Bilim insanlarına göre bunun nedeni takvim değil, insan beyninin zamanı algılama biçimi.

Uzmanlar, “zaman algısı” kavramının aslında yanıltıcı olduğunu belirtiyor. Çünkü zaman, renk ya da ses gibi doğrudan algılanan bir olgu değil. Beynin algılayabileceği bir “zaman parçacığı” bulunmuyor. Bunun yerine beyin, zamanı değişimlere ve yaşanan olayların yoğunluğuna bakarak tahmin ediyor.

Beyin zamanı ölçmüyor, çıkarım yapıyor

Araştırmalara göre beyin, bir saatin tiktakları gibi düzenli aralıklarla zamanı saymıyor. Ne kadar zaman geçtiğini anlamak için “ne kadar çok şey yaşandığına” bakıyor. Bu nedenle yoğun, heyecanlı ve stresli anlar daha uzun sürmüş gibi hissediliyor.

Laboratuvar deneyleri de bunu doğruluyor. Titreşen bir görüntü, aynı sürede gösterilen sabit bir görüntüye kıyasla daha uzun algılanıyor. Benzer şekilde, trafik kazası gibi yüksek stresli olaylara tanık olan kişiler, olay anında zamanın yavaşladığını ifade ediyor. Bir deneyde, yüksekten düşme yaşayan katılımcıların, yaşadıkları sürenin gerçekte olduğundan yüzde 30’dan fazla uzun olduğunu düşündükleri tespit edildi.

Uzmanlara göre bunun nedeni, yoğun korku ve heyecanın dikkati artırarak beyinde çok daha ayrıntılı ve güçlü anılar oluşturması.

“Zaman uçuyor” hissi neden artıyor?

Bilim insanları, zaman algısında iki farklı sürece dikkat çekiyor:

Anlık (prospektif) zaman algısı: Zaman şu anda ne kadar hızlı geçiyor?

Geriye dönük (retrospektif) zaman algısı: Ne kadar zaman geçti?

Dişçi koltuğunda geçen beş dakika bitmek bilmezken, keyifli bir aktivite sırasında saatlerin hızla geçmesi bu farkla açıklanıyor. Uzmanlara göre zamanın kendisine odaklanmak, sürenin uzadığı hissini oluşturuyor. Dikkat başka bir şeye yöneldiğinde ise zaman “uçup gidiyor”.

Rutin hayat yılları kısaltıyor

Bilimsel açıklamalar, “günler uzun, yıllar kısa” sözünün neden yaş ilerledikçe daha anlamlı hâle geldiğini de ortaya koyuyor. Çocukluk ve gençlik dönemlerinde okul, ilk iş gibi birçok yeni deneyim yaşanıyor. Bu yenilikler güçlü anılar oluşturduğu için, geriye dönüp bakıldığında uzun bir zaman geçmiş gibi hissediliyor.

Ancak yetişkinlikte hayat daha rutin hâle geliyor. İş, ev, günlük sorumluluklar tekrarlandıkça anılar zayıflıyor. Günler sıkıcı olduğu için yavaş geçiyor gibi hissedilse de, yıl sonunda geriye bakıldığında “pek bir şey olmamış” izlenimi doğuyor. Sonuçta yılın nasıl geçtiği anlaşılamıyor.

Muhabir: Muhammed Mahsum Tuna