Karanlık Zindanlara Terk Edilen Filistinli Hasta Esirler
Gardiyanlarla esirler arasında iradeyi kırma ve maneviyatı çökertme savaşları tüm hızıyla devam ediyor. İşgalcinin bu savaşlardaki ilk ve son hedefinin zindanlara doldurduğu esirlerin bedenlerindeki ruhu öldürmek olduğunu herkes biliyor. İşgalci İsrail bu amacına ulaşmak için zindanlarda her şeyi yapıyor.
İsrail zindanlarında hedefteki beden dünyanın hiçbir yerinde benzeri olmayan esir hareketidir. Zindanlarda bulunan esirler maneviyatlarını yükseltmek için işbirliği yoluna gitti ve birlik sağla dı. A zim ve kararlılıklarının sürekli yanan bir meşale olması için her türlü çabayı ortaya koy du ve koymaya da devam ediyor.
Yüksek moral ve maneviyat ile umut arasında güçlü bir bağ vardır. Esirin hastalıklardan uzak durma i rad esiyle bağışıklık sistemi arasında da güçlü bir ilgi vardır. Bununla esir psikolojik hastalıklara güçlü bir maneviyat ile karşı koyabilmektedir. Umutları ve ruhu zayıflayan esirlerin hastalıklara yakalanma ihtimali daha yüksektir.
Esir takası anlaşması ve Oslo Anlaşması ’ n dan önce tutuklananların iyi niyet göstergesi olarak salıverilmesi sonrasında esirler arasında hastalıklar artmaya başladı. Çünkü esirlerin yakında dışarı çıkıp özgürlüklerine kavuşacaklarına dair güçlü umutları vardı. Er-Ramle cezaevindeyken Özgürler in Vefa sı A nlaşmasıyla kanser hastası Ahmed Hamıd En-Neccar dışarı çıkarken, onunla birlikte hasta yatağına mahkûm diğer esirler içerde cezaevinin ihmaliyle baş başa kaldılar. Bunlardan bazıları kısmi felçli, bazıları kanser hastası ve bazıları da diğer hastalıklarla boğuşuyor. İşgalcinin kurşunlarıyla yaralanan ve daha sonra sorgu odalarında işkence gören bazılarınınsa bedenleri zayıflamaya ve erimeye başlamıştı.
Günler akıp giderken yatağa mahkûm hasta esir Zuheyr Lubade şehit oldu. Kendisiyle birlikte cezaevinde yıllarını geçirenler gözyaşı akıttı. Bunlar ölümü her ilaç içtiklerin d e ve her sabah kalktıklarında gören, hisseden esirlerdir. Çok geçmeden Eşref Ebu Zari d e şehit oldu. Ondan sonra Ebu Hamdiyye Rabbine kavuştu. Bütün bunlar hasta esirler de şok ve moral bozukluğu etkisi yaptı.
Bu şoklar ve çöken moraller zindanlarda kalan hasta esirlerin maneviyatını derinden etkiledi. Umut ve sözlerle hayat lar ını sürdüren bu esirlerin bedenlerin d e hastalıklar yayılmaya başladı.
Esirlerin hayatını daha da kötü hale getiren diğer bir gelişme ise Filistin Özerk Yönetimi ` nin düşmanla müzakerelere başlama kararı ve eski esirlerden bazılarının serbest bırakılmasıyla ilgili çıkan haberler oldu. Özerk Yönetim `in , Oslo Anlaşması ’ n dan önce tutuklananların serbest bırakılmasından bahsederken, ölümle burun buruna yaşay an esirlere değinmemesi hasta esirlere indirilen diğer ölümcül bir darbe oldu. Çünkü bu esirler kendilerine verilen söz ve vaatl e rl e yaşıyorlar. Verilen bütün sözler düşmanla müzakere masasında uçup gitti. Müzakereci heyet işine dönerken, ne Mevkide, ne Ebu Şayiş ne de El-Akra zindandan çıkıp özgürlüğüne kavuştu. İntihar etme tehdidinde bulunan, hastalığa teslim olan, celladının huzurunda kendisine otopsi yapıldıktan sonra siyah bir poşet içinde ambulansla ailesine teslim edileceğini düşünerek yastığa başına koyan esirlerin listesi bir hayli uzun.
Yerine getirilmeyen sözlerin bıraktığı izlerle ve yorgun gözlerle yaşıyorlar. Onların bedenleri hastalıklara dayanmıyor, ağrı kesiciler ise artık işe yaramıyor. Bedenlerinde iğnenin girmediği veya kurşunun isabet etmediği bir yer kalmamış.
Ey kahramanlar! Sizin bedenlerinize hastalık bulaşmış ve yıpratmışsa da sizler, kınama mesajlarına alışan şahıslardan daha iyi bir yerdesiniz. On lar kendilerine malik değil. Filistin toprağını unuttukları gibi sizin meselenizi de unuttular. Bazıları sizi rakamlara dönüştürdü. Hâlbuki sizler Filistin sevgisiyle sürekli atan bir kalbin ve canlı bir vicdanın sesisiniz.
Fuad El-Hafaş / Filistinhaber