Eğitimci-Yazar Dr. Turan: İnsanlara bilgiyle hükmetme devri Resulullah'la başlayan bir süreçtir

​İslam öncesi dönemlerdeki gücün Kur'an'ın oku emriyle bilgiyle hükmetmeye dönüştüğünü belirten Eğitimci -Yazar Dr. Abdulkadir Turan, tüm yönetimlerin artık fiziki güçten ziyade ilimle yapıldığına dikkati çekti.

Ekleme: 17.10.2021 10:15:14 / Güncelleme: 17.10.2021 10:21:14 / Güncel / Diyarbakır Haberleri
Destek için  Haberin Videosunu İzle

Strateji, Düşünce ve Analiz Merkezinin Diyarbakır Temsilciliğinde "Okumanın Önemi ve Bilginin Gücü" temalı seminer veren SDAM Başkanı Eğitimci -Yazar Dr. Abdulkadir Turan, İslam'ın ilme verdiği önem ve ilmin insanlığa kazandırdığı özellikleri anlattı.

 

İslam'ın özünde ilmin yer aldığına vurgu yapan Turan, "İslam öncesi Mekke dönemine cahiliye diyoruz. Eğer İslam'ın ötekisi cahiliye ise kendisi de ilmiyedir. İslam, Mekke'deki cahiliyeyi salt bilmezlik olarak kavramsallaştırmamış. Yani Mekke'de cahiliye demek bilmemek değil, yanlış bilmektir. Zira Mekke'deki en derin düşünceli adama Ebu Cehil denmiştir. Çünkü biliyor ama yanlış biliyor." dedi.

"Resulullah'la beraber güç ile ilim arasındaki dengesizlik ilmin lehine dönmüştür"

Cahillik kavramına açıklık getiren Turan, "Çağımıza geldiğimizde bu bilmeme çağı değildir. İnsanlar bilmedikleri için cahil olmuyorlar, çünkü herkes biliyor. İnsanlar yanlış bildikleri için cahil oluyorlar. İslam öncesi dünyanın bilmeme sorunu vardı. İslam'la birlikte insanlık ilmiye çağına girdi. Bu bilmezlikten bilgiye geçişin yanı sıra iman edenlerin doğru bilgi çağına geçişidir. İnsanlık bilgi çağına geçmekle Resul-i Ekrem'e (Sallallahu Aleyhivesellem) tabidir. Müslüman olmayanlar da Resulullah'a tabidirler. Çünkü O ilmin şehridir, medeniyetidir. Resulullah'tan sonra insanlığın ilmi yok sayma gibi lüksü kalmamıştır. Onunla birlikte yönetim noktasında güç ile ilim arasındaki dengesizlik ilmin lehine dönmüştür." ifadelerini kullandı.

Peygamber Efendimiz dönemine kadar insanlığı yönetmekte esas olan gücün kullanımı olduğunu söyleyen Turan, "Bu kendisinden sonra da devam etmiştir. Onunla beraber ikna gücü devreye girmiş ve bu konuda özellikle El-Cezire'nin fethi dikkatle incelenmiştir. Mezopotamya bölgesinin neredeyse tamamının fethi ikna ile gerçekleşmiştir." şeklinde konuştu.

"Bilgi gücü yoksa fiziki güç bir anlam taşımıyor"

Fetih örnekleriyle konuşmasına devam eden Turan, "Son 200 yıla baktığımızda yine güç var fakat artık kültürel istilalar fiziki istilaları geçti. Devir insanlara bilgiyle hükmetme devridir. Bu Resulullah Efendimizle başlayan bir süreçtir. Günümüzde bilgi gücü yoksa fiziki güç bir anlam taşımıyor. Ülkeler ele geçirilebilir ama yönetilemez. Bunun da en bariz örneği Amerika'nın Afganistan hikayesidir. Amerika nükleer güç olarak Afganistan'ı istila etmiş lakin Afgan dağlarındaki köylüleri Amerikalaştırmayı başaramamıştır." diye belirtti.

İslam'ın "Oku" emrinin Kur'an'ın en büyük mucizelerinden biri olduğunun altını çizen Turan, "Yeni gelen bir Peygamber 'gel' veya 'inan' değil 'oku emriyle geliyor. Günümüz penceresinden baktığımızda okumayanın insani yanı eksiktir. Hatta insanlar ile hayvanlar arasındaki en büyük farkın okumak olduğu söylenebilir." dedi.

Turan, "İslam, belli noktalarda odaklanan ilmi etkinlik olmaktan çıkararak küreselleştirdi. Tarihçiler, İslamiyet öncesinde orta Asya'da kitabın varlığından söz edemez. Mesela hem Hristiyan hem Yemen'deki Yahudi hem de İran'daki Zerdüşt kültüründen beslenmiş olan müseylemet-ül kezzab Bahreyn bölgesinin en kültürlüsü kabul edilmesine rağmen kitabı yoktur. Onunla beraber o dönemde Rusya ve orta Asya bozkırlarında da Afrika'da da kimsenin kitabı yoktu. Sadece İran ve Roma'nın belli akademilerinde kitaplar var." ifadelerini kullandı.

"İslam, ilmi içerik olarak evrenselleştirdi"

İslam'la beraber dünyanın her bir yanının ilim merkezi haline geldiğine vurgu yapan Turan, "Örneğin, Diyarbakır Hicri 5'inci yüzyılda devasa kütüphane ve medreseleriyle İslam dünyasının 5'inci ilim merkezi kabul ediliyor. İslam ilmi içerik olarak da evrenselleştirdi. Daha önce doğu ve batının ilmi kendisine özgüyken İslam'ın ilk 150 yılı içerisinde Çin seddindeki, Hint kıtasındaki ve diğer bölgelerdeki tüm ilimler bu coğrafyada birleştirilip bütünleştirildi. Bu şekilde ilk kez insanın evrensel birikimi ile dönüştü." şeklinde konuştu.

İslam'ın ilmi toplumsal sınıflar ve cinsiyet açısından genelleştirdiğine dikkati çeken Turan, "O güne kadar Eski Yunan ve İran başta olmak üzere ilim entelektüel bir etkinlikti. Hazreti Ayşe validemize kadar tek bir kadın alimin ismi bilinmiyor. Halbuki dinimizin yarısını Ayşe annemizden öğrendik. Ayşe annemiz aynı zamanda tıp alanında da çok bilgilidir. Tıp bilgisini nereden aldığı sorulduğunda, Resul-i Ekrem'den aldığını belirtmiştir. Hazreti Ayşe işi bilen bir ilim kadınıdır." diye belirtti.

"Yeniden terakkimizi kazanmanın yolu, ilim ve zikri buluşturmaktır"

İslam'ın yaş açısından ilmi genelleştirmesini de ele alan Turan, insanların daha önce belli bir yaşa gelince ilimle uğraşırken Resul-i Ekrem Müslümanların çocuklarını ilmi sürece tabi tuttuğunu hatırlatarak şunları söyledi:

Bedirdeki meselenin dünya tarihinde hiçbir örneği yoktur. Mesele neydi? Düşmanın esirlerini serbest bırakırken 'bizden 10 çocuğa okuma-yazma öğreteceksiniz' diyorsunuz ve en nitelikli, daha önce size işkence eden düşmanınızı serbest bırakıyorsunuz. Psikolojik olarak kin ve nefret besleyebileceğiniz bir düşmana '10 çocuğa okuma yazma öğret, seni serbest bırakırım' diyoruz. Resul-i Ekrem, ashabı Mekke'de öncelikle bir bilgi topluluğu olarak inşa ediyor. Her Müslüman olan da 'İkra' emrine tabi olarak okumaya başlıyor. Medine'ye geçildiğinde ise Mescid'i Nebevi, ashab evleri, Medine'deki hurma bahçeleri birer mektebe dönüşüyor. Tam bir okuma yazma seferberliği başlatılıyor, zeki gençlere ise yabancı dil öğretiliyor. İslam'ın muazzam medeniyeti karşımıza bu şekilde çıkıyor.

İslam tarihinin ilim ve tasavvuf havzasını çok iyi işlediğini ve bu alanda çok mühim çalışmalar yapıldığını kaydeden Turan, "İlim ve tasavvufun yükselişi ve düşüşü izlenebiliyor fakat tefekkür havzasını izleme noktasında sıkıntılar yaşıyoruz. Son döneme geldiğimizdeyse ilim ve tasavvuf zayıfladığı gibi tefekkür havzası da önce zayıfladı sonra birden bağımsızlaşarak Müslümanlar arasında batılı entelektüellik gelişmeye başladı. Yeniden terakkimizi kazanmanın yolu; ilim ve zikri buluşturarak bundan yeniden bir tefekkür havzasına ulaşmamızdır. Buradaki ara köprü, günümüz dünyasında sağlıklı okumalardır."dedi. (İLKHA)







Haberin Videosunu İzle
İlgili Videolar