İşgal rejimi, Gazze Şeridi'ne uyguladığı soykırım sırasında sadece sivilleri katletmekle, evleri yapıları yıkmakla kalmadı, bölgedeki tarihi yapıyı da hedef aldı. Gazze kentinde Memlükler döneminde inşa edilen Paşa Sarayı da işgal rejimi tarafından hedef alınan yapılardan biri.

İşgal ordusunun 1994'te (Oslo Anlaşması'yla) çekilmesinden önceki saldırıları sırasında geniş çapta tahribata uğrayan saray, ayrıca işgal rejimin son saldırılarında tekrar yıkım ve yağmaya maruz kaldı.

İşgal ordusu, Gazze Şeridi'ne iki yılı aşan saldırıları süresince Paşa Sarayı'ndan yaklaşık 20 bin nadir arkeolojik eseri yağmaladı; ardından da sarayı yıktı.

Teknisyenler ve işçiler, çoğunluğu enkaza dönen saraydan geriye kalanları kurtarmak için molozlar arasında çalışıyor. İlkel ekipman ve kısıtlı imkanlarla etrafa saçılmış tarihi eserlere ait parçaları arayan teknisyenler, Gazze'nin tarihi kimliğinden geriye kalanları korumaya çalışıyor.

Tarihi Eser

Saray büyük yıkıma ve yağmaya maruz kaldı
İşgal altındaki Batı Şeria'nın Beytüllahim kentinde bulunan Kültürel Mirası Koruma Merkezi'nde kültürel miras uzmanı Hamuda Dehdar, "Saray Memlükler döneminde yapıldı (1250-1517) ve yaklaşık sekiz asırlık bir geçmişe sahip." dedi.

Dehdar, "İsrail'in gerçekleştirdiği yıkım, tarihi eserleri yağmalanan sarayın yüzde 70'inden fazlasını etkiledi." diye konuştu.

Sarayda, Bizans, Roma ve Osmanlı dönemlerine ait önemli arkeolojik parçalar olduğunu aktaran Dehdar, işgal ordusunun ayrıca 1994'te imzalanan Oslo Anlaşması'yla çekilmesinden önceki saldırıları sırasında da sarayın geniş çapta tahribata uğradığını belirtti.

Dehdar, Filistin yönetiminin, işgal rejimin çekilmesinin ardından sarayı restore ettiğini, değerli tarihi eserlerin sergilendiği bir müzeye dönüştürdüğünü dile getirdi.

Kültürel miras ekiplerinin şu anda yerel kurumlar ve Kültürel Mirası Koruma Merkezi ile koordineli şekilde sarayda "acil kurtarma" projesi yürüttüğünü aktaran Dehdar, projenin öncelikli müdahalelerinin, geriye kalan tarihi parçaların çıkarılması ve gelecekte restore edilebilecek bölümlerin korunmasını içerdiğini kaydetti.

Filistin hükümetinin Medya Ofis Müdürü İsmail es-Sevabite, işgal ordusunun Gazze'de tarihi alanları geniş çaplı ve sistematik bir şekilde tahrip ettiğini belirtti.

Bunun, işgal yönetiminin Filistin kimliğini silmeyi hedefleyen politikasının bir parçası olduğunu kaydeden Sevabite, şunları söyledi:

"Resmi verilere göre, İsrail güçleri, çoğu Memlükler ve Osmanlı dönemine, bazıları da hicri birinci asra ve Bizans dönemine kadar uzanan 316'dan fazla tarihi alan ve yapıyı tamamen veya kısmen tahrip etti."

Sevabite, Gazze'deki tarihi eserlerin sadece yıkıma değil aynı zamanda sistemli bir yağmaya da maruz kaldığına dikkati çekti.

"İsrail saldırılarında özellikle 20 binden fazla nadir eserin bulunduğu Paşa Sarayı Müzesi'nin işgal ve tahrip edilmesinin ardından binlerce tarihi parça kayboldu." diyen Sevabite, bu eserlerin tarihinin milattan önceki dönemden Osmanlı Devleti dönemine kadar uzandığını kaydetti.

Çalınan her eser Filistin'in farklı tarihi dönemlerini yansıtıyor
Bu eserlerin tamamının "son derece önemli tarihi parçalardan oluştuğunu belirten Sevabite, her birinin Filistin’in tarihi dönemlerini yansıttığını söyledi.

Sevabite, işgal ordusunun çekilmesinin ardından hiçbir esere ulaşılamamış olmasının, tam ölçekli bir yağma işleminin gerçekleştiğini açıkça ortaya koyduğunu ifade etti. Paşa Sarayı, Gazze’nin en önemli arkeoloji müzesi olarak kabul ediliyor ve Filistin’in en değerli tarihi yapılarından biri olarak görülüyordu.

Resmi bilgiler, sarayın 20 binin üzerinde nadir ve çeşitli arkeolojik eseri barındırdığını doğruluyor. İşgal güçlerinin sarayı basıp tamamen yıkmasının ardından tüm eserler kayboldu ve hiçbir iz bulunamadı.

Gazze’deki Turizm ve Eski Eserler Bakanlığının 2022’de yayımladığı arkeolojik rehbere göre, Eski Şehir'deki Derec Mahallesi’nde bulunan Paşa Sarayı, Filistin’deki İslam mimarisinin gelişimini temsil eden en önemli örneklerden biri.

Rehberde, sarayın mimari özelliklerinin Memlükler dönemi felsefesini yansıttığı belirtiliyor. Yapıda, Memlük Devleti’nin sembolü olan çift başlı aslan arması, ana giriş kapısında yer alıyor.

Saray, ortasında geniş bir avlu bulunan iki ayrı yapıdan oluşuyor. Güney cephedeki ana giriş, yapının en dikkat çekici ve zengin süslemeli bölümlerinden biri. Cephenin "yıldız rozetleri", kemerli geçişler, sivri ve yarım daire kemerler gibi unsurlarla süslenmesi, dönemin sanat anlayışını yansıtıyor.

Turizm ve kültür kurumlarının yoğun çabalarıyla 2005, 2010 ve 2014 yıllarında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı’nın desteğiyle üç aşamalı bir restorasyon sürecinden geçen saray, son olarak bir devlet müzesine dönüştürüldü.

Kaynak: AA