Mehmet Tahir Özsoy / İslamabad
Malezya uzun yıllardır Filistin davasına güçlü bir destek veriyor. Hükümet yetkilileri, uluslararası platformlarda Filistin halkının haklarını savunuyor ve siyonistlerin işgal politikalarına karşı sert eleştirilerde bulunuyor. Malezya, Filistin"i bağımsız bir devlet olarak tanıyan ülkelerden biri ve işgal rejimi ile diplomatik ilişkileri yok. Ayrıca Malezya halkı da Filistin'le büyük bir dayanışma örneği ortaya koyuyor. Ülkede sık sık Filistin"e destek mitingleri düzenleniyor ve insani yardım kampanyaları organize ediliyor. Malezya, Filistinli mülteciler ve Gazze'deki mağdurlar için maddi ve insani yardımlar gönderen ülkelerin başında yer alıyor. Malezya"nın bu tutumu hem İslam dünyasındaki hem de küresel çapta Filistin davasını destekleyen ülkeler için önemli bir örnek teşkil ediyor.
Malezya"nın başkenti Kuala Lumpur'daki Malaya Üniversitesi, İslam Araştırmaları Akademisi'nde misafir öğretim üyesi olan Prof. Dr. Kamaruzaman bin Yusoff, Malezya"da Müslümanların mevcut durumu, İslam ümmetine bakış açıları ve Filistin ile Gazze meselesine yaklaşımları gibi konuların yanı sıra birçok konuyu gazetemize anlattı.
“MALEZYA, TÜRKİYE VE KATAR'DAN SONRA ÜÇÜNCÜ EN BÜYÜK BAĞIŞÇI”
Malezya'da Filistin ve Gazze meselesinin öncelikle İslami bir mesele olarak görüldüğünü vurgulayan Prof. Dr. Yusoff, “Bunun bizim mücadelemizin bir parçası olduğuna inanıyoruz. Bu yüzden, 7 Ekim 2023'te sorun patlak verdiğinde, yüzlerce STK, olanları yayınlamak ve bağış toplamak için harekete geçti. Hükümeti de ikna ettik ve hükümet bize destek vererek TV, radyo ve diğer medya platformlarında programlar yayınladı. Malezya, diğer ülkelerle birlikte Filistin halkının en büyük destekçilerinden biridir. Türkiye ve Katar'dan sonra üçüncü en büyük bağışçı Malezya"dır.” ifadelerini kullandı.
“OSMANLILARI ANLAMADAN, FİLİSTİN MESELESİ ANLAŞILMAZ”
Doktora tezinin Osmanlı İmparatorluğu üzerine olduğunu kaydeden bin Yusoff, Osmanlıları anlamadan Filistin meselesinin anlaşılamayacağını belirtti. Prof. Dr. Yusoff, şöyle devam etti: “Çünkü Filistin, Osmanlı İmparatorluğu döneminde sürekli olarak Müslüman toprağı olarak korundu. Selahaddin Eyyubi, 1187'de Filistin'i aldıktan sonra, özellikle 1517'den itibaren Filistin Osmanlı İmparatorluğu idaresi altında kaldı.” dedi.
“MALAY MÜSLÜMANLARI ÜMMETÇİ ANLAYIŞA SAHİP”
Öte yandan Malay Müslümanların ümmetçi bir anlayışa sahip olduklarının altını çizen bin Yusoff, “Kendi milli ideolojimiz var ve bu, Malay Müslüman kültürüne dayanıyor. Örneğin, dil (Bahasa), kültür ve kadınların konumu gibi konularda özel hükümlerimiz var. Bunlar kültürümüzden geliyor. Bunun yanında, İngilizlerden ve Avustralyalılardan da bazı deneyimler aldık, çünkü bir zamanlar aynı sömürge yönetimi altındaydık. Tüm bu ideolojileri harmanlayıp ümmetçi ideolojimize uygun hale getirdik.” şeklinde konuştu.
“MALEZYA'NIN RESMİ DİNİ İSLAM"DIR”
Malezya"nın 1957 yılında İngilizlere karşı bağımsızlığını kazanmasıyla Malay Müslümanların ülkeye hakim durumda olduğunu belirten Prof. Dr. Yusoff, bağımsızlık süreci ve sonrasına yönelik şunları kaydetti: “Bağımsızlıktan önce bile Malezya'da Müslüman Malay çoğunluğu vardı. Bu, Malezya'da birçok farklı etnik grup olmasına rağmen çoğunluğun Müslüman ve Malay olduğu anlamına geliyor. Kökenimiz Malay takımadalarına dayanıyor. Bağımsızlıktan sonra ülkeyi önceki sömürgeci güç olan İngilizlerden devralmayı başardık. O zamandan beri, Elhamdülillah, siyasi pozisyon Malay Müslümanların kontrolünde. Bunun yanında, yaklaşık yüzde 25 Çinli, yüzde 15 Hintli ve geri kalanı yerli halk ve yerli kabilelerden oluşuyor. Müslümanların faaliyetleri açısından, Elhamdülillah, İslam'ı tüm Malezya'nın resmi dini olarak kabul ediyoruz. Ayrıca, 13 farklı eyaletimiz var ve tüm dini işler bu eyaletlerin yetkisinde. Federal bir sistemimiz var, yani hem eyaletler hem de federal hükümet var. Hepsi Şafii mezhebini takip ediyor.”
Malezya'nın kendine ait bir siyasi sistemi olduğunu belirten Kamaruzaman bin Yusoff, “Malezya'da kendi sistemimiz var. İngiliz sistemini takip etsek de aynı zamanda kendi geleneksel sistemimiz de var. Bu sistemde iktidardaki kişi başbakandır. Yani hem bir başbakan hem de bir sultan (kral) var. Bu sultana Agong (Şahların Şahı) diyoruz ve her beş yılda bir sultanlar arasından seçiliyor. (Malezya'da 9 tane eyalet sultanı vardır. Bunlardan birisi her 5 yılda bir kendi aralarında yapılan seçimle Agong olur.) İşte sahip olduğumuz siyasi sistem bu.” dedi.
“ÇOK İLERİCİ BİR MÜSLÜMAN TOPLUMUMUZ VAR”
Malezya toplumunun aile yapısına da değinen Yusoff, şunları kaydetti: “Toplumumuzun ataerkil normlara dayandığını söyleyebiliriz, erkekler üst pozisyonlarda bulunur. İslami uygulamalarımızın uzun tarihinde, bir dönem kadınlar, tam olarak kadın özgürleşmesi değil ama toplumun kültürünü kırmaya çalıştılar. Bağımsızlıktan önce… 1957'den önce bazı kadınlar, 'Artık bağımsız olmalıyız. Okullara gitmeliyiz. Kendi okullarımız olmalı." dedi. Ve bağımsızlığımızı kazandığımızda iyi şeyler olmaya devam etti. Elhamdülillah, Müslüman toplumumuzun çok ilerici bir toplum olduğunu söyleyebiliriz, Arapları takip etmiyoruz. Kendi düşünce ve geleneklerimiz var, özellikle aile dışında, evin dışında. Kadınlara ve erkeklere eşit haklar veriyoruz, aynı, hiçbir sorun yok. Eğer yeterince iyiyseniz, doktor olarak çalışabilirsiniz. Eğer nitelikliyseniz… işte sahip olduğumuz bu. Elhamdülillah, şimdiye kadar çok yüksek pozisyonlara sahip olmalarına rağmen, örneğin kadınlar, Merkez bankasının başında bir kadın guvernör bile görev yaptı. Bu kadın Türkiye kökenliydi.”
“SİSTEMİMİZİN YÜZDE 60-70'İ İNGİLİZLERDEN ETKİLENMİŞTİR”
Prof. bin Yusoff Türkiye'deki sekülerleşmenin Malezya"da olup olmadığı sorusuna ise şu yanıtı verdi: “Bence durum biraz benzer. Bağımsızlıktan sonra kendi sistemimizi kurduk, ancak bir zamanlar İngiliz sömürgesi altında olduğumuz için sistemimizin yaklaşık yüzde 60-70'i İngilizlerden etkilenmiştir. Anayasamız, İngiliz İmparatorluğu'nun farklı bölgelerinden gelen kişiler tarafından oluşturuldu. Örneğin, Pakistan, Hindistan, Avustralya'dan gelenler ve yerel halk da anayasanın oluşturulmasında yer aldı.”