İran saldırısı: Ne zafer ne tiyatro!

İran’ın 13 Nisan gecesi işgal rejimine karşı gerçekleştirdiği saldırının ardından bunun bir başarı mı yoksa danışıklı dövüş mü olduğu tartışmaları başladı. İran’ın bu saldırısının amacı işgal rejimiyle savaşmak mıydı yoksa onu durdurmak mı?

Ekleme: 18.04.2024 10:27:44 / Güncelleme: 18.04.2024 15:01:16 / Dünya
Destek için 

DOĞRUHABER-    İran’ın 13 Nisan gecesi işgal rejimine  karşı gerçekleştirdiği saldırının ardından bunun bir başarı mı yoksa danışıklı dövüş mü olduğu tartışmaları başladı. İran’ın bu saldırısının amacı işgal rejimiyle savaşmak mıydı yoksa onu durdurmak mı?

ŞAM SALDIRISINA YANIT

Siyonist işgal rejimi,  İran'ın Şam'daki konsolosluk binasına 1 Nisan'da hava saldırısı düzenlemiş saldırıda İran Devrim Muhafızları Ordusundan 2'si general rütbesinde toplam 7 kişi katledilmişti. Daha önce birçok ülkede İranlılara yönelik suikast saldırıları düzenleyen işgal rejimi bu kez doğrudan konsolosluğu hedef almıştı. Gazze’de bataklığa saplanan Netanyahu bu saldırıyla çatışmayı genişletmek ve ABD’yi bölgesel bir savaşın içine çekmeyi planladı.

İran bu saldırıyı görmezden gelebilir miydi? Bölgede işgal rejimine yönelik “direniş ekseni” kapsamında Yemen, Irak ve Suriye-Lübnan’daki grupları harekete geçiren İran’ın işgal rejiminin doğrudan konsolosluğunu ve önemli yetkililerini hedef alan bu saldırıya karşılık vermemesi bundan sonra topraklarını doğrudan hedef alabilecek saldırılara kapı aralamak olacaktı. Ancak İran işgal rejiminin  ‘bölgesel savaş’ oyununa da gelmek istemedi. Bu doğrultuda önce diplomatik yollar denendi, BMGK’ya ‘kınayın, saldırmayalım’ mesajı gönderildi. Ancak karşılık alınamadı. Ardından ABD’ye bölge ülkeleri aracılığıyla  ‘dahil olursan üslerin vurulur’ denildi.  Mesajın Mısır ve Türkiye üzerinden gönderildiği iddia edilmişti. (Irak’ta ABD güçlerinin bölgeden çekilmesine yönelik müzakereler sürerken Iraklı silahlı gruplar ABD’nin üslerine yönelik ‘tek taraflı ateşkes’ ilan etmiş saldırılarını işgal altındaki bölgelere doğru yönlendirmişlerdi.)

İran, saldırının savaş ilanı değil misilleme kapsamında ve belli hedeflere yönelik olacağını açıkladı.  Saldırının olduğu gün Hürmüz Boğazı yakınında İran'a ait bir helikopter ile Siyonist  bir iş insanına ait bir gemiye baskın düzenlendi. İran devlet medyası, baskının düzenlendiği geminin işgal rejimi ile bağlantılı olduğunu ve İran sularına geçtiği sırada kuşatıldığını doğruladı. Akşam da işgal rejimine yönelik malum saldırı başladı.

Ürdünlü bir yetkilinin Reuters'e verdiği bilgiye göre İranlı yetkililer, Arap büyükelçilerini geçtiğimiz hafta toplayarak gerçekleştireceği saldırı hakkında detaylı bilgi verdi.

ABD saldırıdan 72 saat önce haberlerinin olduğuna dair iddiaları yalanladı ve saldırı esnasında İsviçre üzerinden bir mesaj geldiğini aktardı. Ancak Irak dahil komşu ülkelerin saldırıdan ve şeklinden haberdar olduğu ve uyarıldığı biliniyor. Dolayısıyla saldırı istihbaratının ABD’ye ve işgal rejimine bölge ülkeleri üzerinden ulaştığından şüphe yok. Bu, ABD’ye ve bölgeye “bölgesel savaş istemiyoruz ancak bu saldırı yanıtsız kalamaz, karşılık vereceğiz’’ mesajıydı. ABD de bölgede dizginleyemediği şımarık çocuğunun savaş çıkarma oyununa dahil olmak istemiyor ve bu yüzden saldırının ardından işgal rejimine “saldırırsan ben yokum’’ mesajını açıktan verdi, işgal rejiminden herhangi bir misillemeye karar vermeden önce ABD'ye haber vermesini talep etti.

GAZZE NEDEN GÜNDEME GELDİ?

İran, işgal rejimine yönelik saldırıyı Şam’da konsolosluk binasına yönelik saldırıya karşı yaptı. Ancak öncesinde bir bölge ülkesi aracılığıyla ABD ile gerçekleştirilen görüşmelerde Gazze’de ateşkes talep ettiği, ABD’nin ise İran’a HAMAS’a son sunulan taslağın kabul edilmesi için baskı yap mesajı verdiği iddia edildi. HAMAS taslağı reddetti. İran’ın saldırısının ardından ise Netanyahu’nun daha önce ‘tarihi belli’ dediği Refah saldırısının ABD’nin talebiyle ertelendiği iddia edildi. Ordu, İran meselesi çözülene kadar Refah saldırısının ertelendiğini doğruladı. Bunun misilleme saldırısının dozajıyla ilgili olup olmadığı açıklanmadı. Ancak İran, işgal rejimine yönelik saldırısını vekil güçler aracılığıyla taraf olduğu Filistin meselesi için değil Şam’da konsolosluğunu hedef alan saldırıya yanıt kapsamında gerçekleştirdi.

NE TEST EDİLDİ?

İran, saldırının belli hedeflere ve sınırlı şekilde gerçekleşeceği konusunda bölge ülkelerine detaylı bilgi verdi. Bu saldırının belli mesajları ve amacı vardı. Bunlar önemli ölçüde yerine gelmiş görünüyor;

-İran bu saldırıyla Tel Aviv’i yıkmayı mı amaçladı? Hayır. Bundan sonra kendisini hedef alacak saldırılara sadece vekil güçler aracılığıyla değil bizzat kendi topraklarından karşılık vereceğini ilan etti. İşgal edilen Suriye toprakları (Golan) üzerinden gerçekleştirilen saldırıya işgal edilmiş Filistin topraklarını hedefleyerek karşılık verdi. İlk kez işgal rejimi direkt olarak hedef alındı bu da bundan sonra olası bir saldırıda aynı şekilde karşılık verileceğinin ilanı oldu.

- İran’dan işgal rejimine en kısa mesafe Irak, Suriye ve Ürdün üzerinden 1000 kilometre civarında. İran 300’den fazla Kamikaze dron ve füze ile gerçekleştirilen saldırı sırasında aynı zamanda işgal rejimi ile direkt karşı karşıya gelinmesi durumunda cepheleri de netleştirdi. İşgal rejiminin hava savunmasına sadece İngiltere, Fransa ve ABD katılmadı. Ürdün tarafını ilk kez bu kadar belli ederek İran İHA’larının düşürülmesine destek verdi hatta Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Ürdün’ün talebi üzerine üslerinden kalkan uçaklarının operasyona dahil olduğunu açıkladı.

Wall Street Journal, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri, hava sahalarını işgal rejimi   ve Amerikan hava kuvvetlerinin kullanımına açarak siyonist rejime yardımcı olduğunu  ve her iki tarafla da istihbarat paylaşımında bulunduğunu açıkladı.

İsminin açıklanmaması kaydıyla işgal rejiminin kamu yayıncısı KAN'a konuşan Suudi bir yetkilinin, “İran, Gazze'deki savaşı İsrail ile normalleşmeyi bozmak için tasarladı” dediği iddia edildi.

İddiaya göre Suudi yetkili, “İran, Gazze'deki savaşı, Suudi Arabistan'ın İsrail ile ilişkileri normalleştirme konusunda kaydettiği ilerlemeyi yok etmek için tasarladı. İran terörü destekleyen bir ülkedir ve bunun çok önceden durdurulması gerekirdi. Suudi Arabistan hava sahasına giren her türlü şüpheli hava aracı engelleniyor." dedi.

İran’dan da hava sahasını işgalcilere açan olursa “hedefimiz olacak’’ açıklaması geldi.

Türkiye bu saldırıda arabulucu rolü üstlendi ve ABD Dışişleri Blinken Türkiye’den İran'a misillemelerinin sınırlı olması gerektiği mesajını iletmesini istedi.

Olası bir savaşta işgal rejiminin tek başına herhangi bir saldırıyla baş edemeyeceği ortaya çıkarken, İran’ın da olası bir savaşta milis kuvvetler desteği haricinde herhangi bir destek alamayacağı bu saldırıyla test edilmiş oldu.

Bu saldırı aynı zamanda pozisyonların ve hava savunma sistemlerinin testi açısından da önemliydi. İran 2000 km menzillik füzelerini bu saldırıda ortaya çıkarmadı ancak Nevatim üssüne isabet eden daha az gelişmiş füzelerin hava savunma sistemini aşabildiği ortaya çıktı.

Üst düzey bir Amerikalı yetkili ABC News'e, en az 9 İran füzesinin işgal rejiminin hava savunmasını deldiğini ve 2 siyonist hava üssüne isabet ettiğini söyledi. Beş balistik füzenin Nevatim Hava Üssü'ne çarparak C-130 nakliye uçağına, piste ve depolama tesislerine zarar verdiğini sözlerine ekledi. ABD'li yetkili, Nevatim Hava Üssü'ne dört balistik füzenin daha çarptığını söyledi. Nevatim, Şam’daki İran konsolosluğunu vuran uçakların havalandığı üstlerdendi ve İran’ın saldırı sırasında açıkladığı hedeflerdendi.

İşgal rejimi ve ABD, kamikaze dron, güdümlü füze ve balistik füzelerin yüzde 99’unu durdurduklarını açıkladı. Peki ya daha kullanılmayan gelişmiş silahlar? İran silah teknolojisini bu saldırıda test ettiği katmanlı savunma sistemlerini aşmak için geliştirmeye devam etmeyecek mi? Saldırıdan önceki gün Lübnan’dan işgal rejimine yönelik art arda gelen 50’şer füzelik salvolar Demir kubbeye yönelik bir hamleydi. ABD liderliğindeki koalisyon ve bölge ülkelerinin desteği olmadan farklı cephelerden aynı anda gelecek bir dalga işgal rejiminin hava savunma sistemini nasıl etkiler?

İşgal rejiminin de bu saldırıdan kazançlı çıktığı noktalar var. ABD, şımarık çocuğunu bir kez daha korurken bölge ülkeleri işgal rejimini hedef alacak saldırıya sıcak bakmadıklarını ilan etti. Bu da Gazze savaşının ardından İran’ın bölgede önemli bir “risk” unsuru olarak kabul edileceğini ve işgal rejimiyle artık aleni askeri iş birliğinin geliştirileceğini ortaya koyuyor. Ürdün bunu o gece yaptı. Nitekim saldırı gecesi Siyonist rejimin resmi yayın organı, ‘Dost Arap ülkelerinden destek mesajları aldıklarını’ açıkça ilan etti.

Bu yüzdendir ki İşgal rejiminin Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Gilad Erdan elinde Mescid-i Aksa üzerinden geçen İran füzelerinin göründüğü fotoğrafı sallayarak “İran Sünni dünya için tehdittir, Şii İmparatorluğu kurmaya çalışan İran’a karşı birlikte hareket etmeliyiz’’ diye bağırdı. Hatta işgal rejimi süreci öyle bir yere getirdi ki Dışişleri Bakanı Katz, Hindistan'a alışılmadık bir mesaj vererek "İran, Sudan'ı kullanarak önünüzde bir terör cephesi kuruyor” dedi.

Gazze savaşının ardından işgal rejiminin izolasyonu bir yana muhtemelen bölgede hiç olmadığı kadar güçlü bir koalisyonla yoluna devam edecek.

NASIL KARŞILIK VERİLECEK?

Saldırının ardından artık aşırı tepkilerden kaçınma sırası İşgal rejimine geçmiş gibi görünüyor. Bugün İran’a nasıl bir karşılık verileceğine ilişkin tartışmalar sürerken İşgal rejiminin savaş konseyi üyelerinin bir kısmı beklemeyi, bir kısmı ise diplomatik izolasyonu savunuyor. Gündeme gelen misilleme yöntemlerinden bir tanesi ise İran’a ait bir tesisin sembolik olarak hedef alınması. Bölgesel savaş çıkarmak için üst düzey suikastlerden sembolik saldırılar dönemine geçiş yapma mesajları veren işgal rejimi son 2 günde  tekrar el yükseltti ve muhakkak bu saldırıya somut bir cevap verilmesi gerektiğini açıkladı. Öyle ki Netanyahu ‘saldırma’ diye arayan ülke liderlerinin telefonlarına çıkmaz oldu. İran’da alarm seviyesi yükseltildi. Doğrudan İran topraklarını hedef alabilecek, belki de nükleer tesislere yönelik bir sabotaj saldırısı gündeme geldi. İran da ‘bu kez saniyeler içerisinde cevap verilecek’ diyerek nükleer tesislerinin hedef alınması halinde işgal rejiminin nükleer tesislerinin hedef alındığını gösteren bir görüntü yayınladı.  İşgal rejiminin üst perdeden saldırı mesajlarının ardından İran Cumhurbaşkanı Reisi’den   ‘bu kez Tel Aviv’i yerle bir ederiz’ açıklaması geldi. Eğer ABD Netanyahu’yu durduramazsa bölgesel bir çatışma an meselesi.

Cevabın Lübnan ve Suriye’de verilmesi mümkün mü?

Siyonist işgal rejimi Aksa Tufanı operasyonunun başından bu yana Lübnan ve Suriye’de İran bağlantılı isimlere üst düzey suikastlar düzenliyor, Lübnan’ın iç kesimlerini hedef alıyor, Suriye’de Şam havalimanına kadar saldırılar düzenliyor.

Lübnan’da Aksa Tufanı operasyonunun başlamasından bir süre sonra ülkedeki Hıristiyanların silahlandırıldığına dair haberler gündem olmuştu. Geçtiğimiz haftalarda Lübnan Kuvvetleri partisine mensup Pascal Süleyman kaçırılmış ve Suriye sınırında cesedi bulunmuştu. Partililer Hizbullah’ı suçladı. Olayla ilgili olduğu düşünülen Suriyeliler tutuklandı ardından da Hristiyanlar sokaklara çıkarak Suriyelilere saldırmaya başladı. Adeta iç savaş hazırlığı gibi. İşgal rejimi Lübnanlı Maruni Hristiyanları destekliyor. Ana hedefi iç savaşla zayıflatacağı Lübnan’da Gazze savaşının ardından Hizbullah’ın işini bitirmek. Bu doğrultuda Lübnanlıları Hizbullah’a karşı da kışkırtıyor. ‘Bize saldırarak sizin sonunuzu getirecek…’ Yani zaten işgal rejimi hâlihazırda Suriye ve Lübnan’da planlarını uyguluyor. Ancak ABD’li yetkililere göre işgal rejimi tepkisini Suriye üzerinden verebilir. Seçenekler arasında Suriye'deki sevkiyatları veya silah depolama tesislerini hedef almak var. İran bağlantılı üst düzey isimlere suikastler de seçenekler arasında yer alıyor. İran’ın kendisine destek veren gruplar aracılığıyla işgal rejimine verdiği mesaj yetersiz görülürken, işgal rejiminin Suriye ve Lübnan üzerinden vereceği mesaj İran’a ulaşır mı, tepkileri dindirir mi?

 Bu saldırının bölgede yeni bir denge oluşturduğu ve bundan sonraki politikalara yön vereceği ortada. İran için de işgal rejimi için de… Ne tiyatro ne zafer ancak önemli bir mesaj. 

Etiketler: