Özellikle genç yaş grupları arasında artan erkek tipi saç dökülmesi vakaları, geleneksel tedaviler dışında yeni yöntemlere olan ilgiyi artırıyor. Bu yöntemlerin başında, tıbbi adıyla "polinükleotid" olarak bilinen ve somon balığının DNA’sından elde edilen enjeksiyonlar geliyor.
Bu tedavi, Güney Kore’de 10 yılı aşkın süredir kullanılmakta olup, uzmanlara göre cilt dokusunu yenilemeyi ve daha sağlıklı saç büyümesini teşvik etmeyi hedefliyor.
Maddeler, genellikle somon ya da alabalık gibi deniz canlılarından elde ediliyor ve saçlı deriye enjekte ediliyor. Bu işlem, yaşla birlikte azalan ve cildin yapısını koruyan fibroblast hücrelerini harekete geçirmeyi amaçlıyor. Saç dökülmesi tedavisi uzmanı Dr. Gizem Simin Oğlu’na göre, enjeksiyonun etkinliği büyük ölçüde saç derisine 3 ila 4 mm derinliğe ulaşmasına bağlı. Bu derinlik, doğrudan saç köklerini etkileyebilmek için kritik öneme sahip.
Bu enjeksiyonların etkisi, platelet açısından zengin plazma (PRP) tekniğine oldukça benziyor. Belirli bölgelerdeki hücre yenilenmesini teşvik ediyor; ancak saç kalınlığını artırmıyor ya da saçları gürleştirmiyor. Bunun yerine, saçın büyüme döngüsünü hızlandırıyor ve uykuda olan saç köklerini harekete geçiriyor.
Umut verici sonuçlarına rağmen, uzmanlar bu enjeksiyonların risksiz olmadığını belirtiyor. Uygulamanın ardından morarma, hafif kanama veya baş ağrısı gibi yan etkiler görülebiliyor.
İstatistiklere göre, 20’li yaşlardaki erkeklerin yaklaşık dörtte biri saç dökülmesinin ilk belirtilerini yaşıyor. 50 yaşına gelindiğinde bu oran %85’e kadar çıkıyor. Bu durum, genetik nedenlerle ortaya çıkan erkek tipi kellik (androgenetik alopesi) olarak biliniyor.
Geleneksel tedaviler olan Minoksidil ve Finasterid, her bireyde etkili sonuçlar veremediği için, bu tür çözümler alternatif bir umut olarak öne çıkıyor. Ancak yüksek maliyetli olmaları ve etkili sonuçlar için tekrar eden seanslar gerektirmesi önemli dezavantajlar arasında yer alıyor.