​Hukukçular: Daha hakkaniyetli bir nafaka kanununa ihtiyaç var

Süresiz nafakanın oluşturduğu mağduriyetlere dikkat çeken Hukukçular, Kanunlar yapılırken kadın-erkek cinsiyet mantığı dışında, daha adil ve hakkaniyetli düşünülerek hareket edilmesi gerektiğini söyledi.

Ekleme: 11.06.2022 09:35:12 / Güncelleme: 11.06.2022 09:52:09 / Güncel / Adana Haberleri
Destek için  Haberin Videosunu İzle

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 2019 yılında süresiz nafakanın kalkacağını ve nafaka için üst ve alt sınırın olacağını söylemişti. Ancak aradan geçen 3 yıla rağmen herhangi bir değişiklik olmadı ve bu zulüm halen devam ediyor.

Süresiz nafakanın toplumsal barışı bozduğunu, aile yapısını olumsuz yönde etkilediğini vurgulayan Hukukçular, İLKHA muhabirine yaptığı açıklamada, aile yapısının korunması için acilen süresiz nafakaya ilişkin daha adil ve hakkaniyetli bir düzenleme yapılması gerektiğini belirtti.

"Nafaka kanununa kaynak eski İsviçre Medeni Kanunu’dur"

 

Süresiz nafakanın Türk Medeni Kanunu’nun 175’inci maddesinde düzenlenen bir uygulama alanı olduğunu belirten Avukat Mehmet Emin Çınar, ilgili maddenin "Boşanma yüzünden yoksulluğa düşen taraf, kendi kusuru daha ağır olmamak kaydıyla eşinden, eşin mali gücü oranında süresiz olarak nafaka talep edebilir. Diğer eşte ise kusur aranmaz." şeklinde olduğunu ifade etti.

Nafaka kanununa kaynak eski İsviçre Medeni Kanunu’dur diyen Çınar, "Türkiye’nin önemli medeni hukuk profesörlerinden İlhan Helvacı’nın bu kanun için 'İsviçre Federal Kanunu’nda süresiz nafaka ile alakalı herhangi bir düzenleme söz konusu değil. Daha doğrusu, süre hususunda hâkim, tarafların ekonomik durumlarından sosyal ve psikolojik durumlarına, birbirlerine karşı sadakat yükümlülüklerine, boşanma ve evlilik süreçlerindeki sosyal ilişkilerine bakarak bir süre tayin eder.' der. Yani bizim kaynak olarak almış olduğumuz İsviçre medeni kanununda bile İlhan hocanın şerhine göre herhangi bir süre sınırlaması yok. Bu süre hâkimin kendi takdirine bırakılmış iken bizim kanunumuzda garip bir şekilde süresiz nafaka ibaresi yer almaktadır" diye konuştu.

"Ortaya çıkan mağduriyetlerin çoğu, özellikle kısa süreli evliliklerde yaşanmaktadır"

Avukat Mehmet Emin Çınar

Evlilik sürelerinin nafaka taleplerinde etkisi olmadığını söyleyen Çınar, "Yani siz, eşinizle 30 gün de 30 veya 50 yıl da evli kalsanız, bu boşanmanın neticesinde şayet boşanan eş yoksulluğa düşmüşse, diğer eşin mali gücü oranında süresiz olarak nafaka talep edebilir. Yani burada evliliklerin süresi ile alakalı herhangi bir kıstas söz konusu değil. Kanun metninde zaten bununla alakalı herhangi bir evlilik süresi öngörülmüyor. Bu nedenle ortaya çıkan mağduriyetlerin çoğu, özellikle kısa süreli evliliklerde yaşanmaktadır." dedi.

"Bir insanın bir kişiye, bir kuruma veya bir müesseseye ömür boyunca borcu olabilir mi?"

Boşanmayla sonuçlanan kısa süreli evliliklerde, süresiz nafaka konusunda mağdur tarafının genelde erkek olduğunu ve nafakanın geçim şartlarına bağlı olarak, her sene nafaka artırım davaları ile miktarın değiştiğini belirten Çınar, "Yani şunu düşünün, bir insanın bir kişiye, bir kuruma veya bir müesseseye ömür boyunca borcu olabilir mi? Ya da şöyle düşünelim, ortada ortak bir çocuk var. Her iki taraf da bu ortak çocuklarına karşı, çocukların eğitim hayatlarına devam ettiği müddetçe onların maddi giderlerini karşılama ve çocuklara karşı yükümlülükleri ve sorumlulukları var. Fakat eşinizden boşanmışsınız ortada herhangi bir müşterek çocuk da yok. Bir ömür boyu, boşanmış olduğunuz eşinize bakmakla mükellefsiniz." diye konuştu.

"Mevcut nafaka davalarının mağdur tarafı erkektir"

Genelde boşanmayla sonuçlanan davalarda nafaka mağdurlarının erkekler olduğunu dile getiren Çınar, "Şu ana kadar süresiz nafaka mağduru olan bir kadına, bir hukukçu olarak, hiç rastlamadım. Böyle biri varsa da tabi istisnalar da kaideleri bozmaz. Bir erkek düşünelim; eşinden boşanıyor, bir sene evli kalmış, ondan sonra da başka bir hanımefendi ile evlilik akdi kuruyor. Tabiri caizse burada bu erkek, iki hanımın iaşesini yüklenmekle sorumlu kalıyor. Burada bir şey daha var. Hukuki olarak siz bir nafaka yükümlüsünüz, nafaka alacaklısı olan eşinize karşı yükümlülüklerimizi yerine getirmediğiniz taktirde -yani diyelim ki bir ay ödemediniz- boşanmış olduğunuz eşiniz size bir ihtarname çekerek, bu nafaka yükümlülüğünü yerine getirmenizi istiyor. Siz üç ay üst üste bunu ödemeniz ödemediğiniz taktirde, bir tazyik hapsine, kısa süreli bir hapis cezasına maruz kalıyorsunuz." dedi.

"Bir gün evli kaldığı halde, on beş yıldır nafaka ödeyen insanlar mevcut"

Avukat Hakan Özbay

Nafaka konusunun Türk Medeni Kanunu’nda geçtiği haliyle sınırsız olmasının asıl çerçeveyi oluşturduğunu ifade eden Avukat Hakan Özbay, Kanuna göre şahsın ne kadar evli kaldığının önemli olmadığı, sadece evli olmasının dikkate alındığını dile getirerek "Bir gün evli kaldığı halde on beş yıldır nafaka ödeyen gariban, mazlum diyeceğimiz insanlar mevcut. Bu durum da hakkaniyetli olmadığından hem hukukçular hem de halk arasında ciddi anlamda eleştiriye maruz kalmakta." dedi.

"Kanun yapılırken insanların durumu veyahut kanunun hayata yansıması dikkate alınmalıdır"

Anayasa Mahkemesine yapılan bir başvurunun, kanunun yerinde olduğu gerekçesiyle reddedildiğini söyleyen Özbay, "Bu da şunu göstermekte ki kanun yapılırken kesinlikle insanların durumu veyahut kanunun hayata yansıması dikkate alınmamakta, sadece kanun metni bir tabu olarak görülüp uygulanmaktadır. Bu da iyi sonuçlar doğurmamaktadır.

"Kişilerin yeniden evlenmelerinin önünü kapatmaktadır"

Nafakanın bu şekilde süresiz olması, kişilerin yeniden evlenmelerinin önünü kapatmaktadır. Düşünün ki bir şahıs boşandığı kadına on yıl, on beş yıl belki yirmi yıl nafaka vermekte. Böyle olunca da kişi, yeni bir evlilik hayatına başlama hayalini dahi kuramaz hale geliyor, evliliği devamlı ertelemek zorunda kalıyor veyahut da evlendiği zaman bile sırf bu nafaka yüzünden aile huzuru kalmıyor. Nafakayı ömür boyu yaparak aslında bir bakıma insanları ömür boyu cezalandırmış oluyoruz. 2017 yılında yerel mahkeme bir karar verdi. Bu kararla mahkeme: 'Şahısların evliliği kısa sürmüş, çocuk da yok, bu şahısların birbirini görmelerinin de anlamı da yok' diyerek, nafakayı iki yıllık süreyle kısıtladı. Söz konusu karar emsal bir karar niteliğindeydi; fakat Yargıtay 2’nci Hukuk Dairesi’ne bu karar gittiği zaman daire; 'Böyle bir şey olamaz, kanun açıktır ve süresiz nafaka uygulaması kanunen nettir. Burada hâkimin takdir yetkisi yoktur.' diyerek bu kararı kaldırdı ve çok kısa süre evli kalmış olmalarına rağmen bu evlilikten kaynaklı olarak koca aleyhine süresiz nafakaya hükmetti." ifadelerini kullandı.

"Nafaka sorununa, İslam inanç sistemi ve modeli dikkate alınarak çözümler üretilebilir"

Nafaka sorununa, İslam inanç sistemi ve modeli dikkate alınarak çözümler üretilmesinin gerektiğini belirten Özbay, şunları kaydetti: "Normalde İslami modelde sistem açık aslında. Kadının iddet süresi var. İddet süresince kadının erkeğe bağlılığı veya erkeğin ona karşı sorumluluğu devam etmekte.

"Devlet, boşanan kadının mali yükümlülüklerini üstlenmelidir"

Diğer taraftan, boşanan kadınların sorumluluklarının ve külfetlerinin kendi aile bireyleri tarafından yüklenilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Şöyle ki kadın boşandıktan ve iddet süresini de aştıktan sonra kendi ailesi o kadına bakmakla yükümlüdür. Diyelim ki kadının ailesinin durumu yok veyahut da kadının ailesi yok. Bu durumda da devlet, Sosyal Devlet İlkesi gereği devreye girecek ve bu kadının bütün mali yükümlülüklerini üstlenecek. Hem burada bunu yaparak iki ayrı şahsın birbiriyle ömür boyu çatışma düzeyinde varacak şekilde iletişimlerini engellenmiş olacak. Ayrıca da yeniden hayat kurmaya çalışan, boşanmış olan eşlerin tekrardan aile hayatı kurmasına ön ayak olacak." dedi.  

"Mevcut nafaka düzenlemesiyle evliliği biten kişinin hayatı da bitmiş oluyor"

Yeni taslaklar oluşturulmaya çalışıldığı fakat oluşturulan taslakların da hakkaniyetten uzak olduğuna vurgu yapan Özbay, "Buna göre, kişi evli kaldığı süre boyunca nafaka verecek, şeklinde bir düzenlemeden bahsediliyor. Yirmi beş yıl evli kalmış birinin, yirmi beş yıl boyunca nafaka ödemesi de uygun değil. Zaten şahıs yirmi beş yıl boyunca bu şahısla evli kalmış ve artık bu süreç ilerleyemez hale gelmiş. Daha sonra siz bu şahsa yirmi beş yıl daha katarak ve üstüne yükümlülük ekleyerek ona zulmetmiş oluyorsunuz. Hakkaniyetli bir süre belirlenebilir. Bu süre yine dediğimiz gibi İslami model paralelinde olmalı. Daha çok devletin sosyal devlet ilkesi gereği üstüne sorumluluk alması gerektiğini düşünmekteyiz. Bu nafaka düzenlemesiyle evliliği biten kişinin hayatı da bitmiş oluyor." diye konuştu.

"Olaya bakarken kadın-erkek cinsiyet mantığı dışında daha adil ve hakkaniyetli düşünülerek bakılması gerekmektedir"

Avukat Mehmet Emin Biberli

Süresiz nafaka olayında birçok mağduriyetler yaşandığına değinen Avukat Mehmet Emin Biberli ise 2019 yılından bu yana süresiz nafakanın kaldırılması konusunun gündemde olduğunu söyledi. Biberli, "Olaya bazen kadın tarafından bakıp sadece neden kadınların hakkı alınıyor gibi bir düşünce var. Ancak olaya bakarken kadın-erkek cinsiyet mantığı dışında daha adil ve hakkaniyetli düşünülerek bakılması gerektiği kanaatindeyim." dedi. (İLKHA)

 









Haberin Videosunu İzle
İlgili Videolar