• DOLAR 34.55
  • EURO 36.015
  • ALTIN 3006.52
  • ...
Kocaeli ve Sakarya’da sağlıkçılar kanlı önlükleriyle Gazze’deki meslektaşları için yürüdü
Google News'te Doğruhaber'e abone olun. 

Siyonist işgal rejiminin sağlık çalışanlarına ve hastanelere düzenlediği saldırılara tepki göstermek için bir araya gelerek sessiz yürüyüş ve basın açıklaması gerçekleştiren sağlık çalışanları ve tıp fakültesi öğrencileri, giydikleri kanlı önlükler ve taşıdıkları pankartlarla Gazze’deki sağlık çalışanlarına destek verdi. 

Kocaeli’de Fevziye Camii’inde başlayan yürüyüş Sabri Yalım Parkı önünde yapılan basın açıklamasıyla devam ederken, Sakarya’da ise Yeni Cami önünden başlayan yürüyüş Adapazarı Kültür Merkezi önüne kadar devam etti.

Sabri Yalım Parkı önünde yapılan basın açıklamasını Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Esedullah Kaya okudu. işgal rejiminin 7 Ekim’de başlatmış olduğu katliamın üzerinden iki ay geçtiğini hatırlatan Kaya, “Her geçen gün Gazze’de daha fazla sivil hedef alınmakta, bilhassa kadın ve çocuklar bu durumdan zarar görmekte, vefat edenlerin üçte ikisini kadın ve çocuklar oluşturmaktadır.” ifadelerine yer verdi.

“DSÖ’nün verilerine göre, çalışır durumdaki hastane sayısı işgal öncesinden bu yana yarıya düşmüştür”

Dünya Sağlık Örgütünün bulaşıcı hastalık ve Hepatit B virüsü salgını olduğuna dair tespitleri olduğunu belirten Kaya, “55 bin konutun yıkıldığı ve çok daha fazlasının ağır hasar aldığı Gazze’de, tahminen 2 milyona yakın insan yerinden edilmiştir. DSÖ’nün verilerine göre, çalışır durumdaki hastane sayısı işgal öncesinden bu yana yarıya düşmüştür. Yine Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre, 28 Kasım’a dek, 203 kez; hastane, ambulans, sağlık çalışanı ve yaralıları içerecek şekilde sağlık hizmetleri saldırının hedefi olmuştur. Gazze Sağlık Bakanlığı verilerine göre, şu anda 350 yataklı Nasır Tıp Kompleksi'nde 1000 hasta yatmaktadır ve binlerce insan da güvenlik amacıyla hastanenin içinde yaşamaktadır.  370 yataklı Avrupa Gazze Hastanesi'nde ise yatan hasta sayısı 1000’dir ve yaklaşık 70.000 kişi hastane içinde yaşamaya çalışmaktadır. Gelinen noktada, kahraman hekim ve sağlık çabalarının üstün gayretleri bile yetersiz kalmıştır. Hastaların pek çoğu yerlerde yatırılıp tedavi edilmekte ve tıbbi malzeme ve sağlık personeli eksikliğine bağlı olarak yetersiz sağlık hizmeti almaktadır.” dedi.

“Yarının ne getireceği oradaki her bir insan için muammadır”

Siyonist rejim tarafından sağlık çalışanlarının ve hastanelerin hedef alındığını söyleyen Kaya, “Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in ifadesine göre, Gazze'de insani yardım sistemi çökmenin eşiğindedir. 130'dan fazla meslektaşının aileleriyle birlikte öldürüldüğünü ifade eden Guterres, bunun, BM tarihinde bir çatışmada kaybedilen en fazla personele tekabül ettiğini vurgulamış, meslektaşlarının, birlikte ölsünler ya da yaşasınlar diye çocuklarını işe götürdüklerini ifade etmiştir. Can kaybının 17 bini, yaralı sayısının 45 bini geçtiği Gazze’de, yarının ne getireceği oradaki her bir insan için muammadır. Bu süreçte, pek çok hekim ve sağlık çalışanının açıkça katledilmesinin yanısıra, işgal güçleri, Filistin Sağlık Bakanlığı sözcüsü Eşref el-Kudra’nın açıklamasına göre, Şifa Hastanesi Genel Müdürü Muhammed Ebu Silmiyye başta olmak üzere 36 sağlık personelini esir almıştır ve bu sağlık personelinin akıbeti henüz bilinmemektedir.” diyerek konuşmasını sürdürdü.

“Kalemi olan kalemiyle, sözü olan sözüyle, gücü olan gücüyle bu zulmün karşısında durmalı”

Yapılan soykırımın unutulmamasının önemli olduğuna dikkat çeken Kaya, “Hiçbir savaş hukukunu tanımayan, ‘dokunulmaz’ gözetmeyen işgal hareketi, dur durak bilmeden, utanıp sıkılmadan yaptıkları zulmü daha da artırmakta, katliamlarına, bombalamalarına her gün bir yenisini eklemektedir. Neredeyse bütün dünya kamuoyu, mazlum Filistin coğrafyasının hâline şahitliklerinin bir gereği olarak, bulundukları yerlerde, mitingler, protestolar düzenlemekte ve vicdan sahibi bir insan olmanın asgari gereğini yerine getirmektedirler. Bu itibarla, Gazze meselesini, asla ve asla, bir dinin veya ırkın meselesi olarak görmüyor, o coğrafya mazlumlarının, başta çocuklar olmak üzere masum sivillerden oluşan ‘insanlar’ olduğunu vurguluyoruz. Siyasi görüşü, dini inancı, ideolojisi ne olursa olsun, vicdan sahibi her insan, gücü yettiği ölçüde bu katliama ses çıkarmalı, bu çerçevede gerçekleştirilen her türlü eyleme elinden geldiğince katkıda bulunmalıdır. Bu, her şeyden evvel, bir inançta, milliyette, ırkta veya başka bir şeyde değil, insanlıkta ve vicdan sahibi olmakta o mazlumlarla ortak olmanın gereğidir.

Şunu hiçbir zaman unutmayalım: Bizlerin burada bir araya gelmesi, oradaki mazlumların, en azından ruhen ve kalben yalnız olmadıklarını hissetmelerinin yanı sıra, en çok, bizler açısından önem arz etmektedir. Gündelik hayatın koşuşturmacasından, basit meselelerimizin hafifliğinden uzaklaşıp, bu zulmü hatırlamak ve hatırlatmak, vicdanımızın her gün aralıksız devam eden bu zulüm karşısında duyarsızlaşmayıp diri kalması açısından elzemdir. Kalemi olan kalemiyle, sözü olan sözüyle, gücü olan gücüyle bu zulmün karşısında durmalıdır, eğer bunu da yapmıyorsak bilelim ki suskunluğumuzu Allah’a şikâyet edecek mazlumlar vardır. Ve bu soykırımı unutmayalım, zira unutulan soykırım tekrarlanır.” diye konuştu.

“Sağlık Bakanlığını da boykota davet ediyoruz”

Konuşmasını sürdüren Kaya, “Buradan bütün halkımıza hatırlatıyoruz: Asla ama asla boykotu hafife almayın! Bakınız, Starbucks’un piyasa değeri 20 günde 12 milyar dolar değer kaybetmiş, müşteri bulamadıkları için Fas’tan çekilme kararı almışlardır. Bu zulümden beri olduğumuzu göstermek adına, alternatifi kolaylıkla bulunan her çeşit işgal destekçisi firmayı kat’i bir biçimde boykot etmeye sizleri davet ediyoruz.  Diğer taraftan, Sağlık Bakanlığımıza da alternatifi bulunan bütün ilaçlarda, işgal destekçisi firmaların ilaçlarını almayı bırakıp eczanelerinde bunların muadillerini kullanmaları çağrısında bulunuyoruz. Bizler, hekimler ve sağlık çalışanları olarak, insanı ve insanlığı yaşatma uğruna hayatını ortaya koyan kutsal bir mesleği icra ediyoruz. Bu misyonumuzun gereği olarak burada bulunuyor, insanlığın ölüp gittiği Gazze için, hekim kimliğimizle, önlüklerimizle nöbet tutuyoruz. Her cumartesi günü bu nöbetimizi tutmak için burada bir araya geleceğimizi tekrar ilan ediyoruz.” ifadelerini kullandı.

“Hekimler olarak zulme karşı dur diye haykıranlar olacağız”

Konuşmasının devamında bu soykırımı kanıksamayacaklarını belirten Kaya, “Aliya İzzetbegoviç’in de dediği gibi, “Her şey bittiğinde hatırlayacağımız; düşmanlarımızın sözleri değil, dostlarımızın sessizliği olacaktır!” Geliniz, Gazze’de bedenleri bomba ve mermiler altında kalan mazlum insanların, bir de yüreklerini suskunluğumuzla, tepkisizliğimizle, sessizliğimizle bombardıman altında bırakmayalım! Gücümüzün yettiği her alanda onlarla birlikte olduğumuzu hatırlayalım ve hatırlatalım! Ve burdan tekrar ilan ediyoruz: Kanıksamayacağız! Normalleştirmeyeceğiz! Sindirilmeyeceğiz! Sabırla ve azimle, hekimler olarak zulme karşı dur diye haykıranlar olacağız!” ifadeleriyle konuşmasını sonlandırdı.

Basın açıklamasının ardından duygu ve düşüncelerini ifade eden sağlık çalışanları ve tıp öğrencileri de yaptıkları yürüyüşün amacına değinerek tepkilerini dile getirdi.

Görüşlerini paylaşan Uzman Doktor Mürsel Durmaz, yaşanan soykırım karşısında asla sesszi kalmayacaklarını dile getirerek, “Kendini devlet zanneden israil, aslında emelinde terör zihniyetiyle birlikte kurulmuş bir yapı olarak 1900’lü yılların başından bu yana o bölgede başta Müslümanlar olmak üzere bütün insanları baskı altına alarak kendince tek tip bir yaşam şekli, dünyayı bir köy haline getirme anlayışları var. Bunu da kendi ellerindeki siyasal ve ekonomik güçleriyle bütün insanları mahkum ederek; doğrunun yanında olmaya çalışan insanları da şantaj malzemesi olarak kullandıkları aparatlarıyla ne yazık ki bütün dünyayı esir almıştır. Şu an baş kaldıran ve özgürlük savaşı veren tek bir yer var o da Gazze. Gazze’deki kardeşlerimize üzülüyoruz diye cümleler kuruyoruz ama aslında onlar üzerlerine düşeni yapan kahramanlar. Asıl üzülmesi gereken bizleriz. Hekimler olarak en çok ağırımıza giden, kendini devlet diye addeden yapı ve bence adı süper bir vahşi yapı olan ABD ile elele vermişler, Avrupa ile birlikte ne yazık ki hiçbir kural tanımıyorlar. Köpeklerine selam gönderen insanlarla birlikte ne yazık ki zihinler işgal edilmiş. İnsanların ölüm şekilleri dahi onların öfkelerini dindirmiyor. Tabi bu lanetlenmiş kavim şunu yapmaya devam ediyor: Özellikle çocukları ve kadınları öldürmeye çalışıyor. Çünkü biliyor ki gelecekte bunlar kendilerine karşı özgürlük mücadelesi verecek ve ülkelerini savunacaklar. Orman kanununu bile bu durumda hafif kalır. Böyle bir vahşet yaşanıyor ve bizim bunlara seyirci kalmamız isteniyor. Bizler kesinlikle seyirci kalmayacağız. Çünkü; vicdanımızın sesini dinliyoruz ve vicdanımız bize haklının, hakkın yanında olmayı tavsiye ediyor. Biz de o yüzden buradayız ve bu yürüyüşü yaptık. Başta Türkiye, 60’a yakın Müslüman ülkeye ve 200’ün üzerindeki diğer devletlerde yaşayan insanları bu zulmü durdurmaya ve Filistinlilerin yanında olmaya çağırıyorum. İnşallah bu zulüm en kısa zamanda bitsin istiyorum.” ifadelerine yer verdi.

Prof. Dr. Selahattin Genç de temennisini dile getirerek, “Zalimler istemese de Allah nurunu tamamlayacaktır. Yüce Allah’tan Filistinli kardeşlerimize zafer nasip etmesini diliyorum.” diye konuştu.

Kocaeli Üniversitesi Tıp fakültesi 6. Sınıf öğrencisi Batuhan Erdoğuş ise şöyle konuştu: “Hekimler olarak burada bulunmamızın nedeni İsrail ve Filistin arasında yaşanan savaşta başta insan ve Müslüman olarak Filistin’in yanında olduğumuzu anlatmak için buradayız. Şu an İsrail Filistin’e büyük bir zulüm yapmaktadır. Pratik olarak çok fazla katkımız olmasa da en azından sözümüzle israile aldanan insanların bizim sesimizi duyacağını umarak ve vicdanlarına seslenerek bu duruma karşı tepki gösterecekleri ümidiyle biz buradayız.” (İLKHA

Bu haberler de ilginizi çekebilir