"Yaptığımız şey çocuğun toplumla ilişkisini sağlamak"
Yeni eğitim modelinde bilgi kuramına da çok önem verildiğini anlatan Selçuk, başarının sadece sınavdan iyi not olmak olmadığının altını çizdi.
Bakan Selçuk, şöyle devam etti:
"Çocuk öğrendiklerini sınavda tekrar ettiğinde başarılı sayılıyor. Başarılı olmakla muvaffak olmak ayrı şeyler. Başarı sınav sonuna kadar olan şeylerle ilgili daha çok. Muvaffakiyet; bir şeye vakıf olmak, içselleştirmek ve ömrünce öğrendiği şeylerin icraatlarına yansıması ve öğrendiği şeylerin ona yoldaşlık etmesi demek.
Bu sebeple çocukların muvaffak olabilmeleri için 'Ne?' sorusunun yanı sıra 'Ne öğrendin, nasıl öğrendin, ne biliyorsun, nasıl biliyorsun, nasıl bildiğini nereden biliyorsun, yani bildiğini nasıl biliyorsun' sorularını önemsiyoruz. Bu programı yaparken 1 ve 8. sınıf arası için de program hazırladık. Onun da zamanı geliyor. Çünkü ilkokul, ortaokul, lise hatta yükseköğretimle ilişkilendirip bir yol harikası çıkardık. Bütün eğitim basamaklarının birbiriyle işlevsel olarak ilişkilendirilmesi gerekiyor ki yaptığımız şey o. Yaptığımız şey çocuğun toplumla ilişkisini sağlamak."
"Etkin bir yönlendirme sistemine ihtiyacımız var"
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, öğrencilerin meslek seçiminde zorlandığı konusunda şikayetler geldiğini belirterek, bunun çözümü için öğrencinin kendisini tanıması adına fırsatlar yaratılacağını söyledi.
Yeni eğitim modelinde bu sorunun çözümüne yönelik de çalışmalar olduğunu belirten Selçuk, şunları kaydetti:
"Etkin bir yönlendirme sistemine ihtiyacımız var. Bunun için öğretmen eğitimlerinin bir noktaya gelmesi gerekiyor, kariyer ofislerinin biçimlendirilmesi gerekiyor. Bütün bunlar yapılırsa etkin yönlendirme olur. Bütün bunları tabii ki yaparız. Okul profili meselesi, portfolyo meselesi, e-rehberlik sistemi zaten yapıp bitirdiğimiz meseleler. Seçmeli alan dersleri, kariyer ofisinin olması, kariyer rehberlik çalışmalarının yaygınlaştırılması ve bunun için bir yazılım altyapısının oluşturulması da son derecek kritik. Bütün bunları devreye sokabiliriz ki çalışmalar sürüyor."
"İstişare edilerek hazırlandı"
Selçuk, yeni ortaöğretim modelinin toplumun bütün paydaşlarıyla beraber ve uluslararası alanda çalışmalar yapan uzmanlarla istişare edilerek hazırlandığının altını çizdi.
Bakan Selçuk, şunları aktardı:
"Tüm yapılanları sadece bir ders çizelgesi değişimi olarak yorumlamak doğru olmayabilir. Bir ekip olarak aylarca beraber çalıştık. Taksonomi bilmeyi, birtakım uluslararası derece sistemlerini bilmeyi, program geliştirmenin birçok boyutunu bilmeyi gerektiren bir iş bu. Bu sadece çizelgeye bakıp şunlar varmış, bunlar yokmuş meselesi değil. Bu Türkiye'nin ekonomisiyle ilgili bir mesele. Bu Türkiye'nin 2023'te, 2030'larda, 2040'larda, 2053'te nasıl bir fotoğrafa ihtiyacı olduğuyla ilgili bir mesele."
Pilot çalışmalarının birkaç aydır bazı şehirlerde sürdüğünü belirten Selçuk, dünyada geçerli olan sertifikalar için hazırlıklarının devam ettiğini söyledi.
Sertifika programlarının mutlaka okulun içinde alınması gerekmediğini, uzaktan öğretimle de bazı sertifikaların alınabileceğini dile getiren Selçuk, "Çünkü bugünün dünyasında birçok sertifika dijital sertifikalara dönüşmüş durumda. Bunları akredite olarak ortaya koyan kuruluşların sertifikalarını okul içinde ya da dışında sayacağız ve değerlendirmeye alacağız." dedi.
"Çocukların biriktirdiği portfolyo önemli"
Selçuk, çocukların biriktirdiği portfolyonun önemli olduğunu vurguladı. Bir çocuğun ilkokuldan, okul öncesinden itibaren birçok şey ürettiğini anlatan Selçuk, "Peki bu ürettikleri nerede? Hangi tarihte, hangi konuda, neyi almış, neyi biriktirmiş? Dünyadaki yükseköğretim sistemlerinde şunu görüyoruz. Bu sistemler lise mezunu gence diyor ki, 'Şu ana kadar ne yaptın, dosyanı görelim bakalım.' Bizim sistemde bunu sorduğumuzda böyle bir dosya yok. Bunu nasıl yapabiliriz? Bunu hazırladık, yazılım altyapısı bitti, pilot çalışması sürüyor. Her bir çocuğumuzun ilkokuldan, ortaokuldan itibaren sosyal, duygusal becerileri de dahil olmak üzere bunlarla ilgili ortaya koyduğu projeler de dahil olmak üzere bu portfolyada yerini alacak." diye konuştu.
"Sonuçta ne bekliyoruz; sınav sisteminin zaman içerisinde baskısının azalmasını"
Bakan Selçuk, bu süreçte öğrencilerin görüşlerini aldıklarını ve tartıştıklarını anlatarak, şu bilgileri verdi:
"Bize diyorlar ki 'Tamam çok güzel ama üniversite sınavı böyleyken nasıl olacak?' Kritik soru şu anda bu. Türkiye, okulları arasındaki imkan ve öğrenme farkı yüksek olan bu ülke. Bu tür ülkelerde de sınav araç olmaktan çıkar amaç haline gelir. Eğer biz okullarımız arasındaki imkan farklılıklarını azaltırsak belirli bir süreç içerisinde bütün dünyada belli ülkelerde örnekleri somut olarak görüldüğü gibi bizde de sınavın baskısı azalacak. Özellikle mesleki teknik eğitime yatırdığımız yatırımlarla orada yaptığımız çalışmalarla bu sistemin daha esnek olmasına katkı sağlıyoruz. Sonuçta ne bekliyoruz; sınav sisteminin zaman içerisinde baskısının azalmasını. Elbette bütün dünyada sınav var. Bizde de olacak ama sınav gerçek mahiyetine bürünecek, yani amaç haline gelmeyecek araç olacak. Bunun için biraz zamana ihtiyacımız var. Çünkü çok ciddi finansal yatırım bekleyen bir iş."
"Bu sistemin ilk sınavı 2024 yılında olacak"
Yükseköğretim Kurulu ile de görüşmelerinin olduğunu işaret eden Bakan Selçuk, "Hem öğretmen eğitimi hem de buna benzer konularda. Ortaya koyduğumuz ortaöğretim tasarımına uygun bir yükseköğretim kurumları sınavı nasıl yapılır? Ortaöğretimdeki sınavların kendisi nasıl yapılır, yani ders sınavları nasıl yapılır? Bütün bunların cevabını ortaya koyup, çok kısa bir süre içerisinde bu sistemin ilk sınavı 2024 yılında olacak. Yani yeni başlayan sistemde yeni sınav denilen şey, 2024 yılına denk geliyor. O zamana kadar çok büyük süremiz var. Biz bunu çok daha kısa sürede netleştirmiş olacağız. Kendimize sorduk, bütün bunları tek bir sistemde nasıl buluşturacağız? Hepsi parça parça güzel, nasıl bütünleştireceğiz. Bunu bütünleştirmek asıl zamanı alan şey bu." ifadelerini kullandı.
"Bütünleşik bir mantık yerleşsin istiyoruz"
Akademik gelişimi önemsediklerini vurgu yapan Selçuk, şöyle devam etti:
"Akademik gelişimde temel giriş var. Akademik gelişimin başladığı bir dönem var. Biz burada disiplinlerüstü çalışmaları çok önemsiyoruz. Çocukların belirli bir disiplinde ders alması değil de örneğin, doğa bilimleri, sosyal bilimler gibi dersler almalarını çok önemsiyoruz. Bütünleşik bir mantık yerleşsin istiyoruz. Bu arada diğer sosyal, duygusal, fiziksel becerilerini geliştiren, topluma faydalı olması için çalışmalar yapılan bölüm de devam ediyor.
10 ve 11. sınıf çok kritik. Bu iki sınıf çocuğun esas akademik gelişiminin netleştiği iki sene. Burada farklı olan bilgi kuramı ve uygulamaları var. Bilgi kuramı ve uygulamaları, gençlerimizin düşünmeleri, hayata bakış açıları, niçin sorusunu sormaları, bilgi ile ilişkilerini yeniden reorganize etmeleri açısından kritik. Haziran da 9,10 ve 11. sınıflarda, çocukların yıl içerisinde yaptığı bütün çalışmaların projelendirilmesi, tartışılması, sergilenmesi, bir şekilde ortaya belirli okulların birbirleriyle ortak olarak yaptığı çalışmaların getirilmesi gibi yani bir hasat haftası, ayı gibi bir dönemden söz ediyoruz."