HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı'dan Şeyh Said'e yönelik hakaretlere tepki
HÜDA PAR Sözcüsü ve Milletvekili Serkan Ramanlı, Meclis'te yaptığı basın açıklamasında, "Şeyh Said Efendi'nin fotoğraflarıyla onu asan o İstiklal Mahkemesi ekibinin fotoğraflarını gördüğünüzde kimin İngilizlere benzediğini kimin İngilizlerden ayırt edilemediğini görmek gayet mümkün." dedi.
HÜDA PAR Sözcüsü Ramanlı, Meclis'te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu, gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Açıklamalarına, 70 günü aşkın süredir Gazze’de yaşanan katliam ve soykırımlara dünyanın sessizliğini dile getirerek başlayan Ramanlı, Yemen'deki Ensarullah'ın direnişe destek olarak işgal gemilerini engellendiğini hatırlattı.
Ensarullah'ın operasyonlarından siyonistlerin ve emperyalist güçlerin büyük rahatsızlık duyduğunu ifade eden Ramanlı, "Adına Deniz Görev Gücü dedikleri bir oluşumun ilk sinyallerini verdikten sonra bugün artık bunu fiiliyata geçirme iradesi gösteriyorlar. Bütün dünyanın gözleri önünde adeta bütün Müslümanlarla bütün insanlıkla alay edercesine şu ifadeleri kullanmaktan geri durmuyorlar: Seyrusefer özgürlüğü… Bölgesel güvenlik ve refahın sağlanması… Pervasız Husi saldırılarının ticaretin serbest akışını tehdit etmesi… Masum sivil denizcilerin hayatının tehlikeye atılması… Uluslararası hukukun ihlal edilmesi…" dedi.
"Helvadan putlarını hatırlayıveriyorlar"
On binlerce kadın ve çocuk öldürülürken emperyalistlerin dilinden bu ifadelerin işitilmediğini belirten Ramanlı, "İnsan hakları, çocuk hakları, seyahat özgürlüğü, basın özgürlüğü, yaşama hakkı adına hiçbir beyanatta bulunmayan bu emperyalistler, söz konusu siyonistlerin ticari güvenliği olunca nasıl da o yedikleri helvadan putlarını hatırlayıveriyorlar. Bütün dünyanın, başta da İslam ülkelerinin artık bu olan bitenden kendine bir ders çıkarması gerekiyor. israille ilişkilerini devam ettiren, ticaretine halel getirmeyen, hiçbir biçimde kendisine en ufak bir bedel ödetecek hiçbir açıklamayı dahi yapmayan İslam ülkeleri, umarım bu yaklaşımdan ders alır." diye ekledi.
"Yemen'deki mücahitlerin direnişine destek verilmeli"
Ramanlı, "Bugün siyonistlerin barbarca saldırılarına arka çıkanlar, onların her türlü menfaatinin koruyucusu ve kollayıcısı olanlar gün gelir bu savaşı bölgesel bir savaş halinde getirir. Bugün Gazze’ye sesini çıkarmayan bölge ülkeleri, yarın savaşın içerisinde kendilerini bulurlar. O yüzden kıt imkanlarıyla bir avuç mücahidin sergilemiş olduğu direnişe bir an önce destek verilmeli azgın israilin saldırılarına bir ‘dur’ demek için artık harekete geçilmelidir. Görüyoruz zalim siyonistler dünyadaki bütün zalimler gibi sadece ve sadece güçten anlar. Canını o kadar acıtacaksınız ki artık can acıtmaktan vazgeçsinler. Allah Gazzeli mücahit kardeşlerimize güç kuvvet versin, onları muzaffer ve muvaffak eylesin inşallah." ifadelerini kullandı.
"Üniversitelerde görev alan 657’ye tabi memurların çakılı personel vasfında tutulmaları doğru değildir"
Üniversitelerde görev alan 657’ye tabi memurların tayin konusunda yaşadıkları sorunlarını dile getiren Ramanlı, "Biliyorsunuz klasik devlet memurları gibi yer değiştirme hakkı üniversite çalışanları için öngörülmemiş. Her ne kadar toplu görüşmelerde buna dair bazı çalışmalar yapılacağı hususunda bir metin kaleme alınmış ise de ki bu da sadece mazeret izinleriyle ilgili olan bu bile hayata geçirilmiş değildir. Üniversite çalışanı devlet memuru statüsündeki personelin de makul çerçevede tayin haklarının kabul edilmesi ve bunun üniversite rektörlüğünün inisiyatifi bariyerine takılmadan gerçekleştirebilmesi için de gerekli çalışmaların yapılması gerektiğini buradan ifade ediyoruz. Neticede üniversite çalışanı personelimiz de bu ülkeye hizmet eden personellerdir. Çakılı personel vasfında tutulmaları doğru değildir." değerlendirmesinde bulundu.
Siirt’teki işsizlik sorunu
Doğu ve Güneydoğu'da işsizlik sorununu yaşanan illerin başında Siirt'in geldiğini vurgulayan Ramanlı, "Bunu bir nebze olsun aşmak için Türkiye-Katar iş birliği ile geçmişte Siirt'te Organize Sanayi Bölgesi’nde bir metal çinko külçe üretecek bir tesisin açılacağı ifade edilmişti. Buna yönelik adımlar da atılmıştı aslında ama her nedense ham madde tedarikçisiyle işletme arasında var olan sıkıntılar yıllardır çözülemiyor. Bunun çözme kavuşturulması binlerce işçiye doğrudan ve dolaylı bir imkân sağlayacaktı. Ama bunun hayata geçirilmemiş olması hem bölgesel anlamdaki işsizliğin giderilmesini temin etmemiş hem de bölgenin kalkınması için atılabilecek bir adımın da sekteye uğratılması sonucunu doğurmuştur. Buradan yetkililere çağrımız Siirt'te yapılması planlanan ve bir ölçüde başlanan ancak bir türlü faaliyete geçirilemeyen bu tesisin bir an önce hayata geçirilmesidir." diye belirtti.
"Şeyh Said İslam kahramandır"
Açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Ramanlı, Şeyh Said'e yönelik son zamanlarda yapılan hakaretlerin hatırlatılması üzerine şu yanıtı verdi:
"Öncelikle şunu ifade etmek lazım: Şeyh Said, bir İslam kahramandır. Bizler tarihe, tarihi şahsiyetlere ve olaylara bakarken oradan ibret almak için, yanlışların tekrarlanmaması için ve doğrularda buluşmak için bakarız. O şekilde okur ve tanırız. Geçmişte bu ülkede çok acılar yaşandı, çok sıkıntılar çekildi. Ama bugün o tarihi olaylardan ders çıkarmak yerine, bu tarihi olaylar bir daha yaşanmasın, kardeşliğimiz pekişsin, birliğimiz daim olsun ve toplumsal barışı tesis edelim demek yerine o eski defterleri karıştırmak ve toplumun değerlerine hakaret ederek siyasi bir rant devirmeye çalışmak siyasetin büyük bir ayıbıdır.
Şeyh Said Efendi ile ilgili yakıştırılan o sıfatlar da ben ve benim gibi düşünen milyonlarca insan tarafından Şeyh Said Efendiyi asanlar hakkında düşünülüyor. Üstelik aynı gerekçelerle. Ben sadece o ileri sürülen yakıştırma ve hakaretlerden ikisine değinmek istiyorum. Şeyh Said Efendinin İngiliz ajanlığı ya da İngilizlerle iş birliği yaptığı söylemi üzerinden bir iftira yürütülüyor. Elbette siyasal bilinci inkılap tarihi kitaplarından ibaret olanlar benim bu söylediklerime çok bir anlam veremeyebilirler ama sadece Şeyh Said Efendi'nin fotoğraflarıyla onu asan o İstiklal Mahkemesi ekibinin fotoğraflarını gördüğünüzde kimin İngilizlere benzediğini kimin İngilizlerden ayırt edilemediğini görmek gayet mümkün.
İkinci husus; elbette biz soyla sopla uğraşan bir siyasi hareket değiliz. Ama Şeyh Said Efendi’nin de Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed aleyhissalatu vesselamın soyundan olduğunu ve o soyun sadece bizlerin bu dönemdeki milletvekillerinin değil bu Meclis'e gelmiş geçmiş bütün milletvekillerinin soyundan daha değerli olduğu, o asaletin zekatının bile gelmiş geçmiş bütün milletvekillerine yeter ve artar olduğunu buradan ifade etmek istiyorum.
Nihayetinde Bizler bu ülkede yaşayan birinci sınıf vatandaşlarız. Kürt'ü, Türk'ü, Laz'ı, Çerkez'i, Sünnisi, Alevisi, Müslimi, gayrimüslimi bütün vatandaşlar bir ve eşittir. Temel hak ve hürriyetlerden herkes gibi eşit şekilde istifade etme hakkına sahiptir. Bizim geleceğimizi adalet ve kardeşlik temelinde inşa etme sorumluluğumuz var. Bu sorumluluğumuzun gereğini yerine getiririz ama bunu yaparken ne biz ne de başkası toplumun değerlerine hakaret etsin istemeyiz."
Mustafa Kemal'e yönelik sarf ettiği sözler nedeniyle tutuklanan Ahmet Bostancı'nın durumu
10 Kasım'da bir camide hutbede Mustafa Kemal'in anılmasına sosyal medya hesabından tepki gösterdiği için tutuklanan Ahmet Bostancı’nın tutukluluk halinin devamıyla ilgili bir soru üzerine Ramanlı, "Dün mahkemesiydi ve tutukluk halinde karar verildi. Ahmet kardeşimizin cuma namazı çıkışında yapmış olduğu paylaşımlara katılıyoruz diyemem. Çünkü, bizim toplumsal fay hatlarını derinleştirmek gibi bir lüksümüz olamaz. Ama buna mukabil sarf ettiği sözler sebebiyle tutuklanması, bir aydan fazla bir süre tutuklu kalması, üstüne bir de tutukluluk halinin devamına karar verilmesi de elbette kabul edilemez." dedi.
"Nice manevi değerlerimize saldırılar gerçekleşti, hiçbiri işlem görmedi"
Ramanlı, "Nice manevi değerlerimize saldırılar gerçekleşti. Nice kutsalımıza dil uzatıldı. Neredeyse hiçbiri ya işlem görmedi ya göz altı görmedi ya tutukluluk yüzü görmedi. Ben bir hukukçuyum tutukluluğunda istisnai yol olduğunu buradan ifade etmek istiyorum. Bu herkes için böyle. Karartacak bir delil yokken, kaçma şüphesi yokken, bir kişinin sırf yargılandığı suçun türüne bakılarak tutuklanmasının da adil ve hukuki olmadığını buradan ifade etmek istiyorum. Elbette biz yargıya emir ve talimat verecek durumda değiliz. Ama yargının da toplumdaki güveni düşürmesi üzerinden kendine de bir şekilde düzen vermesi gerektiğini herkes gibi buradan biz de ifade etmiş olalım." diye ekledi.
"Devlet sadece kendisi aleyhine işlenen suçlarda af yetkisini kullanabilir"
İnfaz düzenlemesi ile ilgili sorulan soruyu yanıtlayan Ramanlı, şunları kaydetti:
"İnfaz düzenlemesi ile ilgili sanırım 1999 yılından bu tarafa herhangi bir af kanunu çıkarılmadı. Nice hükümetler geldi geçti, hiçbir biçimde bir af çıkmadı. Vatandaşlarımız yoğun bir biçimde bir af talebiyle bizlerin telefonlarını çaldırmaya devam ediyorlar. Bunu biliyoruz. Ama bizim af konusunda yaklaşımımızda öteden beri bellidir. Devlet sadece kendisi aleyhine işlenen suçlarda af yetkisini kullanabilir. Vatandaşın vatandaşa yönelik suçlarında af yetkisi sadece vatandaşa aittir. Bunu hükümetlerimiz de söylüyor ama pratikte ne oluyor? Devlet aleyhine işlenen suçlara hiçbir biçimde bir af getirilmezken vatandaşa karşı işlenen suçlarda infaz düzenlemesi adı altında örtülü aflar bir kaç yılda bir çıkmaktadır. Vatandaş da bu eşitsizliğe, bu adaletsizliğe elbette ki itiraz etmektedir ve bu itirazında da haklı olduğunu ifade etmek gerekiyor. Herkesin yargı güvenliği içerisinde adil bir toplumda, yaşama hak ve hürriyetine sahip olduğunu hatırlatalım. Ama afla ilgili de yapanın yanına kâr kalması gibi bir neticeyi de sürekli ama sürekli toplumun bir gerçeği haline getirmenin de bu topluma fayda sağlamayacağını da bilelim."
(İLKHA)