, hutbesini şu ifadelerle sonlandırdı:

" 'Acaba maneviyatın elden gittiğinden olmasın sakın?' Burada devlet yönetiminden toplumun her tabakasındaki insana kadar herkesin suçu vardır. Çobanın koyunun sütünden çaldığı, memurun görevinde sıkıntı çıkardığı, komşunun komşusuna güvensizlik verdiği, hocanın hocalığını bıraktığı, Müslümanın dünyaperest olduğu bir atmosferin geldiği gün için Peygamberimiz (Sallallahu Aleyhi Vesellem) 'İşte o gün musibet bekleyin.' buyurmaktadır. Bu zelzelede herkesin suçu vardır. Sadece mimar ile mühendis suçlu değildir. Eğer öğretmen mimar ile mühendisi iyi yetiştirmiş olsaydı çok iyi projeler çizilmiş olacaktı. Devlet sağlıklı bir şekilde memur yetiştirseydi daha iyi müteahhitler ortaya çıkacak, eğer babalar sağlıklı evlatlar yetiştirseydi onlar sağlıklı binalar inşa edecekti. Yani kolektif bir suçumuz var ve toplu affa sığınmamız gerekiyor."

 

(İLKHA)

İlgili Galeriler