• DOLAR 34.61
  • EURO 36.3
  • ALTIN 2923.47
  • ...
MAZLUMDER Genel Başkanı Kartal, "örgüt üyesi olmadan örgüt adına suç işleme" hükmünün iptalini değerlendirdi
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Anayasa Mahkemesi, Türk Ceza Kanunu'nun "Örgüt üyesi olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme" suçunu düzenleyen 220'nci maddesinin 6'ncı fıkrasını, gerekçesini açıklayarak oy birliğiyle iptal etti.

"Örgüt üyesi olarak cezalandırmanın gerekçesi net değildi"

4 ay sonra yürürlüğe girmesinin uygun görülen iptal kararını İLKHA muhabirine değerlendiren MAZLUMDER Genel Başkanı Avukat Kaya Kartal, "Türk Ceza Kanunu'nun 220/6 fıkrası, yani örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme olarak tanımlanan suç tipi, anayasa mahkemesi tarafından iptal edildi. Bu kanun maddesi ciddi problemler doğuran, keyfi yargılama örneklerine sebep olan bir maddeydi. Zaten kendi içerisinde de bir tutarsızlık barındırıyordu. Örgüt üyesi olmayıp suç işleyenler örgüt üyesiymiş gibi cezalandırılıyordu. Örgüt üyesi değilse neden örgüt üyesi olarak cezalandırılıyor? Ortada bir suç varsa suçun da bir cezası var. Ayrıca örgüt üyesi olarak cezalandırmanın gerekçesi net değildi. Hangi suçlar yönünden bu ağırlık oluşur, hangi suçlardan ötürü örgüt üyesi olarak cezalandırılacağına ilişkin de bir netlik yoktu. Bunun için en basit suçlar bile örgüt adına ileniyormuş gibi farz edilerek bazen işlediği suçtan dağa ağır olan örgüt üyeliği suçu ile karşı kaşıya kalınabiliyordu." dedi.

"Madem anayasaya aykırı o zaman neden 4 ay bekleniyor?"

Kartal, "Bu madde Anayasa Mahkemesi'ne gittiğinde bunu suçta kanunilik esasına göre değerlendirdi. Çünkü bir kişi bir eylem ortaya koyduğunda bunun hangi suç kapsamına girdiğini bilmesi gerekir. Çünkü suçlar temel olarak kasten veya takdirle işlenir. Evrakta sahtecilikten cinayete kadar tüm suçları kapsayacak şekilde geniş bir kapsam öngörülmüştü. Mahkeme bunu belirsiz bir tutum olarak gördü. Madenin bu halinin suçta ve cezada kanunilik hakkını ihlal ettiğini belirtti. Aynı zamanda hukuki belirlilik, özellikle ceza maddeleri açısından olukça önemlidir. Hukuki belirlilik ilkesine de aykırı olduğunu belirterek maddeyi iptal etti. Mahkeme bir taraftan iptal etti ama diğer taraftan kararın yürürlüğe girmesi için 4 aylık bir süre tanıdı. Bu bir anlamda meclise 'yeni bir düenleme yapabiliyorsan yap' demektir. Burada eskiden beri eleştirdiğimiz bir sıkıntı var. Neticede şu adan bu saçtan ceza almış ve cezaevinde kalan insanlar var. Önümüzdeki 4 aylık süreçte de hakkında dosya açılan ve iddianame düzelebilecek çok saydı insan var. Madem anayasaya aykırı o zaman neden 4 ay bekleniyor? Mevcut durumda bu suç tipinden ceza alan insanların mahkemelere başvurup bu iptal hükmünü gerekçe göstererek yargılamalarında verilen cezaların iptali noktasında gerekirse yeniden yargılanarak beraatlerini tap etmelerini tavsiye ediyoruz." diye konuştu.

"Pratikte hakimlerinizi bağımsız kılamıyorsanız, yeni bir anayasa yapmanın bir anlamı yok"

Bu tür uygulamaların yeni, sivil bir anayasanın yapılmasına ihtiyaç olduğunu yeniden hatırlattığını aktaran Kartal, konuşmasını şu şekilde sürdürdü:

"Doğrusu Anayasa Mahkemesi bu hükmü iptal ederken mevcut anayasaya atfederek iptal etti. Mevcut anayasanın da daha gerisine düşen kanuni düzenlemeler var. Bunlar güncel olan kanuni düzenlemeler. Yeni, sivil, adil bir anayasaya ihtiyacımız var ama bugün yaşadığımız kriz mevcut anayasadan kaynaklanan bir kriz değildir. Yeni bir anayasa da yapılsa yine suç ve cezada kanunilik ilkesi, hukukta belirlilik ilkesi, masumiyet karinesine, adil yargılanmaya, lekelenmemeye ilişkin ilkeler, hâkim ve savcıların bağımsızlığı, tarafsızlığı konusu yine metinde yer alacak. Ancak pratikte hakimlerinizi bağımsız kılamıyorsanız, yeni bir anayasa yapmanın bir anlamı yok. Ya da pratikte adil yargılanmayı günece altına alabilecek bir mekanizma oluşturamıyorsanız bir anlamı yok. 1982'den beri değişmiş ve bizim de olumlu bulduğumuz değişiklikler dahi uygulanmıyor. Özellikle 15 Temmuz süreci sonrasında oluşan devlet psikolojisi ilk anda refleks olarak ortaya çıktı ama sonradan bazı düzenlemeler kalıcı hale getirildi. Öncelikle ciddi bir değişim, dönüşüm isteniyorsa bunun yapısal olması lazım. Mevcut kurumların birbiriyle ilişkisi, denge-denetim mekanizması gerek cumhurbaşkanlığının oluşturduğu yeni düzen gerek yasama, yürütme ve yargının birbirleriyle ilişkisi, bunların denge-denetleme mekanizmalarının kurulması açısından ciddi eksiklerimiz, problemlerimiz var. Yeni anayasada bunları ele alır mıyız bilemiyorum ama bunlar mevcut anayasa ile dahi gündem edilip düzenlemeler yapılabilecek alanlar. Öncelikle bunların yapılmasını bekliyoruz. Çünkü bir taraftan görüyoruz ki yeni anayasa tartışmasının temelinde cumhurbaşkanının seçimiyle alakalı yüzde 50 barajının değişimiyle alakalı bir değişim talebi var. Bu talebi de zaten denge-denetleme anlamında ciddi kriz yaşayan mevcut sistemin neredeyse son güvenlik mekanizması dediğimiz yüzde 50 barajını düşürmek de daha büyük krizlerin önünü açacağına ilişkin tedirginliğimiz var. Onun için yeni, sivil bir anayasa tabiki gerekli ama bu toplumda ciddi anlamda tartışılmalı, toplumun taleplerini, ihtiyaçlarını yansıtmalı. Yargı krizlerini de içermeli. Yoksa günübirlik sıkıntı yaşandıkça gündeme gelen, neredeyse 2 yılda bir önümüze konulan anayasa tartışmasından ibaretse bir anlamı olmadığını düşünüyoruz." (İLKHA)



Bu haberler de ilginizi çekebilir