• DOLAR 34.944
  • EURO 36.745
  • ALTIN 2979.98
  • ...
Belediyelere ve TV kanallarına çağrı: ‘KANLI ÜRÜN’LERE REKLAM BOYKOTU!
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

RUHULLAH ŞAYIK / DOĞRUHABER

İşgalci terör rejiminin 7 Ekim’den bu yana Gazze’de düzenlediği barbarca saldırılar ve işlediği soykırım tüm dünyanın gözleri önünde devam ediyor.

Binlercesi kadın ve çocuk olmak üzere şimdiye kadar 20 bine yakın Filistinlinin katledildiği soykırımda Gazze adeta bir mezarlığa dönüştü.

ÜLKELER SESSİZ, HALKLAR AYAKTA!

Katliamlara karşı çıkan bazı devletlerin ‘cılız tepkileri’ dışında başta batı ülkeleri olmak üzere ABD bu vahşete açıktan destek verdi.

İslam ülkelerinin de ortak bir tepki ve görüntü üretemediği bu süreçte Müslüman halklar ve ‘vicdan sahibi’ dünya milletleri ise barbarca katliamlara karşı meydanlara indi.

İslam ülkelerindeki ve dünyanın çeşitli bölgelerinden birçok Sivil Toplum Kuruluşu ve İnisiyatif tarafından düzenlenen küresel eylem ve organizasyonlar ile yapılan vahşet gündemde tutulurken bir yandan da işgalci çeteye ‘zarar vermeye’ yönelik boykot kampanyaları düzenleniyor.

‘KANLI ÜRÜNLERE’ KÜRESEL BOYKOT

Siyonist terör rejimine her türlü desteği vermekten geri durmayan birçok uluslararası marka ve ürüne karşı ‘vicdanlı halklar’ tarafından başlatılan boykot kampanyaları işgalci rejimi tedirgin edici boyutlara ulaştı. Dünya çapına yayılan ve ‘küresel’ bir hal alan boykot sürecine bazı ülkelerde kamu kurum ve kuruluşları da destek veriyor.

BOYKOT İŞE YARIYOR

Gazze'de insanlık suçu işleyen terör rejimine açıktan destek verdiğini açıklayan bu firmalara karşı başlatılan boykotun ‘etkisi’ de kendini gösteriyor. İşgalci katillere en büyük desteği veren firmalardan olan Starbucks'ın hisseleri bu süreçte büyük değer kaybederken, bu kaybın şimdiye kadar yaklaşık 11 milyar dolara tekabül ettiği ve bazı ülkelerdeki Starbucks şubelerinin ise kapanmanın eşiğinde olduğu belirtiliyor.

BOYKOT GENİŞLEMELİ VE ‘KANLI ÜRÜNLERE’ SANSÜR UYGULANMALI

İşgalci terör rejimini dize getirmenin ‘küresel boykotun’ etkilerinin artırılmasıyla mümkün olduğunu belirten kamuoyu ise bu boykot sürecinin daha da genişletilerek sürdürülmesi gerektiği çağrısında bulunuyor.

Terör rejiminin destekçisi durumundaki marka ve ürünlere boykotun bir ‘kültür’ haline gelmesi gerektiğini belirten sivil toplum yetkilileri ve vatandaşlar bu sürecin ‘reklam boykotu’ ile pekiştirilmesinin önemli olduğunun altını çiziyor.

‘Kanlı marka ve ürünlere’ karşı bir sansür uygulanması çağrısında bulunan kamuoyu, bu konuda en önemli görevin başta belediyeler ve TV kanalları olmak üzere tüm reklam sektörünün üzerine düştüğünü ifade ediyor.

“BU ÜRÜNLERİ ‘ALMAK DA SATMAK DA YAYINLAMAK DA’ GAZZE’YE DÜŞEN BİR BOMBADIR!”

Boykotun sadece ürün almamaktan ibaret olmaması gerektiğine söylenirken, boykotun daha etkili ve sürekli bir hâl alması için; marketlerin bu ürünleri raflarından tamamen kaldırması, belediyelere ait başta billboard gibi tüm reklam alanları, televizyon ekranları, dijital ortamlarda yayın yapan yayıncılar ve bunun gibi tüm ilgili yerlerde ‘kanlı ürün ve markaların’ hiçbir şekilde reklamlarının yayınlanmaması gerektiğine dikkat çekiliyor.

Başta sosyal medya olmak üzere farklı mecralarda ‘kanlı ürünlerin’ reklamlarının yapılmasına tepki gösteren vatandaşlarda bu reklamları ekranlarda ve yollarda görmek istemediklerini dile getirerek, bu ürünleri almak kadar, satmanın ve reklamlarını yapmanın da ‘Gazze’ye adeta atılan birer bomba’ gibi olduğunu belirtiyor.

Konuya ilişkin gazetemize konuşan HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Yunus Emiroğlu ve Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) Başkanı Mehmet Bülent Deniz de önemli değerlendirmelerde bulundu.

“EKONOMİK BOYKOT ÖNEMLİ BİR ROLE SAHİPTİR”

HÜDA PAR Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Yunus Emiroğlu yaptığı açıklamada, vicdanı sönmemiş hiçbir insan bu vahşete sessiz kalmaması gerektiğini vurgulayarak, “İşgal rejimi dünyanın gözleri önünden soykırım yapmaktadır. Mescid-i Aksa’nın hürmeti ve vatanları için hürriyet mücadelesi veren Filistinli kardeşlerimize sahip çıkmak hem insanî hem de İslamî bir vecibedir” dedi.

Emiroğlu, “Mescid-i Aksa ve Filistin’in hürriyetine kavuşması için kimin elinden ne geliyorsa onu mutlaka yapmalıdır. Müslüman kardeşlerimize her türlü zulmü revan gören Siyonist işgal rejimi ve destekçileri ile mücadelede ekonomik boykot önemli bir role sahiptir. Son dönemde boykotun ne kadar etkili olduğu görüldü.  Hem ülkemizde hem de dünyanın diğer coğrafyalarında devam eden ekonomik boykot netice vermeye başladı. Elbette bu, önemli bir tavırdır ve sürdürülmelidir.” ifadelerini kullandı.

“BOYKOT ÜRÜNLERİNİN REKLAMLARINI YAPMAK TAM BİR AYMAZLIKTIR”

Boykot ürünlerinin reklamlarının yapılmasına ilişkinde konuşan Emiroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“Müslüman milletimiz bu konuda gerekli hassasiyeti gösterirken bazı medya organları ile kimi yerel yönetimlerin boykot ürünlerinin reklamlarını yapması tam bir aymazlıktır. Kamuoyuna karşı sorumlulukları olan medya kuruluşları ve belediyeler milletimizin bu duruşunu dikkate almak durumundadır. Hiçbir gerekçe boykotlu ürünlerin reklamını yapmayı meşru gösteremez. Kuşkusuz zulme destek vermek, yapılan katliama ortak olmak anlamına gelir. Boykot, işgale ve katliamlara karşı sergilenen bir duruştur. Masum insanları katledenlerin mallarını boykot etmek ne kadar önemli ise boykot ürünlerinin reklamını yapmamak da en az o kadar önemlidir. İşgal sona erse bile boykot devam etmelidir.”

“YERLİ ÜRÜNLERE POZİTİF AYRIMCILIK YAPILMALI”

HÜDA PAR Sözcüsü Emiroğlu, küresel piyasaya hâkim olanların elde ettikleri ekonomik güçle yayılmacı politikalarını güçlendirdiklerine dikkati çekerek sözlerini şöyle tamamladı:

“Bu, aslında modern sömürgeciliktir. Sömürü düzenlerine karşı koymada en etkili unsurlardan biri de yerli sermaye ve yerli üretimi artırmaktır.

Boykotun hedefine ulaşabilmesi için temel tüketim ürünleri başta olmak üzere tarım, sanayi ve teknoloji gibi stratejik öneme sahip sektörlerde yerli üretime ağırlık verilmelidir. Bu amaçla yerli firmaların tanıtımı öncelenmelidir. Hem merkezi hem yerel yönetimler hem de medya kuruluşları yerli firmalara pozitif ayrımcılık yapmalı, kamu kurum ve kuruluşları mümkün mertebe ihtiyaçlarını yerli firmalardan temin etmelidir. Dışa bağımlılığın minimize edilmesi ancak yerli üretimin artmasıyla mümkündür.

“TÜKETİCİNİN DUYARLILIĞINI GÖZETMEYEN FİRMALAR KAYBEDECEK”

Tüketici Birliği Federasyonu (TBF) Başkanı Mehmet Bülent Deniz de konuyla ilgili gazetemize yaptığı değerlendirmede, tüketicinin duyarlılığını gözetmeyen firmaların kaybedeceğini belirtti.

Deniz, “Gazze’deki soykırıma karşı çıkan dünya halkları, ortak vicdanı harekete geçirdi ve soykırımı yapan ve destekleyen ülkelerin mallarını satın almayarak, çok güçlü bir katılımla tüketici boykotu yapmaya başladı.

‘Cephane Bizden Değil’ başlıklı bu boykotun başarıya ulaşmaması için boykot edilen markalar birbiri ardına indirim yapıyorlar. Ancak yine de tüketiciler tepkilerini kararlı bir şekilde sürdürüyorlar. Yine bu firmalar yoğun şekilde reklam için kesenin ağzını açmış durumdalar.

Elbette medyanın finansmanı için reklam geliri elde etmeleri gerekiyor. Ancak insanların soykırım destekçisi olarak gördükleri firmaların reklamlarının yayınlanmasının, tüketici tercihi konusunda etkisi olmadığının, aksine gelir için bu firmaların reklamlarına yer veren medya organlarının da izleyicilerinin azalacağı unutulmamalıdır” dedi.

“BOYKOT FİRMALARININ REKLAMLARI RAHATSIZLIK OLUŞTURUYOR”

Medya kuruluşları ve reklam sektörü temsilcilerine seslenen Deniz sözlerini şöyle sürdürdü:

“Medya kuruluşlarının ‘boykot firmaları’ yerine daha uygun fiyatla tüketicinin boykotunda olmayan ve özellikle yerli markaların reklamları ile toplumun sempatisini kazanmayı hedeflemelidirler.

Yine kamu kurumlarına ait medyalarda bu firmaların reklamlarının yer alması ayrı bir rahatsızlık oluşturmaktadır. Sosyal sorumluluk gereği yerel ve merkezi kuruluşların dergi, TV ve benzeri şekilde yaptıkları ve kâr amacı gütmeyen mecralarda boykot kapsamındaki markalar kesinlikle yer almamalıdır.”

Bu haberler de ilginizi çekebilir