• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...

Memur-Sen Konfederasyonu bünyesi altında faaliyetlerini sürdüren Emekli Memur-Sen, emekli kamu görevlilerinin yaşadığı ömrünü dilemek ve kabine toplantısı öncesinde emeklilerin maaş rejimini sahada duyurmak amacıyla bir basın açıklaması gerçekleştirdi.

Basın açıklaması emeklilerin katılımıyla Memur-Sen Genel Merkezi'nde düzenlendi. Toplantıda bir açıklama yapan Emekli Memur-Sen Genel Başkanı Ali Küçükkösen, onurlu ve insanca bir yaşam emeklilerin de hakkı olduğunu söyledi.

Emekliler iyileştirme beklediğini aktaran Küçükkösen, "Emekli Memur-Sen olarak; Temmuz ayında kamu görevlilerine yapılan 8 bin 77 lira iyileştirmenin emeklilere de yapılması, 1 Ekim itibarıyla çalışmalarına başlayan TBMM’ye çağrıda bulunarak emekli aylıklarımızın artırılması, 29 Aralık 2023 tarihi itibarıyla ise Ulus Meydanı’ndan yeni yılda insanca yaşamaya uygun emekli aylıkları için basın açıklamaları gerçekleştirmiştik. Israrımızın, kararlılığımızın ve mücadelemizin sebebi; 6 aydır emekli aylıklarımızın hak edilen seviyeye çıkarılmaması, sesimizin duyulmaması, taleplerimizin karşılık bulmamasından kaynaklanmaktadır." dedi.

"Emekli olabiliriz ama sesimizi meydanlarda yükseltmek için hala genciz"

Küçükkösen, "Mevcut aylıklarla emekliler; ne 6 ay daha mücadele edecek ne geçim derdini sürdürecek, ne de hayatını idame ettirecek seviyededir. Emekli olabiliriz ama sesimizi meydanlarda yükseltmek için hala genciz. Emekli olabiliriz ama sözümüzün gerekli yerlere ulaşması için hâlâ mücadeleye devam ediyoruz. Emekli olabiliriz ama hakkımız olanı almak ve sendikal hakka kavuşmak için mücadelemizde kararlıyız. Emeklileri; 'yaşlı' olarak gören bakış açısına karşı, 'tecrübeli, kararlı ve hürmet görmeyi hak eden' gerçeğini yansıtmak için buradayız." ifadelerine yer verdi.

" '8 bin 77 lirayı kamu görevlisine verelim, emeklisine sessiz kalalım.' anlayışı maalesef bu yangını körüklüyor"

Ortada büyük bir adaletsizliğin olduğuna işaret eden Küçükkösen, devamında şunları aktardı:

"Nedir bu adaletsizlik? Nedir bizleri her seferinde ekran karşısına getiren? Bu durumu sizlere 2 başlıkta kısaca açıklayacağım… Birincisi; kamu personel sistemi kurgulanırken kamu hizmetine ya da kamu görevlisine ilişkin bir süreç esas alınmamıştır. Kamu görevlisi gibi emeklisi de personel sisteminin bir parçasıdır. Mevcut kadro unvanı üzerinden kamu görevlisine yapılan iyileştirmeler, kamu görevlisi emeklisini de etkilemektedir. Mevcut kadronun ek göstergesi artarsa, emekli kamu görevlisinin de ek göstergesi artar. Mevcut kadronun taban aylığı artarsa, emekli kamu görevlisinin de taban aylık tutarı artar. Mevcut kadronun aylık, gösterge aylığı, kıdem aylığı artarsa, emekli kamu görevlisinin de bu unsurların artış oranına göre emekli aylıkları artar. Yani, kadro sadece kamu çalışanına verilmiş bir hak ve menfaat değil, aynı zamanda kamu emeklisini de kapsayacak bir haktır. Bizler emekli olduğumuzda; öğretmen emeklisi, hemşire emeklisi, mühendis emeklisi, genel müdür emeklisi, memur emeklisiyiz diyoruz. Neden? Çünkü emekli olduğumuz kadro, bizim haklarımızı sadece çalışırken ya da emekli olurken değil, emeklilik sürecimizin tamamında etkiliyor. Peki kamu görevlisinin görev aylığı ve emekli aylığı arasındaki bu orantısız, adaletsiz, hakkaniyetsiz büyük farklılık neden? Cevabını da biz verelim. Bütçede tasarrufu en rahat nereden yaparız? Emekliden. Sosyal Güvenlik giderlerini en çok nereden kısarız? Emekliden. '8 bin 77 lirayı kamu görevlisine verelim, emeklisine sessiz kalalım.' anlayışı maalesef bu yangını körüklüyor."

"Geçim kaygısı düşünmeden, huzurlu bir şekilde yaşamak kamu işvereninden en doğal beklentimizdir"

Emekli Memur-Sen Genel Başkanı Ali Küçükkösen

Konuşmasının devamında Küçükkösen, "Gelişmiş ülkeler emeklilerini, el üstünde tutup, haklarını artırmak, hayat standartlarını yükseltmek için düzenleme yaparken bizdeki mevcut durumda; emeklileri devletimize yük ve ek maliyet gibi gösteriyorlar. Sıkılaşma politikaları, mali disiplin hükümleri, tasarruf tedbirleri en çok emeklilerin üzerinde uygulandı ve uygulanmaya da devam ediyor. Emeklilik, hazineye gider ya da devlete maliyet değil; yıllarca verilen emeğin, sunulan katkının, dökülen alın terinin, eksiksiz yatırılan vergilerin sonucunda elde edilmiş bir haktır. Hayatımızın geri kalan kısmını; insan onuruna yakışır bir maaş elde ederek, geçim kaygısı düşünmeden, huzurlu bir şekilde yaşamak kamu işvereninden en doğal beklentimizdir. Kamu görevlileri, bugün emekli oldukları takdirde maaşlarının yüzde 50’den fazla düşeceğini bildikleri için yaşına, yaşlılığına, hastalığına, on yılların getirdiği yorgunluğa ve yıpranmışlığa rağmen bırakın emekli olmayı emeklilik hayali bile kuramıyor."şeklinde belirtti.

"Emekliler hürmet görmeyi beklerken, maalesef günlerini hesap yaparak geçiriyor"

"Emekliler, ya emekli aylıklarımız düzeltilsin, ya da kamu görevine tekrar dönüş hakkı verilsin diyor." diyen Küçükkösen, "Bizlere, emekli olup geçim derdi yaşamayı mı? Yoksa kamu personel sistemini ve personel istihdamını olumsuz etkileyecek şekilde zorunlu emekliliğe kadar çalışmayı mı? Tercih edeceğimizi bilemediğimiz bir sistem dayatılıyor. Peki bu işin sosyal maliyetini düşündünüz mü? Peki bu işin adaletsizliğini, hakkaniyetsizliğini düşündünüz mü? Emeğin ve alın terinin hakkını düşündünüz mü? Düşünülmüş olunsaydı, emekliler bugün koştura koştura buraya gelmez, ailesiyle, çocuklarıyla, torunlarıyla rahat bir hayat yaşardı. Acı ama gerçek olan bir durumu ifade etmek istiyorum. Emeklilerimiz buraya gelirken, hakkını ararken, adil olanı isterken dahi ödeyeceği yol parasını, masrafını düşünmek zorunda kalıyor. Emekliler hürmet görmeyi beklerken maalesef günlerini hesap yaparak geçiriyor." dedi.

"Sosyal devlet ilkesinin de en temel unsuru bu adalet terazisini doğru kurmaktan geçmektedir"

Emeklilerin adalet beklediklerini aktaran Küçükkösen, "İkinci husus; çalışırken elde edilen birçok gelir; ek ödeme, fazla çalışma, tazminat, hatta eş ve çocuk yardımı emekli olduğunuzda kesiliyor. Emekli olduğunuzda; eşinizle, çocuğunuzla aranızdaki bağ kopuyor mu? Hayır ama geliriniz bu kopuşu yaşıyor. Sosyal güvenlik ve emeklilik; bireyin, çalışanın, emek verenin ve alın teri akıtanın adil bir ücret elde etmeyi beklediği en doğal hakkıdır. Sosyal devlet ilkesinin de en temel unsuru bu adalet terazisini doğru kurmaktan geçmektedir." diye konuştu.

"Biz, ayrıcalık ya da hakkımız olandan fazlasını istemiyoruz"

Son olarak Küçükkösen, "2024 yılı için asgari ücret yüzde 49,11 artışla, 17 bin 2 lira olarak belirlendi. Aralık ayı enflasyon rakamlarının açıklanması ile işçi, BAĞ-KUR emeklisine yüzde 37,57 Memur ve memur emeklisine yüzde 49,25 artış yapılacak. En düşük memur maaşı (bekar) 30 bin 910 lira iken, en düşük memur emeklisi aylığı 14 bin 700 lira olarak belirlendi. İşçi emeklilerinin aylıklarının ise bu tutardan çok daha alt seviyelerde olduğu görülmektedir. Bu artış sonrası en düşük emekli aylığı asgari ücretin dahi altında kalmaktadır. Asgari ücret; bir ailenin geçinmek için alması gereken en düşük ücreti temsil ederken emekli aylıklarıyla geçim derdini sürdürmek artık imkansız hâle gelmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımızın 6 ay önce söylediği 'En düşük memur maaşı da 22 bin lirayı bulacak. Memur maaşlarındaki bu artışlar otomatik olarak emeklilerine de yansıyacak.' sözü maalesef hâlâ hayata geçmedi. Biz, ayrıcalık ya da hakkımız olandan fazlasını istemiyoruz. İnsan onuruna yakışır emekli aylığı almak, bizi etkileyen toplu sözleşme masasını etkilemek, temsil hakkımızı kullanmak istiyoruz. Kamu görevlisi emeklileri olarak; emekliler mağdur edilmesin, geçim sıkıntıları giderilsin, örgütlenme beklentileri karşılık bulsun istiyoruz. Amaç, sosyal güvenliğe dair sorumlulukları azaltmak değil sosyal devlet anlayışıyla gereğini yerine getirmek olmalıdır. Bu yüzden tekrar söylüyoruz; Türkiye, ülkesi için emek verenlere ve devletine gönül verenlere hesap makinesinin küçük rakamlarıyla hesap yapmayacak kadar büyük bir devlettir. Devletimizden beklentimiz; kamu görevlilerine yapılan seyyanen ödemenin emeklilere de yansıtılması, çalışan-emekli arasındaki uçurumun azaltılması, eksikliklerin giderilmesi, sesimizin duyulmasıdır." dedi. (İLKHA)