HÜDA PAR Milletvekili Dinç: Bir an önce başıboş köpeklere yönelik bir çözüm bulunsun
HÜDA PAR Gençlik Politikaları Başkanı ve Mersin Milletvekili Faruk Dinç, TBMM'de yaptığı basın açıklamasıyla başıboş köpek sorunu başta olmak üzere gündeme dair değerlendirmelerde bulundu.
HÜDA PAR Gençlik Politikaları Başkanı ve Mersin Milletvekili Faruk Dinç, Meclis'te yaptığı basın açıklamasında, başıboş sokak köpekleri, adab-ı muaşeret dersinin müfredata eklenmesi, gıda mühendislerinin atama ve engellilerin atama sorunu ile ilgili iç gündeme dair gündemi değerlendirdi.
Milletvekili Dinç, basın toplantısının başında, siyonist işgal rejiminin Gazze'de devam eden katliam ve soykırıma dikkat çekti.
Filistin'de yaşanan soykırımın halen devam ettiğini belirten Dinç "Filistin'de yaşanan soykırım halen devam ediyor. Bu konuda dünya ülkeleri halen sessiz. Her gün her dakika çocuklar, kadınlar, siviller katlediliyor. Dünya ülkeleri haktan, hukuktan, insan haklarından, kadın haklarından, çocuk haklarından bahsedenler ise buna körleri sağırları oynamaya devam ediyorlar. Tekraren söylüyoruz, biz o haşlanmış kurbağa sendromu gibi bu ateşe, bu yangına, bu vahşete, bu hukuksuzluğa alışmayacağız. Bunu her platformda dile getirmeye de devam edeceğiz." dedi.
Filistin meselesine dair konuşmalarının ardından iç gündemin önemli başlıklarını değerlendiren Dinç, ilk olarak başıboş köpek sorununu gündeme getirdi.
"Başıboş sokak köpeklerinin estirdiği terör de maalesef devam ediyor." diyen Dinç, "Cumhurbaşkanı Yardımcısı Sayın Cevdet Yılmaz ve üç bakanlıkla birlikte başıboş sokak köpekleri ile ilgili bir çözüm üreteceğini söylediler. Hatta bundan 2 yıl önce Sayın Cumhurbaşkanı belediyelere seslendi. Bu başıboş sokak köpekleriyle ilgili bir çözüm bulunsun dendi. Ancak bir arpa boyu yol alınmadı ve halen çocuklarımız tehdit altında, halen can güvenliğimiz yoktur. Başıboş sokak köpekleri, özellikle zayıf ve kendini savunamayanlara sürüler halinde saldırmaya devam ediyorlar. Sadece 21 ay içerisinde 90 vatandaşımız vefat etti, bu sokak köpeklerinin kurbanı oldu. Bunların kırkı da çocuklardan oluşuyor." dedi.
"Ülkemizde başıboş köpekler çocuklarımızı, can güvenliğimizi tehdit ediyor"
Açıklamasının devamında Dinç, şu ifadelere yer verdi:
"Ali Asaf, 2 yaşında Ağrı Patnos'ta başıboş sokak köpekleri tarafından parçalanarak hayata veda etti. Aynı şekilde Metin Durna, 10 yaşındaydı. Başıboş sokak köpekleri tarafından boğazından ısırıldı ve hayatını kaybetti. Bununla birlikte Ahmet Halil, Suriyeli bir çocuk. 8 yaşında başıboş sokak köpekleri tarafından saldırıya uğrayınca kendini kurtarmak için kaçmaya çalıştı. Bir aracın altına girerek hayatını kaybetti. Mustafa Erçetin, kuduz bir köpek tarafından ısırılarak kaldırıldığı hastanede maalesef o da hayatını kaybetti. Bundan iki hafta önce Ankara'da Tunahan Yılmaz yavrumuz okula giderken başıboş sokak köpekleri tarafından saldırıya uğradı. Adeta sürüler halinde ona saldırarak onun üzerindeki montu çıkarmışlardı, çantasını bir tarafa atmışlardı ve o zavallı savunmasız çocuk 20-30 başıboş sokak köpekleri tarafından parçalandı, şu an yoğun bakımda. Ailesiyle görüştüm, babasıyla görüştüm. Gerçekten 15 gündür bir saniye olsun aklımdan çıkmıyor ve bu vahşeti o çocuğun yaşadığı durumu açıkçası anlatmaya dilim varmıyor. Çünkü muhtemeldir ki çocuklar da bizi izliyor. Biz şunu söylüyoruz bu başıboş sokak köpekleri, can güvenliğini tehdit ediyorlar. Can güvenliğini tehdit eden bu başıboş köpeklere yönelik bir çözüm bulunsun. Yani can güvenliğinin tehdidini ortadan kaldırın. Hangi yol ve yöntemi uyguluyorsanız, uygulayın. O yöntemi de devlet, belediye düşünsün. Şu an Avrupa ülkelerinde de Amerika'da da sokakta başıboş dolaşan köpek yok. En azından sokaklar çocuklarındır, parklar çocuklarındır. Maalesef bizim ülkemizde başıboş bu köpekler çocuklarımızı, can güvenliğimizi tehdit ediyorlar."
"Hiçbir çocuğumuzun başıboş sokak köpeği tehdidiyle karşı karşıya kalmasını istemiyoruz"
Sokak köpekleri ile ilgi son olarak Dinç, "Bizim köpeklerle bir sorunumuz yok. Bizim medeniyetimizde Hazreti Peygamber Aleyhisselatu Vesselam bir ordusunu bile bir köpek ve yavrularına denk geldiği zaman ordusunun yönünü çeviriyor. Köpeklerle bir problem bir sorun yok. Belki bazı hayvan severler, burada sanki işte köpeklerin düşmanıymış gibi bir algı üretebilirler. Öyle bir sorun yok ama bir çocuğumuzun bir parmağı milyonlarca köpeklerden daha değerlidir, daha kıymetlidir. Bu da böyle bilinsin. Bu konuda köpekleri için madem ki hayvan severler varsa onlar da çözüm üretebilirler. Bir barınak oluştursunlar ve bunları kontrol altına alacak bir yol, bir yöntem geliştirsinler. Evlerine götürüp yetiştiriyorlarsa götürsünler. Ama bizim tek istediğimiz hiçbir şekilde hiçbir çocuğumuzun başıboş sokak köpeği tehdidiyle karşı karşıya kalmasını istemiyoruz. Her sabah çocukların annesi, sırf o çocuklar başı boş sokak köpeklerinin saldırısına uğramamaları için kendi çocuklarının elinden tutup sabah erkenden onları okula götürmek zorunda kalıyorlar. Bu konuda bir an önce bu başıboş köpeklere yönelik bir çözüm bulunsun. Bu çocuklarımız, bu yavrularımız huzur içerisinde hem sokakta hem parkta oynasınlar ve hem de rahat bir şekilde eğitimini alabilsinler. Bundan birkaç gün önce biliyorsunuz ki yaşlı bir kadın Muş'ta sürüler halinde ki başıboş köpeklerin saldırısına uğradı. Sadece çocuklar değil yaşlı ve kendini savunmasız olan yaşlarımızda bu konuda ciddi mağduriyetler yaşıyorlar." şeklinde belirtti.
"Adab-ı muaşeret derslerinin müfredata eklenmesini çok olumlu buluyoruz, destekliyoruz"
Dinç, "Geçen hafta eğitim bakanlığınca adab-ı muaşeret dediğimiz görgü ve nezaket kuralları, ortaokulda görgü ve nezaket kuralları olarak liselerde ise adab-ı muaşeret olarak Talim ve Terbiye Başkanlığı’ndan da onayını alarak müfredata eklendi. Bu konuda HÜDA PAR olarak geçen yıllarda adab-ı muaşeret ile ilgili çok gündem oluşturduk. Bunun eğitimde olması, çocuklarımızın bu dersi alması bu konunun önemine ilişkin açıklamalarda bulunduk. Şimdi müfredata eklenmesini çok olumlu buluyoruz, destekliyoruz. Sonuçta eğitimin kalitesinin artmasına yönelik ve özellikle okulda çocukların kendilerini eğiten öğretmenlerine yönelik kabul edilemez bazı davranışlarda bulunmaları, bazı görüntüleri çekmeleri ve bu görüntüleri medyaya vermesi ciddi bir rahatsızlık arz ediyor. Bu hiç kimsenin kabul edeceği bir durum değil. Bu konuda adab-ı muaşeretin müfredata eklenmesi, seçmeli ders olarak eklenmesi önemlidir. Bu ülkede ekonomik krizden önce bir ahlak krizi var. Yani bu ahlak krizi de aslında bu adab-ı muaşeret dediğimiz konudan kaynaklı. Yani görgü ve nezaket kuralları çok önemli ve çok kıymetlidir. Bizim medeniyetimizden eşkıyalar giriyordu, o eşkıyalar pırlanta gibi insanlar oluyor bir karıncayı bile incitmekten çekiniyorlardı. Ancak bu sistemde pırlanta gibi bembeyaz bir sayfa gibi çocuklarımızı bu eğitimi veriyoruz. İşte ortaokul, liseden sonra maalesef eşkıyalar çıktığını hepimizce malumdur. Yani bu konunun önemi o yönüyle önemlidir." ifadelerine yer verdi.
Adab-ı muaşeret dersinin seçmeli olarak da müfredata eklenmesini önemli bulduklarını ifade eden Dinç, yakın zamanda seçmeliden zorunlu olmasını da temenni ettiklerini ifade ettiği konuşmasında, “Çünkü o çocuk, o öğretmenin görüntüsünü sosyal medyada paylaşınca öğretmenin hakkına giriyor ve bir bu bir kul hakkıdır. Kul hakkı seçmeli olmaz. Kul hakkı zorunlu olması lazım ve bu eğitimin de zorunlu olması gerekiyor.” dedi.
"Üniversite mezunu her üç gencimizden biri diplomalı işsizdir"
Gıda mühendisleri ve engelli vatandaşların atama sorunlarını da dile getiren Dinç, “Özellikle gıda mühendisi, 2022 yılında sadece 14 kişinin ataması olmuş ve 2023 yılında herhangi bir atama olmamış. Gıdanın üretimi ve korunması ile ilgili yaşadığımız sıkıntılar hepimizce malumdur. Marketlerin reyonlarında peynirlerin haşerelerle buluşmasını medyada çok görüyoruz. Aynı şekilde bu gıda üretimi ile ilgili denetimin yetersizliği de malumdur. Yani gıdanın üretiminden dağıtımına kadar bir gıda mühendisinin denetiminden geçmesi gerekiyor. Bu konuda belki bir gıda mühendisinin de istidamı yapılması çok önemlidir. Sonuçta üniversite mezunu her üç gencimizden biri diplomalı işsizdir. Bu konuda istihdamın sağlanması için de eğitimin planlı olması lazım. On binlerce gıda mühendisi mezunu var. Atama sorunu ile ilgili bize sıkıntılarını aktardılar. Bu konuda bakanlığında bu gıda mühendisleriyle ilgili bir çözüm bulması gerekiyor. Bununla birlikte engelli vatandaşlarımızın atama ile ilgili problemleri var. 4857 iş kanunun 30. maddesinde özel sektörde 50 kişiden fazla çalıştırana yüzde 3, kamu kurumlarındaysa yüzde 4 bir atama zorunluluğu var. Ancak bizim ülkemizde engellilerin nüfusa oranla yüzde 6,9'dur. Bu sayının yani yüzde 3 ve yüzde 4 rakamının iyileştirmesi konusunda engelli vatandaşlarımız bize talepte bulundular. Biz de onların sesi olarak diyoruz ki bu rakamın iyileştirilmesi gerekiyor. Sayın Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanımız Mahinur Özdemir Göktaş, 2024'te 2 bin 392 kişi atama yapacağını bildirdi. Bu yüzde 6,9 nüfus oranını göz önünde bulundurarak bu rakamın da iyileştirmesi gerektiğini düşünüyoruz." diye konuştu.
"Doğulu-batılı, Kürt-Türk gibi ayrımların bu memlekette yaşanması asla kabul edilebilir bir durum değildir"
Açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Dinç, “Her şeyden önce özellikle; doğulu-batılı, Kürt-Türk gibi ayrımların bu memlekette yaşanması asla kabul edilebilir bir durum değildir. Peygamber Aleyhisselatu Vesselamın ırkçılığı ayağının altına aldığı bir meseleyi bir durumu baş tacı edip sürekli gündem etmek özellikle siyasiler tarafından gündem edilmesi asla kabul edilemez. Irkçılık bir ideoloji değildir, ırkçılık bir hastalıktır, bir ruh hastalığıdır. Bu konuda özellikle kardeşliğimize darbe vuran, kardeşlik hukukunu zedeleyen bu tür şeyler asla kabul edilemez. Bu konuda Bursaspor’da veya Diyarbakırspor’da kardeştir. Irkçılığı besleyen ve yönlendiren kim varsa aslında bunlar hukuk önüne çıkarılmalı. Bu ülke yüz yıllardır bu hastalıktan dolayı çok çile çekti. Artık bunun bir son bulması gerekiyor. Kardeşlerimizin bir spor müsabakasında oynayınca işte Doğu-Batı, Kürt-Türk şeklinde ayrıma girmesi büyük bir çiledir. Tabii bu Kürt meselesinin de aslında belki bu sorunu doğuruyor. Sonuçta bu memlekette yaşayan Kürtlerde Türkler gibi asli unsur gibi görülmeliydi. Kürtlerde bu memleketin asli kurucuları gibi görülmeli ve bu konuyu da dile getiren siyasiler, ellerini bu kardeşlerimizin yakalarından çeksinler. Birileri Kürtlerin mazlumiyeti üzerinde kendi Marksist, Leninist düşüncesini güçlendirme peşinde ve diğerleri de maalesef siyasi çıkarlar ve oy deposu olarak bu konu üzerinde ırkçılık hastalığını beslemektedir. Bu yönüyle biz kardeşlik hukukumuzu koruyarak buna hassasiyetle dikkat etmemiz gerektiğini dile getirmiş olalım." dedi. (İLKHA)