HÜDA PAR’dan elektrik krizi uyarısı: ‘FATURALAR HALKI ÇARPIYOR’

Katıldığı TV programında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan HÜDA PAR Genel Sekreteri ve Parti Sözcüsü Şehzade Demir, faturaların kabarık gelmesi ve sıklıkla elektrik kesintilerine dikkat çekti. Demir, “Elektriğini kendisi üreten bir ülkede elektrik faturasının bu kadar yüksek olması çok ciddi bir handikaptır. Elektrik faturasının yüksek gelmesi toplumun bütün kesimini etkiliyor ve çok ciddi haksızlığa ve zulme dönüşüyor. Elektrik dağıtım şirketleri üzerinden insanlara yapılan baskılar, dayatmalar, keyfi uygulamalar artık insanların canını bezdirmiş. Bize göre bu noktaya artık bir neşter atılması lazım" dedi.

Ekleme: 04.09.2021 07:30:46 / Güncelleme: 05.09.2021 08:07:36 / manşetler
Destek için 

Demir, Rehber TV’de Olcay Ersoy’un sunduğu “Rehber Gündem” programına katılarak iç gündeme dair önemli değerlendirmelerde bulundu. Doğu ve güneydoğuda günde 4-5 saat elektrik kesintilerinin yaşandığına dikkati çeken Demir, elektrik dağıtım şirketlerinin hakkıyla denetlenmesi gerektiğini kaydetti. Demir, "Elektrik meselesi Türkiye'nin en sancılı alanlarından bir tanesidir. Normalde devletin vatandaşlarına karşı çok ciddi bazı temel sorumlulukları vardır. Can, mal, din, aklın ötesinde vatandaşın sağlığı ve vatandaşın temel ihtiyaçlarının karşılanması nasıl sorumluluk ise bize göre elektrik de bunlardan bir tanesidir. Faturaların bu kadar kabarık olması ciddi olarak sorgulanmalıdır. Normalde elektrik üretiminin maliyetinin vatandaşlara yansıması lazım onun ötesinde elektrik faturasının vatandaşları sömürmeye veya hazinenin en önemli girdi kelemi haline getirilmesine hiç gerek yoktur. Bu vatandaşlara çok ağır gelmekte. Bu durum devletin sorumluluğunu yerine getirmeme noktasına gelmiştir. Elektriğini kendisi üreten bir ülkede elektrik faturasının bu kadar yüksek olması çok ciddi bir handikaptır. Elektrik faturasının yüksek gelmesi toplumun bütün kesimini etkiliyor ve çok ciddi haksızlığa ve zulme dönüşüyor. Elektrik dağıtım şirketleri üzerinden insanlara yapılan baskılar, dayatmalar, keyfi uygulamalar artık insanların canını bezdirmiş. Bize göre bu noktaya artık bir neşter atılması lazım" dedi.

ELEKTRİK FATURALARININ YÜKSEK OLMASI BÜTÜN SEKTÖRLERE YANSIYOR

"Dağıtım şirketlerine ülkede kimse hesap kesemiyor. Her türlü uygulamaları vatandaşlara bir şekilde dayatıyorlar." diyen Demir, "Vatandaşlar bunlara karşı hak arayamıyor. Keyfi ve diğer uygulamaların sebeplerini öğrenemiyor. Özellikle doğu ve güneydoğuda dağıtım şirketleri halka çok ciddi ıstırap yaşatmaya başlamış. Gelen yüksek elektrik faturalarında kayıp kaçak oranlarının yükselmesi mümkün değil.  Dağıtım şirketlerinin yaptığı uygulamalar keyfi bir durumdur. Dağıtım şirketlerine yönelik denetim ve kontrol sürecinin yürürlüğe girmesi lazım. Türkiye’de elektrik ve doğalgaz ana girdi kaynaklardır. Elektrik faturaların çok yüksek olması otomatik bir şekilde bütün sektörlere yansıyor. Hayat pahalılığın en önemli sebeplerinden bir tanesi girdi maliyetleridir." ifadesini kullandı.

“GÜNDE 4-5 SAAT ELEKTRİK KESİNTİLERİ VAR”

Doğu ve güneydoğu bölgelerinde sık sık yaşanan elektrik kesintilerine de değinen Demir, şunları kaydetti: Elektrik dağıtım şirketi neresidir, nedir? Bunları kim denetliyor? Denetimlerin sonuçları neden kamuoyuyla paylaşılmıyor.? Bu sorunun sebepleri neden irdelenip şeffaf bir şekilde halkın önüne konulmuyor? Doğu ve güneydoğuda günde 4-5 saat elektrik kesintileri var. Çünkü elektrik üretimi düşüktür, ihtiyacı karşılayamıyor, diye kesiyorlar. Yapılan açıklamalarda bir saat kesileceği söylenirken, bakılıyor ki kesinti 5-6 saat sürebiliyor. Geçen dönemde Batman'da yaklaşık 40 köyün artezyen kuyularını besleyen elektriklerin şalterleri indirildi ve köyler susuz bırakıldı. Yüksek elektrik maliyetleri nedeniyle elektrik ile sulama yapan çiftçilerin de şalterleri kapatılarak çok ağır cezalar verilebiliyor. Bu yüzden mahsuller kuruyor ve ziyan oluyor. Bu soruna genel bir inceleme olması gerekiyor. Bu sorun Türkiye'de adaletin sorgulanmasına, hükümetin samimiyetinin sorgulanmasına gitmiş. Hükümetin bu sessiz tutumuna karşı kafamızda gerçekten çok ciddi şüpheler var. Halk şunu da söylüyor; 'Devlet bütün güçleriyle bu dağıtım şirketlerinin arkasında duruyor, sahip çıkıyor ve onlarla birlikte ev baskınlarına gidiyor.’ Birçok noktada bu dağıtım şirketleri talep ettiği zaman hükümet bunların arkasında duruyor. Peki, vatandaşın arkasında kim var, mağduriyetini kim giderecek? Bu sorun nasıl giderilecek, kimse bunlara bakmıyor. Dağıtım şirketleri Şırnak'ta veya başka yerlerde trafoları okulların avlusuna koyabiliyor. Bu konuda Cizre'de çok sayıda kişi şikâyette bulundu. Bu okullardaki trafoların etrafı örülmemiş ve yüksek gerilim kabloları olmasına rağmen ortalıktadır. 6 Eylül’de okullar açılacak ve öğrenciler o trafolarla birlikte eğitim alacak. Bu da insan hayatını ciddi anlamda tehlikeye atan bir durumdur. Bu noktada birçok şikâyet olduğu halde hükümet dağıtım şirketlerinin bu uygulamalarının üzerine gitmemiş ve engel olmamıştır.

TÜRKİYE'DE ÇOK CİDDİ BİR ELEKTRİK SORUNU VAR

Yoksul ve ihtiyaç sahibi olan insanlar için elektrik faturalarının çok yüksek olduğunun altını çizen Demir, "Kaçak kullanım var, fakat bunun makul bir şekilde üzerine gidilmesi, tedbirinin alınması yönünde de bir arayışın olması lazım. Biz kaçak kullanımın da karşısındayız ancak yüksek elektrik faturaları hakikaten günlük temel ihtiyaç olan elektrik için yoksul olan insanlar için çok maliyetlidir. Yüksek elektik faturaları ister istemez halkı mağdur ediyor. Sadece vatandaşı suçlamak doğru değildir. Daha çok yoksul şehirlerde, mahallelerde asgari ücretin altında geçinen insanların çoğunlukta olduğu yerlerde kaçak elektrik kullanımı yaygındır. Kaçak kullanım varsa bu kaçakçılığa zemin hazırlayan uygulamanın da sorgulanması lazım. Bugün Türkiye'de çok ciddi bir elektrik sorunu var. Hükümet buna acilen el atmalıdır. Yoksa çok ciddi bir sosyal patlamalara gelmiş. Çiftçiler birçok yerde dertlerini ifade edebilmek için yol kesiyor. Bana göre bunun en önemli sorumlusu hükümettir, yetkililerdir, vatandaş değildir.” diye konuştu.

“EMLAK VE KİRALAR NOKTASINDA DENETİM MEKANİZMASI LAZIM”

Konut fiyatları ve kiralardaki artışa değinen Demir, “Eğer enflasyon gerçekten yüzde 18-19 olmuş olsaydı konut fiyatları bazı yerlerde yüzde 100 bazı semtler de yüzde 200'e kadar varan yükselişlere gitmeyecekti. Türkiye'de sadece büyükşehirlerin, memurların ve üniversite öğrencilerinin yoğun olduğu yerler değil, ülkenin her yerinde bir sorun haline gelmiş. Kira ve emlak fiyatlarının çok fazla yükselmesi Türkiye'de ekonomik sıkıntının en fazla hissedildiği sektörler olmuştur. Geçen yıl 900 ila 1000 TL olan kira fiyatları bu sene 2 bin-2 bin 500 ve bazı yerlerde 3 bin TL'ye kadar da çıkmıştır. Bu durumu vatandaşlar açısından da değerlendirmek lazım. Asgari ücretli ve asgari ücretin biraz daha fazlasını alan kişi kiraya vereceği para ile kiradan artan parayı değerlendirmedeki durumu hükümet yetkililerinin yapabilmesi lazım. 2 bin ila 2 bin 500 lira kira veren vatandaş nasıl geçinsin? Bu noktada gerçekten çok ciddi bir kriz var. Hükümetin piyasayı aslında denetlememe gibi bir sorunu var. Elbette şu da var piyasa spekülatörlerle doludur. Hayat pahalılığı elbette var. Kira ve emlak fiyatlarının denetlenememesi gibi sonuçlar nedeniyle kimi fırsatçı insanlar bunu kazanca dönüştürme ve daha fazla ezmeye götürebilirler bunun için bir suiistimal söz konusudur. Hükümetin emlak ve kiralar noktasında denetim mekanizması kurması lazımdır.” ifadelerini kullandı.

“TOPLUMUN DEĞERLERİNE YÖNELİK OLUMSUZ YAYINLAR DEVAM EDİYOR”

Son olarak TV’lerdeki ahlaksız yayınlara ve RTÜK’ün suskunluğuna dikkatleri çeken Demir, “Devlet kurumu olan RTÜK'ten TRT kaynaklarından ve bazı diğer özel kanallardan da toplumun değerlerine saldırılar devam ediyor. Bu noktada hep birlikte takip ettik. Bir program sunucusu bayanın telefonda Kürtçe konuşarak programa katıldığı ve telefonun yüzüne kapatıldığı programdan söz ediyorum. Hep beraber bunu takip ettik. O Kürtçe konuştuğu için telefonu kapatmıştı yüzüne ancak o program o boyut ile ön plana çıktı. Fakat o programı kimse dile getirmedi. O program çok iğrenç sapıklıkları işleyen, normalleştirmeye çalışan, toplumun önüne albenili bir şekilde koyan bir programdı. Buna benzer dünya kadar program var. Sabah programları, evlilik programları farklı farklı isimler altında toplumun değerlerini, aile kurumunu, ahlakı, adabı, iffeti, hayayı, namusu ortadan kaldıran dünya kadar program var. Biz partimizi kurduğumuzdan beri bunları söylüyoruz. Bugüne kadar bu hükümetin bir çözüm bulmaması mevzuat düzenine girmemesi çok ilginçtir. Biz halen bunu anlamış değiliz. Özellikle şunu sormak istiyoruz. RTÜK bu memleketin kurumu değil mi? RTÜK bu ülkede yayın yapan TV'leri toplumun değerlerine göre takibe alan zararlı şeyleri kapatıp önlem alıp cezalandıran yapı değil midir? RTÜK'ün başında kimler var. RTÜK'te bu yayınları denetleyen kimlerdir? Bunlar niye görünmüyor? Niye bu zararlı şeyler engellenmiyor? Biz bunu anlamakta zorlanıyoruz. O kadar iğrenç programlar yapılıyor ki iğrenç ilişkiler normalmiş gibi saatlerce insanların önüne konuluyor ki bu programları izleyen insanlar ailelerde, bayanlarda, çocuklarda ahlak nasıl kalsın. Bu gidişle ailenin ahlak yapısının ayakta kalması mümkün değil. Bunu ısrarla yetkililere söylüyoruz.  Aile Bakanlığı'na Sayın Cumhurbaşkanına ve RTÜK’teki yetkililere sesleniyoruz. Lütfen bu toplumun değerleriyle çatışan yayınlara izin vermeyin, bu toplumun değerlerine sahip çıkın, sadece söylem ile sınırlı kalmasın. Bu yayınlar derhal kaldırılsın. Siz yapın biz halk olarak destekleriz. Bu toplum bizim toplumumuz, aile kurumu bizim kurumumuz. Bugün erdemli yapımızı muhafaza edemezsek yarın öbür gün bizim hep şikâyet ettiğimiz Avrupa'sından Amerika'sından Rusya'sından bir farkımız kalmayacak. Dolayısıyla biz geleceğimizden de söz edemeyiz” ifadelerine yer verdi

İlgili Haberler