Siyonist terör rejiminin sözde Başbakanı Netanyahu, sosyal medya hesabında "Abu Ali Express" kanalına verdiği röportajda, Filistinlilerin Gazze Şeridi'nden zorla göç ettirilmesine karşı Mısır'ın tutumuna değindi.

"Gazze'nin yeniden inşası için farklı planlar var, ancak nüfusun yarısı Gazze'den çıkmak istiyor. Bu toplu bir sürgün değil." iddiasında bulunan Netanyahu, şunları kaydetti:

"Gazze'den ayrılmak, her Filistinlinin temel hakkıdır. Refah kapısını onların çıkışı için açabilirim, ancak Mısır tarafından derhal kapatılacaktır."

Netanyahu ayrıca ABD Başkanı Donald Trump'la neredeyse her konuda hemfikir olduklarını ifade etti ancak bu konuda detaylı bir açıklama yapmadı.

Şimdiye Kadar Neredeydiniz?

Filistin ile sınır komşusu olan Mısır ve Ürdün başta olmak üzere bölge ülkeleri, Netanyahu’nun Gazze’den tehcir imalarını sert bir dille reddetti. Ancak söz konusu açıklamalar, Filistin halkının haklarını korumaya yönelik samimi bir politikadan ziyade, Filistinlilerin kendi topraklarına geçişini engellemeyi hedefleyen güvenlikçi bir yaklaşımı yansıtıyor. İki yıldır süren soykırım ve ağır insani yıkıma rağmen bu ülkeler, sınırlarını Filistinlilere açmadı; insani geçiş koridorlarını işletmedi.

Mısır’ın temel kaygısı, Gazze’den gelecek yüzbinlerce sivilin Sina Yarımadası’na yerleşmesi halinde bunun “kalıcı bir mültecileşme”ye dönüşmesi ve böylece kendi topraklarını da hedefleyen Siyonist planın tamamlanmasına katkı sunması olarak yansıtıldı. Bu yüzden Kahire, “asla kabul etmeyeceğiz” diyerek tehcirin kendi toprak bütünlüğü ve etnik yapısını etkileyeceğini savunuyor; fakat aynı zamanda Gazze halkına somut bir koruma da sunmuyor. Ürdün ise benzer biçimde, Batı Şeria’dan gelebilecek yeni dalgaların demografik ve siyasi dengelerini sarsacağı gerekçesiyle açıklamalarının dozajını sertleştirdi.

Bu çelişki, Arap yönetimlerinin yıllardır izlediği “Filistin davasını sözde destekleme ama fiiliyatta sorumluluk üstlenmeme” çizgisinin bir devamı niteliğinde değerlendiriliyor. Sınırlarını kapatarak Filistinlilerin Gazze’de kuşatma altında kalmasına göz yuman bu ülkeler, aslında fiilen Siyonist rejimin güvenlik politikalarıyla aynı hizada duruyor.

Dolayısıyla Mısır ve Ürdün’ün “tehcir kırmızı çizgimizdir” açıklamaları, Filistinlilerin kendi topraklarında kalma hakkını savunmaktan çok, kendi topraklarına alınmalarını engelleme refleksinin bir yansıması olarak görülüyor. Bu tavır, bir yandan tehciri reddederken öte yandan Gazze halkını kaderiyle baş başa bırakmak anlamına geliyor.

Bu politikaya paralel olarak Mısır, Ürdün, Katar, Filistin, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Körfez İşbirliği Konseyi Siyonist terör rejiminin sözde Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Gazze’den Filistinlileri Refah Sınır Kapısı üzerinden tehcir etme niyetine dair kınama açıklaması yayınladı:

Mısır: Bu Açıklamalar Kabul Edilemez, Uluslararası Hukukun Açık İhlalidir

Mısır Dışişleri Bakanlığı, Netanyahu’nun söz konusu ifadelerinim uluslararası hukukun açık ihlali ve Filistin halkının meşru haklarına ağır bir saldırı olduğunu belirtti. Açıklamada bu sözlerin, bölgesel güvenlik ve istikrarı tehdit eden tehlikeli niyetleri açığa vurduğu kaydedildi. Kahire olarak, Filistin meselesinin tehcir yoluyla tasfiye edilmesine kesinlikle karşı olduklarını, Mısır topraklarının böyle bir plana asla izin vermeyeceğini vurguladı.

Mısır ayrıca, bu tür planları boşa çıkarmak için uluslararası ve bölgesel taraflarla yoğun temaslarını sürdüreceğini, Gazze’de Filistin halkına yönelik savaşı durdurmak için çalışacağını açıkladı. Mısır’ın tutumunun, 4 Haziran 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin kurulması yönündeki değişmez ilkelere dayandığı ifade edildi.

Netanyahu’nun sözleri “siyasi sorumluluktan yoksun, mevcut krizi tırmandıran” beyanlar olarak nitelendirildi ve uluslararası toplum, Siyonist terör rejiminin ihlallerini durdurmaya ve gerçek bir barış sürecine zorlanmaya davet edildi.

Mısır’ın açıklamasının ardından Netanyahu, Mısır’ı Gazze halkını hapsetmeyi tercih etmekle suçladı. Siyonist terör rejiminin Başbakanlık Ofisi’nden yapılan açıklamada, Netanyahu’nun sözlerinin çarpıtıldığı iddia edilerek, “Başbakan, her bireyin yaşamak istediği yeri seçme özgürlüğünden bahsetti; bu temel bir insan hakkıdır” denildi.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati: Tehcir Arap ülkeleri için Kırmızı Çizgidir

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdülati ise yaptığı açıklamada, Siyonist terör rejiminin Gazze Şeridi’ne insani yardım tırlarının girişini engellediğini söyledi.

Abdülati ayrıca Netanyahu’nun tehcir planına yönelik değerlendirmesinde, “Mesele çok açıktır: Tehcir, Ürdün, Mısır ve Arap ülkeleri için kırmızı çizgidir ve hiçbir koşulda kabul edilmeyecektir. Eğer yapay bir kıtlık yaratılıyorsa, bu insanların kendi topraklarını terk etmeye zorlanması içindir. Bunun ‘gönüllü tehcir’ olarak tanımlanması tam anlamıyla saçmalıktır.” İfadelerini kullandı.

Katar: Netanyahu’nun Sözleri İşgalin İhlal Politikasının Devamıdır

Katar Dışişleri Bakanlığı, Netanyahu’nun sözlerini kınayarak bunları, “İşgalin Filistin halkının haklarını ihlal etme politikasının devamı” olarak nitelendirdi. Açıklamada, Gazze’de süren soykırım savaşının, Batı Şeria’daki ihlallerin, kutsal mekânların hedef alınmasının, yerleşimlerin genişletilmesi ve Kudüs’ün Yahudileştirilmesinin Filistinlileri topraklarını terk etmeye zorlamayacağı belirtildi.

Katar, uluslararası toplumu Siyonist terör rejiminin “aşırılıkçı ve tahrik edici” politikalarına karşı durmaya çağırdı. Ayrıca, Arap Barış Girişimi ve iki devletli çözüm temelinde, 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devleti kurulmasının tek adil çözüm olduğunu vurguladı.

Ürdün: Mısır’ın Tavrını Destekliyoruz

Ürdün Dışişleri Bakanlığı da, Netanyahu’nun sözlerini “uluslararası hukuk ve insancıl hukukun açık ihlali” olarak kınadı. Açıklamada, Filistin halkının kendi topraklarında kalma ve bağımsız devlet kurma hakkının devredilemez olduğu vurgulandı.

Bakanlık sözcüsü Fouad Al-Majali, Siyonist terör rejiminin kuşatma ve açlığı silah olarak kullanıp Filistinlileri zorla göç ettirmeye çalıştığını belirterek, bunun “savaş suçu” olduğunu söyledi. Ürdün’ün, Mısır’ın Gazze’den tehciri reddeden tutumunu tamamen desteklediği ve uluslararası topluma sorumluluklarını üstlenme çağrısı yaptığı ifade edildi.

Körfez İşbirliği Konseyi: Etnik Temizlik Çağrısı Yapılıyor

KİK Genel Sekreteri Jassem Al-Budaiwi, Netanyahu’nun açıklamalarını “sorumsuz ve tehlikeli” olarak niteledi ve bunların açıkça tam teşekküllü bir etnik temizlik çağrısı anlamına geldiğini söyledi.

Al-Budaiwi, bu tür sözlerin, barış çabalarını baltalayan ve 1967 sınırlarında başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulma ihtimalini yok eden işgalci zihniyetin kanıtı olduğunu vurguladı. Uluslararası topluma, Siyonist terör rejiminin bu tehlikeli söylemlerini durdurmak için acil önlem alma çağrısında bulundu.

Filistin: Mısır’a Saldırı, Tehcir Planlarının İtirafıdır

Filistin Dışişleri Bakanlığı, Netanyahu’nun Mısır’a yönelttiği suçlamaları, “Gazze’deki tehcir planlarının resmi itirafı” olarak değerlendirdi. Açıklamada, Kahire’nin Filistin davasını destekleyen tavrı takdir edildi ve Mısır’ın tehcir ve ilhak planlarını boşa çıkaran engelleyici rolü övüldü.

Suudi Arabistan: Mısır’ın Tavrını Destekliyoruz

Suudi Dışişleri Bakanlığı da Netanyahu’nun Filistinlileri tehcir açıklamalarını kınadı. Riyad, bu tür açıklamaların uluslararası hukuk ve insani değerlere aykırı olduğunu vurguladı ve Mısır’ın tavrına desteklerini yineledi.

Kuveyt: Soykırımı Durdurun

Kuveyt Dışişleri Bakanlığı ise Netanyahu’nun sözlerini “Filistin halkının devredilemez haklarının açık ihlali ve uluslararası hukukun ağır bir çiğnenmesi” olarak niteledi. Kuveyt, uluslararası toplumu derhal harekete geçmeye çağırarak, “soykırımı, aç bırakma politikasını ve yerleşimlerin genişletilmesini durdurun” dedi.

Kuveyt ayrıca, 4 Haziran 1967 sınırları temelinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir Filistin devleti kurulmadan adil ve kalıcı barışın mümkün olmayacağını vurguladı.

Netanyahu’dan Mısır’a Şantaj

Siyonist rejim medyasındaki iddialar , Siyonist terör rejiminin sözde Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun Kahire ile yapılan gaz anlaşmasının uzatılmasına, gözden geçirilmeden devam edilmemesi yönünde talimat verdiğini ortaya çıkardı. Bu adım, Tel Aviv’in, Mısır’ı tehcir planını kabul etmeye zorlamak amacıyla baskı kurma girişimi olarak değerlendiriliyor.

Yisrael Hayom gazetesinin geçtiğimiz Salı günkü haberine göre Netanyahu, gaz anlaşmasını uzatma konusunda nihai karar vermeden önce Enerji Bakanı Eli Cohen ile istişarede bulunacak.

Mısır’ın eski Petrol Bakanı Osama Kamal, Netanyahu’nun bu anlaşmayı askıya alması veya iptal etmesi durumunda bunun Siyonist rejim ekonomisine doğrudan olumsuz etki edeceğini söyledi:

Kamal, gazın Mısır’a baskı aracı olarak kullanılması durumunda Mısır’ın alternatiflere sahip olduğunu belirtti. Görüşmelerde Siyonist rejimin tarafının fiyatları artırmak istemesine Mısır’ın karşı çıktığını ve sonunda, fiyat artırılmadan siyonist rejimden gelen gazın günde 1 milyar fit küpten 1,5 milyar fit küpe çıkarılması konusunda anlaşmaya varıldığını, böylece anlaşmanın 15 yıl uzatıldığını ve 35 milyar dolar değerinde olduğunu söyledi. Bu durumun Mısır’a esneklik sağladığını ifade etti.

Gazze kenti sakinlerine sürgün çağrısı

Öte yandan Siyonist terör rejimi ordusu Gazze kentine kara saldırılarını genişlettiğini duyurarak bölge halkına "bir an önce kenti terk etmeleri" tehdidinde bulundu.

Siyonist terör rejiminin Ordu Sözcüsü Avichay Adraee, X hesabından yaptığı açıklamada, İişgalci ordusunun Gazze kentinde kara saldırılarını genişlettiğini bildirdi.

Gazze'nin güneyinde Han Yunus kentinde bulunan Mevasi bölgesinin "insani bölge" ilan edildiğini öne süren Adraee, Gazzelilerden kenti bir an önce terk etmesini istedi.

"Kara Saldırısı Gelecek Hafta"

Siyonist terör rejiminin Kanal 14 televizyonunun haberine göre, Siyonist terör rejiminin "Gideon'un Savaş Arabaları 2" operasyonu gelecek hafta büyük bir hava saldırısı, ardından Gazze kentinin kontrolünü tamamen ele geçirme ve Filistinlileri tahliye etmeyi amaçlayan bir kara operasyonunu" içerecek.

Siyonist terör rejiminin Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir, Gazze kentini kuşatıp Filistinlileri bölgeden uzaklaştırdıktan sonra tamamını işgal etmeyi amaçlayan "Gideon'un Savaş Arabaları 2" adlı operasyonun resmen başlatıldığını duyurmuştu.

HAMAS: Siyonistler İnsanlığa Karşı Suç İşliyor

Filistin İslami Direniş Hareketi HAMAS Gazze’ye yönelik artan saldırılara ilişkini açıklamasında, işgal ordusunun yoğun nüfuslu apartmanları ve yerinden edilmiş sivillerin sığındığı binaları hedef almasının, Gazze halkını zorla göçe mecbur bırakmayı amaçladığı ifade edildi. Bu durumun insanlığa karşı suç olduğu vurgulandı. Hareket, Siyonist terör rejiminin “direniş bu binaları kullanıyor” yönündeki iddialarını ise dünya kamuoyunu aldatmaya yönelik “yalan bahaneler” olarak tanımladı.

Uluslararası Topluma Çağrı

HAMAS, BM Güvenlik Konseyi’ni, uluslararası toplum ve yargı kurumlarını acil harekete geçmeye davet ederek, Siyonist rejim liderlerinin uluslararası ceza mahkemelerinde yargılanması gerektiğini vurguladı. Açıklamada, sivil binaları hedef almanın savaş suçu olduğu, geniş çaplı yıkımların ise uluslararası suç kapsamına girdiği hatırlatıldı.

“Netanyahu’ya Utanç ve Başarısızlık Getirecek”

Hareket, Netanyahu ve hükümetinin savaşı genişletme girişimlerinin boşa çıkacağını kaydetti:

“Yaklaşık iki yıldır süren soykırım savaşının ardından, bu saldırılar İsrail’e yalnızca utanç, başarısızlık ve ordusunda daha fazla kayıp getirecektir.”

Muhabir: Oktay Gündüz