Sağlıkla ilişkili enfeksiyonlar (HAI'ler), dünya genelinde büyüyen bir sorun olup, hastanelerin bütçelerinin yaklaşık %6"sını tüketiyor.

Avrupa Birliği'nde her yıl 3,5 milyon vaka meydana gelmekte, 2,5 milyon engelli yaşam yılına (DALY) neden olmakta, 24 milyar € (~25 milyar $) maliyet oluşturmakta ve 90.000 ölüme katkıda bulunmakta.

Amerika Birleşik Devletleri'nde, HAI'ler altıncı önde gelen ölüm nedeni olarak kabul ediliyor.

Bağışıklık sistemi zayıf hastalarda ve hijyen protokollerine tam olarak uyulmayan hastanelerde HAI'lerin yayılma riski daha yüksek. Ayrıca, hastanelerde antibiyotiklerin yaygın kullanımı, dirençli bakterilerin hayatta kalmasını teşvik etmektedir. Bu bakteriler, mobil genetik elemanlar aracılığıyla direnç genlerini diğer türlere aktarabilir, böylece yeni ve daha tehlikeli enfeksiyonların ortaya çıkma riskini artırır.

Frontiers in Microbiology dergisinde yayımlanan bir araştırmaya göre, hastane lavabolarının drenaj sistemlerinde bakteri kolonileri gelişmeye devam ediyor. Araştırmanın baş yazarı, İspanya"daki Balear Adaları Üniversitesi"nden Profesör Margarita Gomila, şunları söyledi:

"Burada, mükemmel temizlik protokollerine rağmen hastane lavabolarının drenaj sistemlerinde bakteriyel popülasyonların zamanla değiştiğini gösteriyoruz."

"Bu sonuçlar, drenaj sistemlerindeki bakteriyel büyümeyi kontrol etmenin ve bu tür zorlu dezenfekte edilemeyen alanlarda yeni türlerin kolonileşmesini önlemenin küresel bir sorun olduğunu ortaya koyuyor."

Gomila ve ekibi, 2001 yılında inşa edilen ve Balear Adaları sağlık servisi tarafından yönetilen modern bir üniversite hastanesinin lavabo drenaj sistemlerini inceledi.

Lavabolar düzenli olarak çamaşır suyu ve kimyasal dezenfektanlarla temizleniyor, ayrıca her iki haftada bir (hasta bulunmayan alanlarda ise ayda bir) basınçlı buhar ile sterilize ediliyordu.

Yılda bir kez ise borular düşük sıcaklıkta hiperklorinasyon işlemine tabi tutuluyordu.

Araştırmacılar, Şubat 2022 ile Şubat 2023 arasında dört farklı zaman diliminde hastanenin beş farklı servisini (iki yoğun bakım ünitesi, hematoloji, kısa süreli yatış servisi, genel tıp ve mikrobiyoloji laboratuvarı) inceledi.

Her serviste altı drenaj sisteminden pamuklu çubuklarla örnekler alındı.

Bakteriler beş farklı besiyerinde ve iki farklı sıcaklıkta kültürlendi.

DNA barkodlama ve kütle spektrometrisi ile toplam 1.058 bakteri örneği tanımlandı.

Otomatik bir platform kullanılarak 219 bakteri izolatının antibiyotiklere dirençli olup olmadığı test edildi.

Araştırmacılar, drenaj sistemlerinde toplam 67 farklı bakteri türü belirledi.

Genel tıp ve yoğun bakım ünitelerinde en fazla bakteri çeşitliliği görüldü.

En düşük çeşitlilik ise mikrobiyoloji laboratuvarında tespit edildi.

Temmuz 2022"de açılan yeni yoğun bakım ünitesi bile kısa sürede diğer ünitelerle aynı düzeyde bakteri çeşitliliği gösterdi.

Hastanenin farklı bölümlerinde yaygın olarak bulunan altı farklı Stenotrophomonas türü ve Pseudomonas aeruginosa tespit edildi.

Pseudomonas aeruginosa, WHO tarafından antibiyotik direnci açısından en büyük tehditlerden biri olarak sınıflandırılmıştır ve ventilatörle ilişkili zatürre ve sepsise neden olabilir.

Diğer Pseudomonas türleri özellikle kısa süreli yatış servisinde bulundu.

Genel tıp servisinde Klebsiella pneumoniae,

Yoğun bakım ve genel tıpta Acinetobacter johnsonii ve Acinetobacter ursingii,

Kısa süreli yatış servisinde Enterobacter mori ve Enterobacter quasiroggenkampii,

Hematoloji ve yoğun bakım servislerinde Staphylococcus aureus tespit edildi.

Bu çalışmada Klebsiella, Enterobacter ve Pseudomonas aeruginosa gibi türlerin antibiyotiklere karşı direnç geliştirdiği görüldü.

P. aeruginosa izolatlarının %21"inin en az bir antibiyotik sınıfına dirençli olduğu belirlendi.

Muhabir: Zeynep Bozdaş