Sorun Ahlaki Yozlaşma

Alkol ve uyuşturucu müptelası eski eşi tarafından hunharca katledilen Emine ASMA Bulut cinayetinin ardından Türkiye’de aile yapısı tekrar tartışılmaya başlandı. Aile kurumunun Batı menşeli yasalarla yerle yeksan edildiğini belirten uzmanlar, STK ve siyasi parti temsilcileri, yeni yasal düzenlemelerle ahlaki yozlaşmanın önüne geçilebileceğini ve aile kurumunun korunabileceğine dikkat çekti.

Ekleme: 25.08.2019 09:57:51 / Güncelleme: 25.08.2019 11:59:06 / manşetler / İstanbul Haberleri
Destek için 

MEHMET ERKAN YAVUZ/ DOĞRUHABER

AB’nin dayattığı yasalar Türkiye’de aile yapısını bitirme noktasına getirdi. Başta İstanbul sözleşmesi, 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, TV’lerde yayınlanan ahlaksız dizi, reklam ve filmler aile yapısının dağılmasının başlıca unsuru oldu. Toplumda infiale yol açan kadın cinayeti faillerinin büyük bir çoğunluğunda, ahlaki yozlaşmanın olması dikkat çekiyor. Kamuoyu, maddi kalkınmanın yanında, manevi bir kalkınma gerçekleştirilmediği sürece istenen ve özlenen huzurlu aile, huzurlu toplum yapısına da ulaşmanın mümkün olmayacağı kanaatinde.

“İSTANBUL SÖZLEŞMESİ ÖLDÜRÜR”

Aile yapısının bozulması ve artan kadın cinayetlerinin ana nedenlerinden birinin de ‘İstanbul Sözleşmesi’ olduğunu belirten Yazar Sema Maraşlı, “İstanbul Sözleşmesi tüm erkekleri saldırgan, kadınları kurban ön kabulü ile hazırlanan cinsiyetçi, faşist, bölücü bir sözleşmedir. Cinsiyetler savaşının sözleşmesidir. Fiziksel şiddet uygulayanlar, işinin ehli uzmanlar ve psikiyatrinin gözetiminde tedavi edilmeli. Evinden atılıp, sokaklarda ölüm makinasına çevrilmemeli. Şiddet uygulamayan erkekler de psikolojik şiddet bahanesi ile kadın şiddeti karşısında çaresiz bırakılmamalı. İstanbul Sözleşmesi karşılığı alınan paralardan öldürülen kadınların kanı damlıyor. Yetim kalan çocukların gözyaşları akıyor. Fakat onlar bu kanlı paralara bir türlü doymuyorlar. Feministler cinayetlerin bunca artışını gördükleri halde yine de “İstanbul Sözleşmesi Yaşatır” diye twitter çalışması yapıyorlar utanmadan. İstanbul Sözleşmesi kadınları yaşatmıyor, Avrupa fonundan aldıkları paralar feministlere keyifli hayat yaşatıyor, ölen kadınların kanıyla. Düşünün ki bir ilaç var, içen hastalanıyor, içen ölüyor fakat birileri ısrarla bu ilacın şifa olduğunu söylüyor. Siz bu kişiye ne dersiniz?” diyerek gelinen vahim noktayı gözler önüne serdi.

HÜDA PAR: AİLE BUHRANI ARTIK SON BULSUN

HÜDA PAR Kadın Kolları Başkanlığı, Kırıkkale’de Emine Bulut’un 6 yıl önce boşandığı eşi tarafından kızının gözleri önünde öldürülmesi hakkında sosyal medya hesabından yazılı açıklama yaparak cinayete tepki gösterdi. Cinayete tepkinin yer aldığı açıklamada, olayların sebepler silsilesine dikkat edilmesi gerektiği vurgusu yapıldı. Sosyal medya üzerinden verilen mesajda, kadınların artık ölümlerle gündem olmaması gerektiğinin altı çizildi. HÜDA PAR Kadın Kolları Başkanlığı açıklamasında, aile buhranının son bulması çağrısında bulunarak; “Merhametin, şefkatin olacağı yerde; zulüm, gaddarlık, saldırganlık... Can verenlerin acısı yürekleri dağlamaya devam ederken, sebepler silsilesine bir kez daha eğilmek durumundayız. Artık aile buhranı son bulsun; Emineler, Ayşeler, Fatmalar sadece ölümle gündem olmasın!” ifadelerine yer verdi. HÜDA PAR İstanbul Kadın Kolları Başkanı Münevver Aktaş ise, “Cinayeti kim işledi? Denetimi yapılmayan TV programları, cinsel ve şiddet içerikli klip ve reklamlar, vurmalı kırmalı net oyunları, sinema filmleri + özgürlük adı altında yasalarla yaygınlaştırılan zina eğilimleri… Sonuç: Kısa dönemli flörtler, aldatmalar, boşanmalar, cinayetler. Tekrar soralım; katil kim?” ifadelerine yer verdi.

 “SOSYAL DOKUMUZ HER GEÇEN GÜN TAHRİP EDİLİYOR”

Giderek artan kadın cinayetlerinin bu son halkasından sonra, artık sonuçları değil sebepleri konuşmanın, bu konuda ciddi ve işe yarar adımlar atmanın zamanının çoktan geçtiğini söyleyen Temiz Toplum Derneği Genel Başkanı Bilal Ay, “Dernek olarak, bu vahşeti gerçekleştiren kişi kadar, hepimizin suçlu olduğunu ifade etmek istiyoruz. Şiddetin bu denli özendirildiği, dizilere reyting, filmlere gişe, gazetelere tiraj olduğu günümüzde bu yaşananları, üzülerek ifade edelim ki, sürpriz olarak göremiyoruz. Aile mefhumunun bu denli saldırıya uğradığı zamanlarda, bu sonucu şaşırtıcı bulamıyoruz. Sosyal dokumuzun her geçen gün tahrip edildiği, ahlaki değerlerimizin hiçe sayıldığı, maneviyatımızın taarruz altında olduğu ülkemizde sadece olayları acı içerisinde seyredebiliyoruz. Üzülerek ifade ediyoruz ki Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız da bu konulara yaklaşımı ve bakış açısıyla adeta yangına körükle gittiğini, ateşe odun taşıyan bir yaklaşımla çözümün değil sorununun bir parçası olduğunu düşünüyoruz. Oysaki her geçen dakika, yeni kadın cinayetleriyle bizler karşı karşıya kalıyoruz.”

“ÇÖZÜMÜ KENDİ KÖKLERİMİZDE ARAMALIYIZ”

Yaşanan sorunlarla ilgili çözüm önerilerinde bulunan Ay, “Öncelikle sorunun çözümü, uzaklarda değil kendi köklerimizde aranmalı, İstanbul Sözleşmesi ve türevi, aile yapımıza dinamit koyan her türlü sözleşme ve politika derhal sonlandırılmalı, aile içi şiddete sebep olabilecek ekonomik, sosyal, kültürel etkenler devlet ve sivil toplum işbirliği ile ortadan kaldırılmalıdır. Cezaevleri gerçekten ıslah vazifesi görecek alanlara dönüştürülmeli. Gerek medya gerekse sosyal medyada şiddeti öven ve özendiren içerikler çok daha titiz bir şekilde denetlenmelidir. Eğitim sistemimiz, şefkat ve merhamet temelinde yeniden gözden geçirilmeli. Son olarak, toplumumuzun tamamını ilgilendiren bu konuda, herkesi çözümün bir parçası olmaya ve sevgi, şefkat, merhamet, diğerkâmlık gibi değerlerin yeniden yükseldiği bir toplum için çalışmaya davet ediyoruz.” dedi.